Geçenlerde Türkiye’de yaşayan ve sosyal ağlarda oldukça aktif bir dostumla telefonda görüşüyordum. Türkiye-ABD hattı üzerinden, dar bir çevrede, Trump ve Biden taraftarlarının kıran kırana sürdürdükleri tartışmadan söz ettik.
Sohbetimiz nasılsa; “İsrael’de durum ne? ABD Yahudi toplumunun İsrael’den uzaklaşmaması için bir takım tedbirler düşünülüyor mu?” sorusuna geldi takıldı. Bu konuda güncel hiçbir bilgim yoktu, İsrael basın ve televizyonlarında ilgili ilgisiz en ufak bir habere de rastlamamıştım. Yani konu gündemde değildi…
“Şu anda Covid-19’a karşı tedbirler konuşuluyor yalnızca” deyip geçiştirmeye çalıştım.
Kafam takıldı, Google’a baktım; Türkiye’de iktidar doğrultusunda haberler üreten Anadolu Ajansı bile, “Amerikan Yahudi Cemaati İsrail’den uzaklaşıyor mu?” başlıklı Gökhan Çınkara’nın uzun bir analizine yer vermiş. Çınkara, araştırmada, aradaki gerilimin “Yahudi” kavramına verilen anlamdan kaynaklandığı belirtildikten sonra şu yönde bir açıklama getiriliyor:
“Amerikalı Yahudiler için Yahudilik, entelektüel merak, iyi espri anlayışı, ahlak, etik ve toplumsal adaletin temel değerleri olarak bireysel yaşamda benimsenmesi olarak düşünülürken, İsrailli Yahudiler için Yahudilik, Yahudi dini hukukuna bağlılık ve Yahudi tarihi, kültürü anlamına geliyor.”
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler mezunu ve Brandeis Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olan Gökhan Çınkara’nın pek katılmadığım görüşlerini tartışmak değil amacım. Brandeis Üniversitesi’nin Amerikan Yahudi toplumu tarafından da desteklendiğini bir not olarak düşelim.
Hiç şüphe yok ki 6 milyondan fazla Yahudi’nin yaşadığı ABD’nin Yahudi toplumunun asimilasyon ve karışık evlilikler gibi önemli sorunları bir yana yüzde 70’i reformist olan bu toplumun Ortodoks Yahudiliğini benimseyen İsrael ile farklı ve giderilmesi gereken bazı uyumsuzluklar yaşadığı bilinmekte. Agence Juif ve İsrael Dışişleri ile pek çok sivil toplum kuruluşunun konu ile ilgilendiğini sanıyorum.
İsrael-ABD Yahudileri arasındaki uyum ve ilişkiler ne denli çok önemli olsa da İsrael’in son zamanlarda farklı sorunları var. Sol görüşlü bir protestocu İsrael’in Başbakanı Netanyahu’yu Hitler’e benzetiyor, 10-15 kadar sağcı bir grup, evlerinin balkonlarından Netanyahu aleyhine sloganlar atıldığı için 2. Lübnan Savaşı’nda çocuklarını kaybeden bir ailenin evi önünde “diğer çocuğunuz da ölsün” anlamına gelecek sloganlar atabiliyorsa, zor günlerde birlik olmayı bilmiş bu ülke insanın düştüğü durum yürekleri sızlatıyor.
O iftihar ettiğimiz, gurumuzu kabartan Knesset’te komisyon toplantısından bir görüntüyü aktarayım… Liberman’ın lideri olduğu İsrael Beytenu Partisinden bir hanım milletvekili Yula Malinovsky konuşuyor. Yanında oturan Birleşik Arap Partisi milletvekili Ahmad Tibi onun İbranicesini düzeltiyor; “şney değil ştey” diyor. (İki sayısı dişi veya erkek olarak kullanıldığında farklı söylenir) .
Malinovsky; “Yeş lanu mumhe be İvrit” (İbranicede uzmanımız var) diye yanıtlıyor. Tibi bir kez daha düzeltiyor; “Mumhe balaşon haİvrit” (İbranice dilinde uzman).
Ahmad Tibi ne demek istiyor: “Sen Rus göçmenisin, lisanı bile doğru dürüst konuşamıyorsun. Ben bu ülkenin asli unsuruyum ve İbraniceyi senden iyi biliyorum.” Arap milletvekilinin bu müdahale ve düzeltmesini nükteli bir davranış diye algılayabilir veya altında bir kurnazlık da sezinleyebilirsiniz.
Gerçekten Likud milletvekili Shlomo Karhi (38) oltaya takılan yemi yutuyor ve sağcı olmasına rağmen rakip gördüğü Rus göçmeni milletvekiline; “Zaten Rusya’dan gelip birkaç gün içinde geri dönenlerin İbranice öğrenmelerini beklemeyin. Onları İsrael değil, ole hadaş haklarından yararlanarak alacakları para ilgilendiriyor” diyerek sataşıyor. Malinovsky ise, “Biliyorum, telaffuzumuz sizleri rahatsız ediyor” sözleriyle tartışmayı sonlandırıyor. Tartışmayı izlemek isteyenler için aşağıdaki linki aktarıyorum.
Bu bölünmüşlük Hertzel, Jabotinsky veya Ben Gurion’un arzuladıkları, düşledikleri vatan değildi herhalde. Silkinip yeniden bütün dünyanın gıpta ile baktığı, birlik içinde örnek bir devlet olmanın zamanı geldi diye düşünüyorum…
Commenti