Savaşın içindeyken günler yavaşladı. Herşey aynı kelimelerle donandı. ONLARI EVLERİNE GETİRİN. Her yer sarı kurdelelerle dolu, zihinlerde sorular bir türlü azalmıyor. 225 gün geride kaldı, ve yüreklerde hala büyük acılar... 7Ekim’den itibaren gözümüz kulağımız radyo, televizyon olduğundan az da olsa gündemden uzaklaşmak için İbranice olarak takip ettiğim bir pod castte’de duydum ilk defa adını.
Milli Kütüphane yeni yerine taşınmış.
O kadar muhteşem bir mimari ve amaçla yenilenmiş ki, içinde okuma salonları, patio bahçesi, kafeteryası ve açık havada oturma imkanlarından bahsedince, `benden kaçmaz burası, kesin ziyaret edilmeli` listeme eklenmişti. Ruhumuz az da olsa sakinleyene kadar bekledim ve ardından, bir de yetmez, iki kere ziyaret ettim mekânı. Mimarinin yarattığı göresel şölenden etkilenmemek ve bilginin, bilimin ne kadar önemsendiğine şahit olarak, geçmişimizi biriktirmenin öneminden büyülenmemek imkansızdı.
Kütüphane, Kudüs şehrin en önemli iki kurumu olan İsrael Müzesi ve Israel Parlementosu- Knesset'in arasında yer alıyor. Mimarlar Herzog ve de Meuron ile Mann Shinar, Kütüphane'nin özünü ve değerlerini temsil eden muhteşem bir bina inşa etmişler. Yapının özellikleri en ince detayına kadar düşünülmüş. Mimarinin ince detaylarını merak edenler çarşamba günleri İngilizce, diğer günler İbranice olarak 45 şekel ödeyerek tur alabilirler.
1892 yılında Kudüs'te kurulan Kütüphane (NLI) dünya çapındaki Yahudi halkı ve her kökenden ve inançtan insanlar için ulusal bir hafıza kurumunun ilk tohumlarını atmışlar bu topraklarda. Bilim, yaratıcılık ve bilginin demokratikleştirilmesi için dinamik bir merkez haline gelmiş kütüphane yıllar içinde. Yanı başımızdaki terör örgütü HAMAS’ın Filistin halkının eğitimine ve bilime verdikleri değersizliği düşünmeden edemiyor insan.
Haliyle çağdaşlaşma yolunda mekan yetersiz kalınca, yeni Kütüphane binası, 16,5 dönüm arazi üzerinde 46.000 metrekarelik dev alanda adeta bir tapınağa dönüşmüş. Her katı farklı. Beşi yer üstünde, altısı yer altında olmak üzere toplam 11 kattan oluşuyor. Yer altındaki katlar metalik kitap raflarından oluşan bir gökdelen, nefes kesici bir lojistik canavarı. Uygulama kullanılarak kitap sipariş edilebilir ve robot aracılığıyla birkaç dakika içinde kitabı temin teslim alabilecek bir alt yapıda.
Okuma salonuna kaydolup, çantanızı vestiyere bırakıp, su şişenizle ses geçirmeyen kapıdan girdiğiniz anda, bambaşka bir dünyaya adım atıyorsunuz. Derin bir sessizlik, tertemiz bir hava, aydınlık bir mekan, sandalyelerde okuyan, yazan, çalışanlar ve odadaki 250,000 kitapla çevrilmenin duygusu, ne çok şey var okunacak ve ne kadar az zaman demek geliyor içinizden. Mekan dairesel katlardan oluşuyor ve mini rampalarla birbirine bağlanıyor. Yer altındaki kitaplardan gelen bilginin gücü, gökyüzüne açılan büyük kubbeden içeriye dolan güneşin gücüyle orta mekanda buluşturulmuş. Mesaj net, bilginin gücünü bilimle aydınlatmak şart. Ah yan komşulardaki bilgisizlikler, ne büyük acılara gark ediyor bizleri.
Beş milyon kitap, yayın ve derginin yanı sıra el yazmaları, arşivler, haritalar, müzik kayıtları ve dijital materyaller dahil olmak üzere binlerce materyale erişiminiz var. Giriş katındaki 7Ekim sergisinin gözyaşlarını silip içerde adım adım gezerken bir kitap bana sesleniyor.
Al beni, oku beni...
Why Humans Fight?
Günümüze ve insanlık tarihine uygun. Elime alıyorum, sessiz bir köşeye çekilip okumaya başlıyorum. Profesör, Sosyolog, Yazar, Sinisa Malesevic, 1969’da bölünmeden önceki adıyla Yugoslavya’da doğmuş. Kitabında kişinin savaşma isteğinin belirli ideolojik ve örgütsel mantıkla şekillenen bağlamsal bir olgu olduğuna değiniyor. Ve tarih boyunca yapılan kavgacılığın biyoloji, psikoloji, ekonomi, ideoloji ve zorlamanın oynadığı rolü araştırıyor. 4 saate yakın oturup okuduğumu acıktığım için saate baktığımda farkediyorum. Çantamı, suyumu, kitabımı yerinde bırakıp, kafeteryaya gidip lezzetli bir kruasan ve kahve alıp, patiodan güneşin batışını seyre dalıyorum. Bu ilk ziyaretim o kadar etkileyiciydi ki, ikincisinde kütüphanenin hikayesi ve içindeki sergileri gezmek için ücretli tura katıldım.
Kütüphane'nin kaynakları, Yahudi halkının, İsrael Devleti'nin, İsrael Toprakları'nın ve bölgesinin çağlar boyunca tarihi, kültürel ve entelektüel öyküsünü anlatıyor. Harfler koca bir geçmişe dönüşüyor. NLI'nin dört temel koleksiyonu var: İsrael, Yahudilik, İslam ve Orta Doğu ve Beşerî Bilimler. Öne çıkanlar arasında İbn Sina ve Sir Isaac Newton gibi aydınların el yazısıyla yazılmış önemli eserleri, dokuzuncu yüzyıla kadar uzanan mükemmel İslami el yazmaları, çarpıcı orta çağ Hıristiyan ibadet metinleri ve Martin Buber, Hannah Senesh, Natan Sharansky ve Naomi Shemer gibi önde gelen kültürel ve entelektüel şahsiyetlerin kişisel arşivleri yer alıyor. Kütüphane, en büyük Yahudi ve İsrael müziği koleksiyonunun yanı sıra birinci sınıf el yazmaları, antik haritalar, nadir kitaplar, fotoğraflar, toplumsal ve kişisel arşiv malzemeleri ve daha fazlasını içeren koleksiyonlara sahip.
Bu kadar güzel bir mekânın mimarisinin hikayeside çok ilginç. 2010 yılında Milli Kütüphane, kendisini yirmi birinci yüzyıl kütüphaneleri için bir model haline getirecek ileri görüşlü bir yenilenme yolculuğuna çıktı; bilimi, bilgiyi yaymanın, kültürel yaşamın ve yaratıcılığın hayata etkisinin tartışılmaz öne çıkarıldığı bina, 10 senelik uzun bir süreçten sonra 2023’te kapılarını yeni yerinde açtı. Eski yerinden buraya kitapların transferi 2 yıl sürdü. Yaklaşık 900 milyon şekele mal olan bu muazzam proje güneş ışığına dayanan hassas aydınlatma, hassas klima ve en önemlisi ihtişam ve şeref dolu bir ferahlık hissi ile kapılarını açtı. Gösterişli hiçbir şey yok ama olağanüstü bir ayrıntı derinliği ve mimari, teknolojik ve müze benzeri uygulamaya şahit olacaksınız. Kütüphaneyi aynı anda 2.000 kişi ziyaret edebilir. Sanırım Ağlama Duvarı ve Yad Vaşem'den sonra kesinlikle zorunlu bir durak olmalı.
Yapının özelliği ve renkleri Kudüs şehrini ve Ağlama Duvarı’nı motifliyor. Girişindeki iki büyük tak, kutsal bir mabede girerken sfenkslerle korunan tapınağın girişini sembolize ediyor. Ancak mimarlar tapınak değil, insanın merkezde olabileceği bir yer yaratmış. Yapının taşlarından içeriye giren ışık miktarıda, dışarıda nice aydınlıklar var, içeriye bir kısmını alabiliyor insanlık mesajını hatırlatıyor. İçerde tekstil dokuma duvar kaplaması yastıklar kullanılmış. Sanatçı, hem sesleri bloke etmek, hemde doğa dostu pamuk dokumadan ve ağaç malzemeden yararlanarak ortamın son derece doğal olmasına, insanın doğanın bir parçası olduğuna dikkat çekmek istemiş. Seçilen renklerin gün batımı tonlarına yaklaştırılmış olmasının ardında insanlığın güneşinin bilgi olması fikri yatıyor.
Hedef, tüm milletlerden ve dini inançlardan, her yaş, eğitim, gelir ve kültürlerden herkese açık olması ve en önemlisi bilgiyi demokratikleştirme misyonunu yerine getirecek olması. Bu minvalde çok güzel bir erişime ev sahipliği yapıyor kütüphane. İçinde arşivlenmiş ve bu topraklarda yıllardır yayınlanmış bütün gazete ve dergilere ulaşabiliyorsunuz. Hemen merakımı celb etti ve arşivden önce Atatürk’ün ölüm haberinin nasıl duyurulduğuna bakmak, hem de doğduğum gün ne olmuş diye öğrenmek için linki tıkladım. https://www.nli.org.il/en/newspapers/dates
Annem o gün doğuma giderken sokağa çıkma yasağı olduğunu anlatırdı, meğerse o gün İsrael BaşKonsolos’u Elrom öldürülmüş. Anlaşılan o ki Türkiye her zaman Israel’e karşı hasas bir coğrafyaymış.
Aşağıda iki gazete küpürünü orjinal tarihleriyle görebilirsiniz. Sizde merak etiğiniz tarihlerdeki gazetelere bakmak isterseniz linke tıklayıp istediğiniz günü seçebilirsiniz. Ne demişler meraktır insanı geliştiren.
İçerde kalıcı sergiler var. Herbiri birbirinden değerli. Vaktinizi ayırıp bunları gezmenizi, yakında sıcakların başlayacağı günlerde serin bir meknada olmanın keyfine ekleyebilirisniz.
Sakın bahçedeki Micha Ullman'ın toplam 18 İbrani harfiyle daire şeklinde dizilmiş heykeli olan Işık Mektuplarını görmeden mekanı terk etmeyin. Dairesel alanda Kudüs güneş ışığına maruz kalan harflerden oluşan dairsel alanın içinde gezinin. Taşın negatif gölgesi, size harfin yansımasını yere veriyor. Sanatçı İkinci Dünya Savaşı’nda Berlin meydanında yakılan kitaplara atıfta bulunarak, Sizler kitapları da, Yahudileri’de yaktınız ama harfler hep bizim içimizde, biz onlardan bu devleti ve kütüphaneyi yarattık, dercesine övünçle ayakta duruyor.
Sergiler ve kütüphane tanıtım turu rezervasyonlarınız için : https://www.nli.org.il/en/visit/tours/weekly-tour
Kutuphane Pazar-Çarşamba 9-6 arası, Perşembe 2-8 arası, Cuma 10-1 arası açık.
Vakitli gidin, bir mekândan çok daha fazlasını deneyimleyeceğinize emin olun. Bende bir sonraki yazımda içerdeki KETUBA- Evlilik Sözleşmeleri sergisini yazacağım, takipte kalın.
Comments