top of page

Boş, kırmızı koltuk…



 

Geçtiğimiz hafta, biz Türkiye Yahudileri, ruhani liderimiz Hahambaşı Rav İsak Haleva’yı yitirdik. Ölüm haberinin gelmesi ve bu acı haberin dalga dalga yayılmasıyla sosyal medya onun fotoğraflarıyla doldu. Her birimiz sevgili hahambaşımızla bir fotoğrafımızı paylaştık, her birimiz onunla anılarımızı dile getirdik. O paylaşımların altındaki yorumlarda sevgi, saygı ve üzüntü ifadeleri, kalpler, gözyaşı döken emojiler…

 

Çünkü o saygın makamını temsil eden bir lider olmasının ötesinde, bir şekilde hepimizin hayatına dokunmuş sevgi dolu bir halk adamıydı… Çok severdi, çok seveni vardı…Herkesin dostuydu…

 

Son yolculuğuna uğurlandığı Neve Şalom Sinagogu’ndaki töreni izlemeye başladığımda gözüme ilişen ilk görüntü, Hahambaşımızı gerçekten yitirdiğimiz gerçeğini suratıma çarptı. Boş kalan kırmızı kadife koltuğu… Koltuğun üzerinde hahambaşılık kolyesi ve başlığı…



 

Törendeki konuşmasının içeriğinde Yahudi Toplumu Eş Başkanı İsak İbrahimzade hahambaşımızı tanımlayan pek çok tanım ve sıfat kullandı… Bu tanımlamaların hepsi de doğruydu, fazlası var, eksiği yoktu… Hepsi de Hahambaşı Rav İsak Haleva’ydı… Aklımda kalanlar… “Baba, büyükbaba, eş, öğretmen, arkadaş, dost, lider, takipçi, büyükelçi, sıkı taraftar, halk adamı, çöpçatan ve her zaman haşarı bir çocuk…”

 

O, temsil ettiği toplumun bireyleriyle yakınlaşır, her birimizin hayatının bir yerinde muhakkak yer alır, bir şekilde hayatımıza dokunur, böylelikle yakın bir dostumuz olduğunu hissettirirdi.

 

Hahambaşımızın benim hayatımdaki dokunuşlarının bazılarını, ona duyduğum saygının bir ifadesi olarak burada paylaşmak istiyorum. Ülke dışında düzenlenen uluslararası hahamlar toplantısından her döndüğünde, bana telefon eder, “Toplantıda neler konuşulduğunu sana anlatacağım, sen de Şalom’a yazarsın” der, Nişantaşı’ndaki evlerine çağırırdı. O anlatırken, konuşmamız ona gelen telefonlarla sık sık kesilirdi…

 

Rav. İsak Haleva’nın Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde uzun yıllar ders verdiğini bilirsiniz. Orada öğretim üyeleriyle yakın dostluklar kurmuştu. 1999 yılıydı, Türkiye-İsrael ilişkileri bugünün aksine oldukça üst düzeydeydi…Haleva o yıl fakülteden birçok öğretim üyesiyle birlikte İsrael’e gitmiş, bu heyetle ülkeyi dolaşmış, onlara mükemmel bir şekilde rehberlik etmişti.

 

Bu yolculuktan döndüğünde bu akademisyenlerin İsrael gezisi izlenimlerini dinlemem ve gazeteye aktarmam amacıyla bana o kişilerle üniversitede bir görüşme ayarladı. Görüşme öncesinde de bana sıkı sıkı tembihlerde bulundu.

 

Büyük bir grup İlahiyatçı akademisyenle aynı anda söyleşmek kolay bir deneyim değildi benim için. Çok iyi karşılandığım bu ziyarette kimler yoktu ki… Dekan Prof. Dr. Mustafa Fayda beni karşıladı, doçentlik sınavına katılacağı için görüşmeye katılamadı. Görüşmemizde Kelam Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Metin Yurdagür, İslam Felsefesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bekir Karlıga, Din Psikolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç Dr. Veysel Uysal, Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Uzun, İslam Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ziya Kazıcı, Dinler Tarihi Araştırmacısı İsmail Taşpınar hazır bulundular.

 

O değerli söyleşi Şalom’un orta göbek iki sayfasında yer aldı. Bol bol resimler ve umut dolu, iyimserlik yansıtan barış sözcükleri ile…Bu vesile ile Hahambaşımız gazetecilik alanında farklı bir deneyim kazanmama olanak sağlamış, böylesi önemli ve prestijli bir ortamda bulunmama zemin hazırlamıştı.



 

2016 yılının yaz ayları…İsrael’e göç etme arifesindeyim. Doğumuna vesile olduğum ve altı yıldır yayın yönetmenliğini yaptığım Şalom Dergi’nin benim yönetmenliğimdeki son sayısının hazırlık aşaması devam ederken, bir yandan da ara ara dostlarla buluşup veda görüşmeleri yapıyordum. Tabii ki Hahambaşımıza da veda etmem gerekiyordu. Ona veda etmek benim için artık arasında yer almayacağım Yahudi toplumuna veda etmek anlamını taşıyordu.

 

O dönemde halen Galata’da bulunan Hahambaşılık binasında eşimle onu ziyaret ettim. Onunla dergimiz için uzun bir söyleşi yaptım. Yayınlayacağım son Şalom Dergi’de Hahambaşımız ile bir söyleşimin yer alması benim için özel bir anlam yüklüydü.

 

Böylelikle Dergi’nin 2016 yılı Temmuz-Ağustos sayısında bu söyleşi yayınlandı. Hahambaşımızın bol bol fotoğraflarıyla… Sanırım Şalom Dergi’nin o sayısı arşiv değeri açısından önemli bir belge niteliğini taşıyor.

 

Hahambaşımız o gün bize İsrael’deki yeni hayatımızda şans diledi, elini öperken bol bol güzel dileklerde bulundu. O gün Hahambaşımız ile çektirdiğim fotoğraflar, o günün bir anısı olarak değerini korumaya devam edecek.

 

Sekiz yıl önce Hahambaşımız ile gerçekleştirdiğim o değerli söyleşi, ölümünün ardından, önümüzdeki ay yayınlanacak Şalom Dergi’de yeniden yer alacakmış. Ne mutlu bana…

 

Sevgili Hahambaşım Rav. İsak Haleva mekânın cennet olsun… Huzurla uyu güzel insan… Baruh Dayan HaEmet…


İYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.






 

Etiketler:

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page