BİR FİLİM BİR OYUN
Pek fazla Türk dizisi seyretmem, uzun uzun bakışmalar, iki saati aşkın bir süreye yayılan bölümler bana zaman kaybı gibi geliyor. Ne var ki birkaç önemsediğim dostun tavsiyelerine uyarak izlemeye başladığım “Kızılcık Şerbeti” beni oldukça sardı.
Şu anda 15 bölümü Show TV’de yayınlanmış olan diziyi YouTube üzerinden seyrediyorum. Gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkıldığı belirtilen dizinin başlangıçta Gülseren Budaycıoğlu’na ait olduğu ileri sürüldüyse de ünlü psikolog bu iddiayı yalanladı.
Pembe Anne (Sibel Taşçıoğlu) ve Nursema abla (Çeren Karakoç)
Yayınlandığı günden bu yana sosyal medya gündeminden düşmeyen dizi farklı kültürlere sahip iki ailenin çocukları Doğa (Sıla Türkoğlu) ve Fatih'in (Doğukan Güngör) evlenmesiyle yaşanan çarpıcı olayları konu ediniyor.
İyi eğitimli, ileri görüşlü ve modern bir kadın olan Kıvılcım (Evrim Alasya), eşinden boşandıktan sonra iki kızını da inandığı değerler doğrultusunda yetiştirmiştir. Küçük kızı Çimen (Selin Türkmen) henüz liseye devam etmekte, büyük kızı Doğa (Sıla Türkoğlu) ise üniversitede diş hekimliği okumaktadır.
Doğa'nın daha üniversiteye girdiği ilk yıl erkek arkadaşıyla evlenmesiyle büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Kıvılcım, hayatının şokunu kızının kocasının ailesiyle tanışmasında yaşar.
Doğa (Sıla Türkoğlu) ve Fatih (Doğukan Güngör)
Doğa'nın kocası Fatih'in ailesi oldukça muhafazakar, “kapalı” bir ailedir. “Kızılcık Şerbeti”; yaşam tarzları farklı olan iki uç aile arasında kalan bir aşk hikayesinin ötesinde günümüz Türkiye’sinin toplum yapısını göstermeyi amaçlayan ve diyaloglar arasında uzlaşma mesajları içeren bir yapıt olarak ortaya çıkıyor. “Herkes kendi hayatını bildiği gibi yaşasın. Başkalarının giyim kuşamına karışmayın!” sözleri ana temayı belirliyor. Dizinin bazı bölümlerinde kadına karşı şiddet ve engelli çocukların eğitimi gibi sosyal yaralar da gündeme getirilmekte.
Tüm oyuncuların çok inandırıcı olduklarını ve Melis Civelek’in kaleme aldığı senaryonun diyaloglarının başarılı ve gerçekçi olduğunu söyleyebiliriz.
Dizide beni düşündüren bir konu İsrael’de “Hiloni” seküler bir Yahudi ile “Haridi” (Dindar Ortodoks) bir ailenin yollarının ve dünyalarının kesişmesi tamamiyle olanaksızken bunun Türkiye’deki iki farklı kesim (laik ve kapalı/muhafazakârlar) açısından imkânsız olmadığıdır.
Yentl
Habima Tiyatrosu’nun sahnelediği “Yentl” müzikal drama Isaac Bashevis Singer’in ünlü “Yentl the Yeshiva Boy” adlı kısa öyküsünden bir uyarlama. Rafi Niv’in yönettiği oyunun müziği Yossi Bennun’a ait. Şarkıların İbranice uyarlaması Dan Almagor tarafından gerçekleştirildi. Yentl rolünü Roni Dalumi ve Hila Shalev dönüşümlü olarak, Avigdor rolünü ise Alexander Krul oynuyor.
Çok geniş bir oyuncu ve dansçı kadronun sahneye koyduğu “Yentl”in gösteri süresi ara vermeden 100 dakika.
Kasabalarında saygın bir rav olan Todros’un tek kızı genç Yentl, ortodoks dindar toplumlardaki kadınların kaderlerine baş kaldırıyor. Entelektüel yeteneğinin bir erkekten az olmadığını biliyor ve babasına ona Tora öğretmesi için yalvarıyor. Rav kızının ricasına razı oluyor ve onu gizlice eğitiyor.
Rav Todros ölünce Yentl doğup büyüdüğü kasabadan ayrılır ve genç bir erkek gibi giyinerek hayallerini gerçekleştirmek için yola koyulur.
Yentl yeni adı Anshel’i kullanarak Bykhov kasabasına ulaşır ve Yeşiva’da erkek olarak okumaya başlar. Yentl kısa bir süre sonra Avigdor adında başka bir yakışıklı, zeki Yeşiva öğrencisi genç ile tanışır ve ona âşık olur. Oyunun sonrasında ilginç sürprizlerle karşılaşıyoruz.
Barbara Steissand'ın 1983 yapımı Yentl filminden
Barbra Steissand’ın yönettiği ve senaryosunu yazdığı 1983 yapımı filmi anımsıyanlar belki Habima’daki oyunu fazla beğenmeyeceklerdir. Yentl rolünü sahneye koyan Hila Shalev eğriti duran erkekçe davranışlarıyla bana biraz itici geldi, belki çok daha cana yakın olan Roni Dalumi versyonunu izleseydim farklı olabilirdi.
Koreografi ve şarkılar da oldukça vasat. Barbra Steissand’ın filmini görmediyseniz yine de “Haridi” dünyasını keşfetmek için oyunu tavsiye edebilirim.
Коментарі