İz bırakanlar köşesini devraldığım Kasım 2020’den bu yana 130’u aşkın kişiyi sizlere tanıttım. Bugün ise farklı.
Sabahın 5’i güneş henüz doğmamış ama, yol için eşim Niso ile içeceğimiz sabah kahvemizi termosa koyuyorum. Sabahın ilk ışıkları ile Petah Tikva - Raanana yolculuğu bomboş yolda ışık hızında gidiyor. Bizi güneye götürecek otobüsümüz orada bizi bekliyor. İYT’nin düzenlediği yolculuğumuz başlamak üzere. Güzergah 7 Ekim’de yaşanan katliam noktalarından bazıları. (Bu giriş kısmını daha otobüs hareket etmeden yazıyorum.)
Rehberimiz bize güvenlik talimatlarını vererek yolculuğa başlıyoruz. Unutmuyoruz (sizde bunu göz önüne alın lütfen) sınır bölgesinde alarm çalması durumunda güvenli alana geçme/ellerimizi başımızın üstünde tutarak yere yatma için onbeş 15 saniyemiz var. Eğer alarm çaldığında otobüs içinde hareket halindeysek, sağa çekip bekliyoruz. Bilincindeyiz, en azından öyle düşünüyorum.
Bu yola çıkmadan hatıralarım beni 25 sene öncesine götürüyor. 1999 yılının Mart ayında henüz 19 yaşımdayken yaptığım Polonya gezisine. Auchiwitz Toplama kampından sağ kurtulan tur rehberimizle Varşova’yı, Krakow’u, Treblinka’yı ve elbette Auchiwitz’i gezmiş, her noktada bayraklarıızı dikmiş, Hatikvah söyleyip “Bir daha asla” demiştik. O gezi sırasında tek damla gözyaşı dökmediğimi ama şaşkınlık ve dehşet yaşadığımı, hatırlıyorum. Tren raylarının aralarında minik sarı papatyalar ortamla tezat oluşturuyordu.
Aradan uzun zaman geçti ben büyüdüm. Hayat değişti. Ya da ben öyle sandım… ilk durağımız Zikim: Geldik. Deniz manzaralı müstakil evlerin olduğu sırtı Cabelya’ya komşu. 7 Ekim sabahı ilk bir saatte 700’den fazla Tseva Adom uyarısının yapıldığı, siren seslerinin durmadığı sınır noktalarından biri. Kaç tane yanmış, kurşunlanmış, parçalanmış, ezilmiş araba, kamyon görseniz şaşırırsınız? Kaç beden ruhunu teslim etmiş o arabalarda? Kaç kişi bedeni yaralı ruhu paramparça kurtulmuş?
Yarım kalan yaşamları anlatan bu araçların yanında teröristlerden ele geçirilen modifiye edilerek ölüm makinelerine dönüşmüş araçlar… neden nasıl soruları anlamsız… tüm yanmış arabaların içinde bir küçük mavi araba bize gerçekliği hatırlatıyor. Auchiwitz’in ayakkabı yığını içindeki minik kırmızı papuçlar gibi.
Sonrasında rehberimizden yaşanmış olayları dinleyerek Netivot’a ulaştık. Dinlemeye, tanıklık etmeye devam ettik. Sondan bir önceki durağımız Nova Müzik Festivalinin bulunduğu alan. Pardon, açık hava anıtı. Gencecik insanların saldırıya uğradığı, katledildiği yer. Güzel çocukların güzel fotoğrafları, altlarında mumları. Gencecikler. dua edenler ve bayraklar her yerde.
(Video -Viket Sadi)
Boğazım düğüm. İçtiğim su yardımcı olmuyor…
Az sonra Sderot Polis Karakolu’ndayız. Daha doğrusu o karakoldan kalan boş alandayız. Yerlerde demir temel çubukları, yarısı kalan karakol bayrağı… canları pahasına karakolu kahramanca savunan polislerin isimleri asılmış, altlarında mumlar. İlerleyen zamanda bu bulunduğumuz alan anıt olacak. Kahraman Sderot halkının öyküleri okullarda anlatılacak…
Sosyal medyada izlediğimiz, izledikçe dehşete düştüğümüz, korkuyu biz evlerimizde iliklerimize kadar hissettiğimiz o gün, kendi canları, canlarının canları, toprakları, bizim için savaşan tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum. Kaybettiğimiz tüm kardeşlerimizin mekanları cennet.
Umuyorum ki İYT bu turu yeniden tekrarlar. İmkanınız olursa bu tura mutlaka katılın. Tarihe tanıklık ettiğimiz bu günleri daha iyi anlayabilmek, anlatabilmek için… ve sessiz çığlıklara ses olun. Bu satırları savaşın 237. Günü kaleme aldım. Tüm kaçırılanların hemen evlerine dönmelerini dilerim.
Comments