Ben Rosie. Yemek yemeyi çok seviyorum. Aç kalmayı ise hiç sevmiyorum. Karnım açsa hiçbir şeyin tadı yok gibi geliyor ve açken çok daha sabırsız ve gergin oluyorum. Normalde yemek seçimlerimde mümkün olduğunca doğamıza yakın az işlenmiş gıdalar seçmeye dikkat ederken, açken bu kriterlerim gitgide kendini "Beni tıkasın yeter."e dönüyor. Üstelik her şeyden önce gözümün doymasını seviyorum. Yanlış anlaşılmasın, harika bir tabak görüntüsünü kastetmiyorum. Miktar olarak gözüm doymalı. Tabağımın dopdolu olmasını seviyorum. Geçenlerde arkadaşımın davetinde annesi kulağıma eğilip "Zayıf birine göre tabağında baya yemek var." dediğinde gülümsedim ve "Daha fazla almaya utandım, bitsin yine dolduracağım." diyerek yanıt verdim. Nitekim öyle de oldu. Bazen takip ettiğim diyetisyenler sosyal medya hesaplarında yemek tabaklarını paylaştıklarında gerçekten o miktarlarla karınları nasıl doyuyor inanmakta zorlanıyorum.
Ben Rosie. Küçüklüğümden beri karnım şişer. Hala çok yediğimde, aç kaldığımda ya da bazen sebepsiz yere karnım şişer. Hiçbir şeye alerjim ya da hassasiyetim olmamasına rağmen bu olur. Olur işte. Öyle ki karnımın şişliği hamile gibi görünmeme sebep olur. Geçtiğimiz hafta kaldığımız tatil evinin sahibesi "Hamile misiniz?" diye sorduğunda eşimle baya güldük. Geçmişte konserlerde uzun tuvalet sıralarında şişen karnımı tutup hamile taklidi yapmışlığım olduğunu anlatarak, sorusundan oldukça mahcup olan kadını rahatlatmaya çalıştık. Bu durum bazen ne giyeceğime keyfimin ya da hava durumunun değil de karnımın karar vermesine sebep olur. Dar elbiselerim devre dışı kalırlar.
Ben Rosie. Her zaman oturarak, tüm elektronik cihazlarımı bir kenara koyarak, gözlerimi kapatarak ve 30 defa her lokmayı çiğneyerek yemek yemiyorum. Bazen araba kullanırken yiyorum. Bazen yemek yaparken ayakta yiyor ve doyuyorum. Bazen hem yemek yaparken yiyor hem de sonrasında yiyorum. Bazen yolda yürürken yemem gerekiyor. İdeal olmadığını biliyorum ama bazen oluyor. En sevdiğim ise eşimle televizyon karşısında koltukta oturarak yediğimiz hafta sonu kahvaltıları. Televizyon karşısında yemek daha fazla yememe sebep olmuyor. Doyduğum zaman yemeği bırakıyorum. Bazen tabağımdaki bitiyor ve doymuyorum. O zaman da kalkıp daha fazlasını yiyorum. Herkes için bu böyle değil biliyorum. Ama benim için bugün böyle. Televizyon karşısında yemek miktarlarımı arttırmıyor.
Doyduğum zaman bırakmak demişken, bu hep böyle değildi. Eskiden doymama rağmen yemek yemeye devam ederdim. Bugünkü kilom ile aynı kilodaydım. Ancak aynı anlayışta değildim. Yemek, keyif almak ve zayıflığımı muhafaza etmekti o zamanlar. Ödül ve ceza mekanizmam aktifti. Üniversitenin ilk senesinde sınavların bitişini kutlamak için gittiğimiz İtalyan restoranında 3 kız 4 porsiyon yemek ısmarlamıştık. Tabi herkes doyduğu kadar yemiş, bense sınavları geçtiğim için fazlasına hak ettiğime inanmış ve abartmıştım. Gecenin devamı kızlar için kokteyl içerek benim için ise karın ağrısı çekerek geçmişti.
Bu alışkanlığım gece yemek yeme alışkanlığım ile bir araya gelince 20’li yaşlarımın sonlarında üniversitede bir derste tüm semptomlarına sahip olduğumu fark ettiğim GERD yani gastroözofageal reflü hastalığı ile yollarımın kesişmesine sebep oldu. Artık geceleri daha az yiyorum. Ağır şeyler yememeye çalışıyorum. Seçtiğim için değil, zorunda hissettiğim ve bu hastalığın ileri dönem risklerinden korktuğum için aslında. Buna rağmen bazen eğer gece çok açsam bir şeyler yiyorum. Aç uyumayı hiç sevmiyorum.
Ben Rosie. Yemeklerin kalorilerini ezbere bilmiyorum. Hatta işin aslı hiç de merak etmiyorum. Bu konu bana çok sıkıcı geliyor. Besinlerin içerdikleri protein, lif, sodyum oranları ise oldukça ilgimi çekiyor. Paketli hiçbir gıdayı içerik listesini okumadan satın almıyorum. Lezzet arttırıcıların bulunduğu paketli ürünleri tüketesim gelmiyor. Elim hiçbir zaman evime soya sosu, tatlı chili ya da beyaz şeker gibi ürünleri almaya gitmiyor. Gittiğim davet ve restoranlarda bu ürünlerin bulunduğu yemekler olduğunda ise yiyorum. Ancak yıllar öncesine göre daha az zevk alarak. Dil hücrelerim alıştıkları için hep kendi hazırladığım ev yemeklerini arıyorlar artık.
Ben Rosie. Spor yapmayı sevmiyorum. Vücudum pek esnek değil ve spor yaparken çok zorlanıyorum. Sadece vücudumdaki hücrelere duyduğum sevgi ve saygıdan dolayı, onlardan kaliteli bir yaşlılık istediğim için spor yapıyorum. Az yapıyorum. Şu an bu kadarını yapabiliyorum. Gece birkaç saatlik uykuyla bile üşenmeden sabah kalkıp spor salonuna giden insanlara hayret ediyorum.
Ben Rosie geçen sabah 2 dilim tam tahıllı yüksek lif ve protein içerikli ekmek ile 2 adet yumurta yedim. Yanında domates ve salatalıktan oluşan bir de salata yedim. Tam da beslenme uzmanlarının tavsiye ettikleri ve tok tuttuğunu söyledikleri cinsten bir kahvaltı. İki saat bile olmadan acıkmıştım. Oysa ki bazı sabahlar bir dilim ekmek ve tek bir yumurta yiyorum ve saatlerce acıkmıyorum.
Ben Rosie. Meyve yemeye bayılıyorum. Kola içmeyi sevmiyorum. Kahvenin ne tadı ne de kokusu hoşuma gitmiyor. Eğer ki grip olmuş ya da güçsüzleşmişsem hiç şeker yememek için özellikle çaba sarf ediyorum. Bu arada alkolün de tadını sevmiyorum. Avokadoya bayılıyorum. Tahinli ve hurmalı brownie bence çok lezzetli.
Ben Rosie. Sağlıklı besleniyorum ve bunun için kendimi zorlamıyor, her daim ve her koşulda "en doğru" şekilde davranmıyorum. Vücudumla, hayatımın o dönemki şartlarıyla inatlaşmıyorum. Her gün defalarca yaptığım bir aktivitenin yönetimi huzur içinde gerçekleşmezse beynim nasıl huzurlu, bedenim de sağlıklı olabilir ki?
Sevgili okurlar, Yom Kipur (kefaret günü) geldiğinde oruç tutup dua ediyor, Tanrı'dan ve yanlış davranışta bulunduğumuz kişilerden özür diliyoruz. Ancak bazen en kıymetlimizi, en yakınımızdakini bedenimizi unutuyoruz. Bedenimizi ve ihtiyaçlarımızı başkalarınınkine benzetmeye çalışıyor, kalıplara sokmak istiyoruz. Ona katı kurallar koyuyor ve uyamadığında suçluyoruz. Onu beğenmiyor ve çirkin buluyoruz. Fazla yersek cezalandırıyor ve aç bırakıyoruz. Bazen bilinçsizce yıllar boyu süren alışkanlıklar sonucu hastalık oluşmasına vesile oluyoruz.
Oysa sağlıklı beslenmek her şeyi kitabına göre yapmak demek değildir. Sağlıklı beslenmek sağlıklı düşüncelerle başlar. Vücudumuza öfke değil sevgi ve saygı duyarak. Değiştirmeye çalışarak değil kabul ile yola çıkarak. Acele ederek değil yolun farkına vararak. Kuralları bir başkasının liste vererek koymasını bekleyerek değil ihtiyaçlarımızı belirleme sorumluluğunu ele alarak.
İşte bu yüzden bu defa özür listesine kendimizi de eklemeyi hatırlayalım!
Ben Rosie. Yemek yemeyi çok seviyorum. Sıkça söylediğim gibi dileğim: "Tanrı kimseyi açlıkla sınamasın."
Güzel yazgılarımız olsun.
Gmar Hatima Tova!
Sevgiyle,
Rosie Sarfati
Comments