
Bir fincanının kırk yıl hatırı olan, Viyana kapılarına dayanan Osmanlılar’ın çuvallarla Avrupa’ya bıraktıkları, o öğütülmeye hazır tanecikler bize neleri anlatmak istersin.
Kahveden bahsediyorum. Şimdilerde ellerde karton bardaklarla dolaşan veya üzerinde kremalar şuruplarla adlandırılan zamanın en ünlü içeceği kahve çok eski bir gelenektir eski bir kültürdür. Kahve acıdır, tatlıdır aynı hayat gibi…Ne zaman ve kiminle içildiğine bağlı olarak. Köpük köpük telveli ise özenle yapılmıştır huzurdur paylaşımdır…Fincanının kenarında bir dudak izi kalmış ise yılların birikmişliği ile dökülür ağzımızdan en derin sırlar. İşte o zaman dertleşmenin saati gelmiştir. Kimimiz tatlı kimimiz sade içeriz yanında bir bardak su ile. Kahve ile su içen bir diplomatın aslında bir ajan olduğunu kahve ile su içmesinden anlaşıldığı hikayesi dillerden dillere dolaşır. Kahve ile su tamamen bir Osmanlı geleneğidir.
Padişahlara ikram edilen her yemek her türlü zehirlenmeye tedbir olarak önce veziri tarafından tadılırdı. Ancak aynı fincandan kahve içmenin doğru olmadığı düşünülür ise kahveden suya bir damla damlatarak tadılması bir çözüm olarak üretildi. Böylece padişah güvence altına alınırdı. Bir başka bakış açısı ise misafirler ile ilgilidir. Eğer gelen misafir suyu kahveden önce içer ise ev sahibi hemen sofrayı kurar misafiri davet ederdi. Eğer su kahveden sonra içilir ise misafirin tok olduğu anlaşılırdı.
Kız isteme ritüellerinde gelinin kahve ikram etmesi ayrıca incelenmeye değer. Yaptığı kahve ile değerlendirilen kızımız kadar tuzlu kahveyi içen damat da kahveden nasibini alır. Tuzlu kahveyi içebilen damat adayı her türlü zorluğa katlanabilecek, eşinin yemekleri den asla şikayet etmeyecektir...
Günümüzde değerini artırarak insanların beğenisini kazanmaya ve dünyanın he köşesine durmaksızın ulaşmaya devam eden kahve için petrolden sonda en çok ticareti yapılan madde olma özelliğini hala koruyor.
Hakkında sayfalar yazılsa da kahve yalnız içilmez diyenlerdenim. Yanıma bir sevdiğimi alıp yudumladığım her kahvenin hayatımda bir yeri olacağını düşünüyorum. Bunun yanısıra eline kahvesini alıp müziğini açanın veya kitabının sayfalarını çevirenin zamanın nasıl geçtiğini farkına bile varmadığı da ayrı bir konu.
Kahveden öğreneceğimiz çok önemli notlar var. İyi bir öğretmendir. Kahve der ki soğutma beni soğurum senden. İşte onun için dumanı üstünde içilir. Kahve der ki bekletme beni bayatlarım. Onun için taze çekilmişi makbuldür. Ve kahve der ki öyle bırakma beni bir köşede tadım acı olur. Tıpkı sevdiklerimiz gibi….
Feride PETİLON
IYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
コメント