Demokratik süreci yalnız güvenli seçimler olarak addetmek eksik kalır. Oylamalara katılımın serbest, adil ve geniş kapsamlı olması da yetmez. Seçim arası dönemlerde yasama ve yargı organlarının anayasal görevlerini, korkmadan ve çekinmeden devam ettirmeleri şarttır. Yürütmenin ise, parlamentodaki muhalefet ve bağımsız medya ile dengelenerek, programını gerçekleştirmesi esastır.
Demokrasi sıralamasını yapan kurumlardan biri de Economist Intelligence Unit (The Economist’in kardeş kuruluşu). 167 ülke arasında İsrail “kusurlu demokrasi” tanımıyla 23 ncü iken, Türkiye “melez (hybrid) rejim” adıyla 103ncü noktada.
“Kusurlu”dan kasit tam demokrasinin altında kalmış olmak. Örnek olarak Fransa’nın da kusurlu bulunması Cumhurbaşkanının fazlasıyla güçlü yetkilere sahip olmasından ve parlamentoyu devre dışı bırakma imkanlarından dolayı. Hatta Amerika Birleşik Devletleri dahi kusurlu tanımına giriyor, nüfusu az eyaletlerin Başkanlık seçimlerinde aşırı ağırlıklarından. İsrail 10 üzerinden 7.97 ile kusurlu bulunurken ve Fransa’ya hemen eşit iken ABD 7.85 ile neredeyse daha “kusurlu”.
2021 yılı itibariyle İsrail dünya demokrasi sıralamasında 26’ncı ve ABD’nin hemen üstünde. Kanımca 2022 ve 2023 listeleri hazırlandığında İsrail’in birkaç kademe düştüğünü göreceğiz. Aşırı dindar partilerin seküler yaşam tarzına müdahaleleri ve yargıyı Knesset çoğunluğunun baskısı altına alma girişimleri yüzünden.
Deneyimli Netanyahu İsrail demokrasisinin sallanmasına ve irtifa kaybetmesine razı olur mu? Ona oy veren ve fakat aşırı dindar ideolojiye prim vermeyen Likudniklere bağlı. Bibi’nin yaşam değerleri ile Smotrich veya BenGvir’inkiler arasındaki farklılık şaşırtıcı: Bibi askerliğini elit savaşgan birimlerde yaparken diğerleri ya 14 aylık geri hizmette bulunmuşlar veya hiç vatani göreve soyunmamışlar. Bibi dünyaya açık siyasetçi olarak Siyonist felsefenin uluslararası ortamda iyi tanınmasına kendini adarken, diğerleri kapalı kapılar ardında nispeten dar gruplara seslenmişler. Bibi Herzliya’nın hi-tech’çileri ile ayni dili konuşurken, BenGvir’ler Batı Şeria’da yeşiva öğrencilerine daha yakınlar.
Demokrasinin İsrail’de yara alacağı, Knesset ile Yargı arasında çekişmelerin yaşanacağı, çoğunlukla ülke savunmasını üstlenen ve zenginleşmesinde başrol oynayan seküler toplumun meydanlara dökülüp hükümeti protesto edeceklerini tahmin etmek zor değil (Başbakan’ın koalisyon ortaklarının en uç isteklerine boyun eğmesi durumunda).
Fakat tüm bu titreşimlere rağmen 2025’de İsrail “kusurlu demokrasi” grubunda kalır ve hükümetin medyaya hakim olması veya yargıyı toptan ele geçirmesi bahis konusu olmaz.
Türkiye’nin içinde bulunduğu “melez rejimler” ise demokrasi ile otoriterlik arasındaki gri alanı kapsıyor. Ülkenin puanı 4.35/10 ve bu haliyle Pakistan’dan iyi fakat Uganda’dan kötü. Özellikle tek adam rejiminin yargıya emir verebileceğini son İmamoğlu cezasından da gözlemledik. Hukuken sorunlu, siyaseten stratejik hata yapılmıştır, fakat Türkiye’nin de “melez”den “kusurlu”ya geçmesi için yol açılmıştır.
Millet İttifakı seçimleri kazanabilir mi? İmamoğlu mağduriyetinden sonra Kılıçdaroğlu ile arasındaki aday olarak başarı şansı farkı ortadan kalkmıştır. İktidarın saldırısı yalnız en büyük rakibe değil, tüm muhalefetedir. 6’lı masanın dağılacağı veya iç kavgaya tutuşacağı analizine katılmıyorum, Erdoğan karşıtlığı çimentosu tüm fikir ayrılıklarından daha birleştirici olacaktır.
Türkiye savaş ortamına sokulmaz, sıkıyönetim uygulanmaz ve seçimler zamanında yapılırsa, tüm medya yaygarasına, devletin kaynaklarının iktidar lehine kullanılmasına, asgari ücretin % 50 artırılmasına ve her yana para dağıtılmasına rağmen Millet İttifakı’nın Meclisi ele geçirmesi kuvvetle muhtemeldir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda Kürtler aday çıkartmazlarsa Kılıçdaroğlu’nun şansı yüksektir, yoksa ikinci turda …Erdoğan Yüksek Seçim Kurulu’na baskı yapmazsa!
Türkiye Rusya değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan da tüm imkanlarına rağmen Putin değil! Rus İmparatorluğu veya Sovyetler Birliği 19. Yüzyıldan bu yana Batı’dan gelen demokrasi ve insan hakları rüzgarlarına set çekti, rejimler değişti fakat despotluk değişmedi. Çarlık, komünizm veya Putinizm hep iktidardakinin gücünü devam ettirmesinin yolunun rakipleri sindirmesi, sürmesi veya öldürmesi esasına dayandı.
Türkiye ise, 1946’da faul seçimlerden bu yana 75 yıldır darbelere, ayaklanmalara, anayasa değişikliklerine, tek adamlığa rağmen demokrasisini (kusurlu veya değil) yaşatmayı becerdi. Halk iktidarların seçimlerle değiştiğini yaşadı.
Türkiye’de seçimler er veya geç yapılacak ve hukukun üstünlüğü görülecektir. Arada birçok mücadele, karışıklık, cinayete rağmen…
Comments