Bir gastronomi yazısı yazmak istedim…
Ne güzel bir kokudur taze pişmiş yemeğin kokusu…Taze pişmiş ekmeğin, böreğin kokusu, çilek ve gül reçelinin yaydığı aroması…Ne de güzel kilo yapar. Sonra da uğraş dur gram vermek için.
Yemek kültürü geçmişi geleceğe bağlar. Her ailenin ayrı bir gastronomi hikayesi vardır. Çocuklar ailelerinden gelen bu hikaye ile büyürler. Bu gelenekler nesilden nesile aktarılır.
Çok sevdiğim bir büyükanne torun hikayesini aktarmak istiyorum. Ergenlikte çektiği sıkıntıları kendine dert edinen kız büyükanneye yakınır. “Daralıyorum” der.” Hayattan tad alamıyorum” diye devam eder. Büyükanne torununa bir kek yapmayı teklif eder. Aslında çocukluğundan beri birlikte mutfağa girmek torun içim bir keyftir. O hamuru yoğurmanın istediği şekli vermek, kendi şekillendirdiği kurabiyenin pişmesini seyretmenin hazzını hiç unutmamıştır. İkisinin de hayalleri vardır. Bir yemek kitabı çıkartmak. Farklı duygular ile mutfağa girerler, takarlar boneleri ve önlükleri.
Büyükanne hiç olmadığı kadar ciddidir. Hatta ölçüleri verirken bile bir tutam gibi soyut ölçüler vermez, kulak memesi gibi kavramlar da kullanmaz. Yumurtaları şeker ile kabartırlar, kakao, yağ, kabartma tozu ve gerekenleri atarlar. Kek fırında pişer pişer yavaş yavaş ve iştah açıcı bir görüntü ile sofrada yerini alır. Kek lezizdir, torun tarifini almak üzere kağıt kaleme sarılır ki büyükanne “önce bir dur” der ve malzemelerin herbirini ayrı ayrı çiğ olarak tattırmayı dener. Yumurtayı o sulu hali ile yiyemez torun, kakao acı gelir, un damağına yapışır. Büyükannne “şimdi biraz anlatayım” der. Bu malzemenin hiçbiri tek başına ve çiğ olarak yenmez. Kabartma tozu karışımın içinde kendine yer bulur ve kabarır. Ateş de çok önemlidir. Harlı ateşte pişen kek yanar. Onun için fırının ısısını iyi ayarlamak gerek” der. “Şimdi anladın mı canım, hayatında olan her şey tek başına tatsızdır ama bir bütünün içinde tıpkı lezzetli kekimiz gibi yaşantımızı renklendirir.
Gastronominin hayat felsefesi ile doğrudan ilişkili olduğunu biliriz. Özellikle ateşin önemi yatsınamaz. Kısık ateşte, yavaş yavaş pişen her yemek içindeki aromaların ve lezzetlerin birbirine karışması ile mükemmel tada ulaşır. Yemek pişirmeye zaman ayırın, farkı göreceksiniz. Yaşamımıza ortak olan her tecrübe karakterimize yön verir. Bizleri olgunlaştırır. Bunu harlı ateşte pişen yemek misali aniden değişimi beklemek hatalı olur. Amacını belirlemek ve ona giden yolda pişmek, piştikçe yolun kendisi ile özdeşleşmek, biriktirmek, biriktirdikçe çoğalmak ve yaşamın olgunluğuna varmak çok da kolay yapılamıyabilir. Zordur ama imkansız değildir…Yeter ki sabır ve mücadele ruhunu kaybetmeyin.
Mutfakta geçireceğiniz zamanın anılar zincirinin her birinin sağlam halkalar olmasını diliyorum.
Feride PETİLON
Comments