top of page

Bir güzellik yarışması…


Homeros’un İlyada destanına göre tarihte bilinen ilk güzellik yarışması MÖ 2000’de bugünkü Kaz Dağlarında yapılmış. Yarışmacılar Athena, Hera, Eris ve Afrodit gibi çok güzel kadınlarmış. O zamanlardan beri güzellik yarışmalarında gencecik kızlar fiziksel özellikleri ön planda tutularak değerlendirilirler. Ama ben bu yazımda bambaşka türde bir yarışmadan söz edeceğim… Bu yarışmanın yarışmacıları gencecik, çıtır kızlar değil, yaşını başını almış Holokost Kurtulanı kadınlar…


İzleyenleriniz hatırlayacaktır, Şubat ayının son haftası Türkiyeliler Birliği olarak genç Yönetmen Eytan İpeker’i bir zoom söyleşisine konuk etmiştik. Bu keyifli söyleşide Eytan İpeker’in sinema kariyerinin en başından beri yönettiği, kurguladığı filmlerden örnekleri sırasıyla ekrana yansıtarak her bir film üzerine konuşmuştuk.


Bu sohbet süresince 2016’da yönettiği ilk uzun metrajı “The Pageant/ Miss Holocaust Survivor”ı da konuştuk tabii ki… Ekrana filmden ilginç bir kesiti yansıtarak… İpeker’in bu belgeseli İstanbul Film Festivalinde ve birçok uluslararası festivallerde ilgi ile karşılandı. Ben filmi görmemiştim, fakat konusunun Hayfa’da, Nazi soykırımından kurtulmuş ve günümüzde artık yaşlanmış kadınların katıldığı bir güzellik yarışması olduğunu biliyordum.


Holokost Kurtulanı kadınların yarıştırıldığı bu yarışma ilk kez 2011 yılında başladı ve o günden beri her yıl düzenleniyor. Her ne kadar o dönemde garibime gittiyse, bana biraz ters geldiyse de, her yıl yarışma haberine rastladığımda, tercüme eder Şalom gazetesinin kültür sayfasında “Bu yılın Holokost Güzeli” başlığı ile güzelin fotoğrafını yayınlardım.


Yönetmen Eytan İpeker’in de ilgisini çekmiş bu yarışma… 2016 yılının yarışma döneminde ortağı/ yapımcı Yoel Meranda ile Hayfa’ya gitmişler, hazırlık sürecinden başlayarak tören gününe dek bu etkinliği kendi bakış açılarından belgelemişler.



Filmi izleme şansını bulamadığımı öğrenince Eytan, kendisiyle yaptığımız zoom söyleşisinden birkaç gün sonra “The Pageant/ Miss Holocaust Survivor” filmini bana gönderdi. Doğallığı içinde oldukça çarpıcı bu filmi çok karmaşık duygular içinde izledim; hayret, kızgınlık, acıma duygusu, biraz isyan, burukluk… Holokost travmasını yaşamış kişilerin güzellik yarışması gibi yüzeysel bir organizasyonda kullanıldıkları izlenimine kapıldım açıkçası…


Filmde, organizatörlerin yaşlı Holokost Kurtulanlarını yarışmaya katılmaya ikna etmelerini izliyoruz. Her biri yaşadığı dehşeti anlatıyor, kimi daha çok, kimi daha az. Yaşlı kadınlardan bazısı katılmaya gönüllü, bazısı hiç değil… Sofie Leibowitz yitirdiği kardeşi Yafa’nın anısına katılmayı kabul ediyor.


Yarışmacılardan biri Auschwitz’de bulunmuş ve oradan kurtulmuşsa sanki daha fazla rağbet görüyor. Yetkililer, hikâyesi zayıf yarışmacının hobilerini anlatmasını öneriyorlar, aralarında tartışıyorlar. Bu tür küçültücü ve çarpıcı sahneleri bolca yakalamış yönetmen. Düzenleyenlerin yarışmacılara kumaş almak üzere pazarlık ettikleri bir dükkâna, kapalı kapılar ardındaki konuşmalarına sokulmayı başarmış yönetmenin kamerası.


Yarışmaya katılmak üzere müracaat edenlerden biri hepsinden genç duruyor. “Ben üç yaşındaydım, hiçbir hikâyem yok anlatacak” demesine rağmen aday olarak kabul ediliyor. Nihayet 12 aday bulunduğunda yoğun provalar, hazırlıklar, fotoğraf çekimleri başlıyor. Kimi mutlu, kiminin gözlerinde ebedi hüzün… Sofie’nin yapayalnız yaşadığı bakımsız ev ortamının görüntüleri ile içine sürüklendiği yarışma hazırlığının renkli ortamı tam bir tezat oluşturuyor.



Adaylar yarışma gününe hazırlanıyorlar… Ellerinde birer sayfa… Her birinin sayfasında kimlik bilgileri, Holokost’ta yaşadıkları, her birinin yıllardır hafızasında tazeliğini koruyan acı deneyimi yazılı. Bunları tören günü, podyumda kendilerini tanıtırken okuyacaklar. Aralarından biri okuyup itiraz ediyor. “Ben size çocuğumu da anlatmıştım, daha çok şeyler anlatmıştım, bu sayfada bunlar yok” diyecek oluyor. Yarışma yetkilisi gayet sert bir tonda, “bu bir özet, bu kadarı yeterli… Bütünü bizde duruyor” sözleri ile susturuyor yarışmacıyı.


O anda şunu düşündüm; geçmişi bu şekilde hatırlamak veya hatırlatmak insanları başkalarının acılarına karşı duyarsız mı kılıyordu acaba? Soykırımdan kurtulmuş bu yaşlı kadınlara yarışma için yeniden numara verilmesi bana düşünce olarak oldukça ters geldi. Bu numara kendilerine verilirken bazı çağrışımlar yapmamış mıdır yarışmacılarda?


Nihayet yarışma günü gelip çatıyor. Adayların saçlarının ve makyajlarının yapıldığını izliyoruz. Yetkililerde bir telaş… Heyecan dorukta… Yarışmanın sponsoru olan Hıristiyan Evangelist kurumun bir yetkilisi sahnede milliyetçi duyguları körükleyen bir konuşma yapıyor hararetle… “Yeruşalayim ilelebet Yahudilerin başkenti olacaktır” söylemine müzikle destek, seyircilerden alkış geliyor.


Sahnedeki yarışmacılar tek tek, sırayla mikrofon başına gelip adlarını söylüyorlar, Holokost yıllarında yaşadıkları acı deneyimlerini kısaca anlatıyorlar. Ama o da ne? Adaylardan biri tam yaşadığı felaketleri anlatırken, Sara Netanyahu’nun salona VIP girişi yapması, böylelikle yarışmacının sözünün yarıda kesilerek, tüm dikkatlerin ve alkışların başbakanın eşine yönelmesi son derece rahatsız etti beni. Acısını onlarca kişi ile paylaşırken sözü kesilen yarışmacının donup kalan surat ifadesini de yakalamayı başarmış Eytan İpeker.


“The Pageant/ Miss Holocaust Survivor” çok başarılı ve etkileyici bir belgesel… Yarışmanın birincisi kimdi diye merak ediyorsanız, tabii ki savaş bittiğinde 3 yaşında olup, anlatacak fazla hikâyesi olmayandı. Çünkü en genci oydu…


Holokost’dan kurtulup aramızda yaşayanlar artık oldukça yaşlandılar, sayıları gün geçtikçe azalıyor. Bu nedenle 2011’den beri devam eden bu yarışmanın bir yenisi yapılır mı, yeni aday bulunur mu bilemiyorum…


Ancak acıların yarıştırıldığı, milliyetçi duyguların körüklendiği, yaşlı yarışmacıların pek de mutlu görünmedikleri, kaybedenlerin güzellik malzemeleri hediye edilerek uğurlandığı bir yarışmanın ne yazık ki, Holokost Kurtulanlarına yarardan çok zarar verdiği kanısındayım…

Yorumlar


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page