Şalom Gazetesi’nin başyazarı son yazısında 28 yıl önce Bulgaristan’da yaşadığı iki anısını aktarmakta (1). Bugün halen Türkiye’de yaşanmakta olan büyük kriz günlerinde, Bulgar vatandaşlarının Eurolarını alıp Kapıkule’den giriş yaparak ihtiyaçlarını çok ucuza kapatmak adına uzun kuyruklar oluşturduklarını gördükçe kendi kendine sormaktadır; “Biz ne hata yapmıştık veya Bulgarlar neyi doğru yapmışlardı?” diye.
Yazar, Bulgaristan’ın Komünist rejimden kurtulduktan sonra, 1993 yılında bir otelde kalmak için sadece 10 dolar ödemeye gücü olan veya 10 dolara ‘eyvallah’ deyip 8 saat soğukta beklemeyi göze alan iki Bulgar gencinden söz ediyor.
Ben Avrupa’ya sıkça otomobille seyahat edildiği 1960’lı yıllarda büyüklerimden tek sıkıntının Bulgaristan’dan geçmek olduğunu ve bu ülkede bir çift naylon çorap ile istenilen her şeyin elde edilebileceğini duyardım.
Yazarın anılarını aktardığı olayın geçtiği Burgaz kenti son yıllarda İsraellilerin özellikle yaz aylarında turist olarak oldukça rağbet gösterdikleri destinasyonlardan birine dönüştü.
Gelelim günümüzün o Bulgar gencine… sosyal ağlardan hepiniz okumuşsunuzdur; Kapıkule’den giriş yaptı bin dolar bozdurdu, 18 bin TL aldı, valizlerini doldurdu, yedi bin lira harcadı ve bir hafta sonra - kur değişkenlik gösterdiğinden rakamlar farklılık gösterebilir- on bir bin lirayı verdi bin dolar aldı, ülkesine döndü…
Ekonomiden anlayan bir dostuma sordum; ‘nasıl oluyor?’ diye. Biraz kafası karıştı ve sonuçta şu yanıtı verdi: “Üretilen yedi bin liralık mal sıfır artı değerle satıldı.” Peki bu yedi bin lira kimin cebinden çıktı dersiniz?
Yazının devamında başyazar, yoksulluktan etkilenen gençlerin iletişim teknolojisi sayesinde Avrupa’daki akranlarının nasıl yaşadıklarını gözlemlerken her geçen gün umutsuzluk ve kırgınlığa kapıldıklarını ifade ediyor.
Ülkedeki gençlerden bir kısmının ABD veya AB ülkelerine göç ettiklerini biliyoruz. Ben bu gençlerin bir bölümüne, ortalama ücret seviyesi 3.200 Euro ile AB ülkelerinin çoğunu, hatta Fransa ve Almanya’yı da geride bırakarak İskandinav ülkeleri seviyesine erişen İsrael’e de radarlarını çevirmelerini öneririm.
***
“Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü” diye bir deyiş vardır. Gerçekten geçen hafta Külliye’de (2) Anoten duasının (3) okunması bende bu hissi uyandırdı.
İslam Ülkeleri Hahamları ve Türk Yahudi Toplumu liderleri ile hahambaşısının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabulü kimi çevrede heyecan ve iyimserlik ile karşılandı.
Avlaremoz internet sitesinde ise bu kabul töreni; “(Anoten duası) geleneğinin saray ziyareti sırasında şaşalı bir ‘kutsama’ olarak yapılması, Sefarad Yahudi geleneklerinin ucuzlaştırılması, kısa dönem siyasete alet edilmesidir” sözleriyle eleştirildi. (4)
Benim merak ettiğim bu olayın kim tarafından kotarıldığıdır. Üç olasılık görüyorum:
1- The Time of İsrael’in yazdığına göre, (5) Rav Mandy Chitrik, İslam Ülkeleri Hahamları Konferansını düzenlemeye karar veriyor ve Tayyip Erdoğan’ın yemek daveti, özel bir uçakla onları aldırması Rav Mandy’nin kendisini bile oldukça şaşırtıyor.
Bu durum gerçeği yansıtıyorsa, Cumhurbaşkanlığı danışmanlarının bu konferansı değerlendirerek, 500 yıl kutlamalarında olduğu gibi, Türkiye’nin tezlerinin savunulması yönünde Türk Yahudi toplumunu yanında göstermek istemeleridir.
2- Murat Yetkin’in ise olumlu olarak değerlendirdiği bu inisiyatifin Türk Yahudi toplumundan geldiğini savunmaktadır.(6) Ben bu ihtimali oldukça zayıf görüyorum.
3- Üçüncü bir olasılık da Rav Mandy Chitrik’in, İslam ülkelerinde Habadlı Hahamlarla kurduğu örgütü (Alliance of Rabbis in Islamic States-ARIS) kullanarak bu işi organize etmiş ve Türkiye Yahudi Toplumunu bu oluşumun içine çekmiş olmasıdır.
Peki İsrael’in bu oluşumdan haberi var mıydı? Tabi ki vardı. Ancak İsrael’in bu yakınlaşmaya şu anda ekonomik ve kültürel
iş birliği dışında sıcak bakacağına, hele destek vereceğine hiç inanmıyorum. Bu İsrael’in Hamas’ın Türkiye’den yönettiği terör faaliyetlerine göz yumması anlamına gelir ki bunun bir olasılık olarak öngörülmesi bile düşünülemez. Kaldı ki İsrael’in Türkiye ile ilişki kurmakta İslam Ülkeleri Hahamlar Birliği’nin yardımına hiç mi hiç gereksinimi olmadığı kesin. İsrael başbakanlık veya dış işleri seviyesinde diyaloga girişmek için gerekli kanallara sahiptir.
Denklemleri kurarken İsrael’in bölgede yeni müttefikleriyle oldukça güçlendiğini ve Türkiye’nin yalnızlığını kırıp bölge ülkeleri, ABD ve AB ile ilişkileri yeniden rayına oturtmak ve buzları eritmek arzusunu taşıdığını gözden kaçırmayalım.
____________
1 İvo MOLİNAS, Gençler küsüyor, Şalom, 22 Aralık, 2021
2 Külliye bir caminin çerçevesinde ve cami ile birlikte kurulmuş olan medrese, kitaplık, hastane vb. yapılarının tamamına verilen isimdir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Çankaya köşkünde oturmaya son vererek 2020 yılında yapımı tamamlanan ve Beştepe Sarayı diye de adlandırılan 1150 odalı külliyeye taşınmıştır.
3 Anoten duası sinagoglarda okunan. Yahudi toplumunun yaşadığı ülkenin bekası için bir dilek içeren ve ülke yönetiminin başında yer alan kişinin şahsında dile getirilen bir kutsamadır. Linki tıklayıp izleyebilirsiniz.
4 Avlaremoz, Hahamların Saray Mizanseni, Nesi Altaras
5 The Time of İsrael’de çıkan yazının linki:
https://www.timesofisrael.com/confab-of-rabbis-from-islamic-nations-whisked-off-for-surprise-visit-with-erdogan/
6 Murat Yetkin, Erdoğan’dan Hahamlar İttifakına Sıcak İsrail Mesajları, Yetkin Report, 23,12, 2021
Commentaires