top of page

Cahil ve Budalalara Tahammülüm Kalmadı



(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)


Francis Palombi, Fransa Tüccarlar Konfederasyonu Başkanı, Covid sonrası hastanede reanimasyon ünitesiyle yaşama döndüğünde, televizyon söyleşisinde üç kez tekrarladı: ‘’Vaccinez-vous, vaccinez-vous, vaccinez-vous (aşı olun, aşı olun, aşı olun!).


Palombi o güne kadar aşı olmamıştı. Aşılara pek de karşı olduğundan değil, biraz çekimserlik, biraz otoriteye muhalefet, biraz da bilime güvenmeme…’’bekleyelim bakalım ne olacak?’’ der gibi.


Cahil mi, budala mı? Cahil (bilgisiz) denilemeyecek kadar deneyimli ve bilgili. O halde budala mı? ‘’Muhakeme ve tedbir alma yeteneğinden yoksun’’ olarak açıklanıyor bu sözcük.


Aşı karşıtlığı bir hayli yaygın aslında. Rusya’da halkın % 35’inin aşı olmaya pek niyeti yok, ayni oran ABD’de %28, Fransa’da % 12. İsrail’de bile hala 1 milyon kişi aşılanmaya hak kazanmakla birlikte iğneden kaçıyorlar. Çoğu dindar Yahudiler ve Arap vatandaşlar fakat laik İsrail’liler arasında bile ideolojik olarak aşıyı red eden bir kesim var.


Yakından biliyorum zira Tel Aviv’de yaşayan ailemde bile akıllı bildiğim gençlerin kendilerine ve çocuklarına aşı yaptırmaktan kaçınmaları beni hayretlere düşürüyor.


Ne demeli? Bilime güvensizlik mi? Yoksa başka şeylere kızıp acısını aşı olmamaktan çıkartmak mı?

Yaş aldıkça bilimselliğe sırt çeviren bu “ezeli muhalif” gruplara olan tahammül sınırlarım zorlanıyor ve neredeyse isyan edecek noktaya geliyorum.


Kendi “özgürlüklerini korumak” uğruna ne hakla toplumun büyük çoğunluğunu riske atıyorlar? İşin esası: Güvensizlik! Genelde en sert aşıkarşıtları, merkezi hükümete, farmasötik sektörüne, büyük şirketlere, bilim adamlarına hatta birbirlerine en az güven besleyenler.


Bu durumda cahillik veya budalalık fark etmez! Demokrasiler aşı karşıtlığını geriletmek, mümkünse yenmek, hatta onları kendilerine karşı dahi korumak için güçlü tedbirleri almaya mecburlar.


Sağlık pasaportlarına ve aşılanma mecburiyetine varım! Olmayanların kamusal alanlara alınmalarının engellenmesine varıncaya kadar hükümetlerin olağanüstü yasaklar uygulamalarına karşı değilim.


Nitekim aşıkarşıtlarını çoğunlukla şımarık ve bencil buluyorum. Kendi inandıkları uğruna tüm ulusu ve insanlığı riske atmaktan zerre kadar çekinmiyorlar.


Fakat bu durum yalnız aşıkarşıtlarına özgü değil. Ayni deneyleri tekrarlayıp, farklı sonuçlar umut etmenin bilimselliğe aykırılığını bugünlerde Türkiye’yi yönetenlerin “Ekonomik Model” olarak ortaya koydukları laboratuvar tezlerinin Türk Lirasını paçavraya çevirmesinden de gözlemliyoruz.

Burada vatandaşların bir kesiminin iktidara güvensizlikleri yerine aksine otoriteye ‘’ne yaparsa yapsınlar’’ kör güven var. Nerede hükümet üyelerinin, Merkez Bankası Başkanı’nın, Bankacılık Düzenleyici Kurulunun muhakeme yetenekleri? Nerede yüzyılların iktisat bilimi birikimin anti-enflasyonist politikaları?


Cehalet veya budalalık geçici olabilir mi? Bilmiyordum, öğrendim, hata etmişim, affola! Bilgisizlerin çıkış yolu var. Biraz tecrübe, biraz bilenleri dinleme, biraz yaşamın acıları…sonuç: Işığı görüyorum!


Budalalar ise yalnızca aptal kategorisinde mi? Yoksa menfaat çetesinin üyeleri mi? Öyle ise akıllı cenahta yer alıyorlar muhakkak ve kendi çıkarlarını savunuyorlar, onları kast etmiyorum.


Koşulların değiştiğini görmekle birlikte ideolojik fikri-sabitten vaz geçmeyenler, koşulların değişmediğini zan edip eski günlere dönülebileceğini ümit edenler…yanılıyorsunuz!

Bilimselliğe dönün, elinizdeki, telefonunuzdaki günlük verileri değerlendirin, yapılan yanlışdan ters yüz edin. Türk ulusunu yoksullaştırıyor, yıllarca sürecek ıstıraplara mahkum ediyorsunuz.


Tüm yandaşların, Francis Palombi’yi örnek alarak, ‘’Nedamet getirdim’’ (nedamet=pişmanlık) sözünü 3 kez tekrarlamalarını bekliyorum.

O zaman ülkenin kurtuluşu başlar!

コメント


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page