Bir Acemi Yolcu gezip, gördüğü ve öğrendiklerini sizlerle paylaşmaya devam ediyor. Bu kez sizleri Israel’in muhtemelen en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olan Yafa’ya götürüyor. Yafa’nın bu kadar popüler olmasının haklı nedenleri var. İşte size Yafa ile ilgili bir kaş kısa bilgi:
Tel Aviv’in kadim banliyösü Yafa için, gerek tarihi, gerek sosyal yapısı, gerekse de yaşam tarzı olarak ana şehir Tel Aviv’den çok ayrı, kendine özgü karaktere sahip küçük bir kent diyebiliriz.
Günümüzde limanının, balıkçı teknelerince kullanmaya devam ettiğini dikkate alırsak, Yafa’ya aralıksız olarak 7000 yıldır varlığını sürdüren, dünyanın en eski liman kenti demek yanlış olmaz.
Yafa, ilk kez yazılı olarak Mısır Firavunu 3. Tutmose’nin fethettiği şehirlerin listesinin yer aldığı M.Ö. 1440 tarihli bir mektupta “Yapu” ismiyle kaydedilmiş.
Bronz çağından günümüze Mısırlılar, Israel Krallığı, Fenikelileri, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Haçlılar, Memlükler, Osmanlılar, İngilizler ve en son modern Israelliler Yafa’nın arnavut kaldırımı tarihi sokaklarında izlerini bırakmışlar.
Yafa’nın tarihi o kadar eskilere dayanmaktadır ki, bir çok mitolojik efsaneye ve din kitaplarında geçen hikayelere sahne olmuştur:
Yunan mitolojisindeki Perseus – Andromeda efsanesinde, Zeus’un oğlu Perseus, Yafa açıklarında Poseidon tarafından kayalıklara zincirlenmiş Cassiopea’nın kızı Andromeda’yı korkunç deniz canavarından kurtarıp, onunla evlenir.
Günümüzde Yafa Limanı’nın hemen açıklarında gözüken kayalıklara bu efsaneden esinlenilerek Andromeda kayalıkları denmiştir.
Yuşa peygamberin kitabında, Kral Süleyman mabedinin inşasında kullanılan ahşap malzemenin Lübnan’dan Yeruşalayim’e ulaştırılmasında Yafa Limanı’nın kullanıldığı yazmaktadır.
Üç dinin de kutsal metinlerinde konusu geçen Yunus peygamberin büyük bir balık tarafından yutulduğu ünlü hikayede, Yunus peygamber Tarsus’a gitmek üzere Yafa’dan kalkan bir gemiye bindiği rivayet edilmektedir.
1948 yılında Israel Devleti’nin kurulmasından itibaren Yafa, 20 yıl boyunca Arap ülkelerinden göç etmiş yoksul Yahudilerin ve Arapların yerleştiği bir yer olmuş. 1968 yılında alınan kararla Yafa’da inşaat ve restorasyon çalışmaları başlatılmış. Eski binalar, sokaklar restore edilmiş ve bu dar sokaklara burç isimleri verilmiş, parklar ve mesire alanları oluşturulmuş, sahil şeridi düzenlenmiş. Yıllar içerisinde sanatçılar Yafa’yı mesken edinerek burada galeri ve stüdyolar kurmuşlar. Mücevher, takı, sanat eserleri satan dükkanlar açılmaya başlamış. Küçük özel tiyatrolar, oda tiyatroları, özel müzeler açılmış. 2007 yılında eski liman hangarları yenilenerek burada restoranlar, çeşitli dükkanlar ve eğlence yerleri açılmış.
12. yüzyılda Haçlılar tarafında yerleşime başlanan, bugünkü Yafa Bit Pazarı’nın olduğu bölge, Haçlılardan sonra 16. yüzyılda Osmanlıların burayı ticari amaçla yeniden kullanmaya başlamalarına kadar boş kalmış. 19. yüzyılda Yafa Limanı’nın tarihteki en yoğun zamanında, burası tüccarlar ve göçmenlerin en çok rabet ettikleri yer olmuş. Yafa Bit Pazarı’nın bugünkü silüeti ise İngiliz Mandası döneminden kalmış.
2000li yıllardan başlayarak yeniden çekim merkezi olmaya başlayan bölge, antikacıların, ikinci el giysi ve eşya dükkanlarının, modacılar, gözde barlar, şık ve popüler restaurantların iç içe geçtiği bir yer oldu. Son yıllarda ardı adına açılan gözde mekanlar, Tel Aviv’in meşhur gece ve eğlence hayatına alternatif sunmakta.
Ne yazık ki, bu yazıyı hazırladığım sırada, dünyada herkesin yaşamını olumsuz etkileyen Covid-19 salgını nedeniyle, bahsettiğim renkli mekanların nerdeyse tamamı kapalı durumda. Dilerim çok yakında tüm dünya sağlıklı, özlenen günlere kavuşur.
Yafa, tarihi ile modernin, çağdaş ile muhafazakar yaşamın iç içe geçtiği, Müslümanın Yahudi’nin Hristiyan’ın komşu olduğu, beraber çalışıp, zaman geçirdikleri bir mozaik adeta.
Bir sonraki yolculuğumda görüşek üzere,
Bir Acemi Yolcu
Comments