Yahudilik, tarihteki iki önemli anı vurgular: “Yaratılış” ve “Yahudi Halkının Doğuşu”. Her ikisi de Tanrı'nın gücünü ve merkeziliğini gösterir.
Neden Mısır'dan Çıkış var da Sina'daki Vahiy yok?
Evet, Mısır’dan Çıkış, Sina'da Tevrat'ın verilmesinin bir ön hazırlığı olarak önemliydi diyebiliriz. Ama neden Sina'nın anısını daha fazla (görkemli) anmıyoruz?
Belki bir cevap olarak, On Bela ve Denizin Yarılması'ndaki mucizelerin Sina'dakinden çok daha fazla olmasıydı diyebiliriz.
Ama sorun tam da burada yatıyor. Tora'nın Verilmesi o kadar etkileyiciydi ki insanlar şoktan öldüler ve insanlar korkudan uzağa koşup oradan izlediler.
Buna karşılık, Yahudi ve Yahudi olmayan herkes, Mısır'dan ayrılmadan önce ve Denizin Yarılması sırasında Tanrı'nın Mucizelerini gördü ve hiç kimse bayılmadı. Tam tersine ! En eğitimsiz Yahudi bile Tanrı'nın Elini açıkça gördü.
Neden genel olarak Dünya'nın Yaratılışı hatırlatılıyor da zirvesi, iİnsanlığın Yaratılışı olan olay değil ?
Belki de sebebi, insanlığın önemi ve kutsallığı konusunda fazla emin olmamamızdır. Bazen o kadar kötü davrandık ki …..
Hatırlatmaların amacı bizim değil, Tanrı'nın merkeziliği ve gücüdür. Bazen, Yahudi halkının kurtuluş için ihtiyaç duyduğu tek şey Tanrı'nın emrini yerine getirmeye hazır bir istektir.
Biz Yahudiler Ağaçlar için Yeni Yıl kutlarız - Tu B'Shvat…
Yeni Yıl takdiriyle onurlandırılan başka hiçbir canlı yoktur. Ağaçlarla o kadar yakından bağlantılıyız ki Tora bize "İnsan Tarlanın Ağacıdır" der. (Devarim 20:19) Neden her şeyden çok ağaçlarla özdeşleşiyoruz?
1921'de genç Tel Aviv kasabası seçkin bir ziyaretçinin gelişini kutladı. İngiliz Koloniler Bakanı Sayın Winston Churchill. Tel Aviv belediye başkanı Meir Dizengoff, Churchill'e Rothschild Bulvarı'nda güzel bir resepsiyon verdi.
Misafirini etkilemek için belediye çalışanlarına Mikveh İsrael Okulundan bir sıra ağaç getirtip bunları evinin hemen önüne, ana caddeye diktirdi.
Resepsiyon zarif ve şenlikliydi ancak yerel halktan oluşan kalabalıklar Churchill'in elini sıkmak için etrafını sardığında, yeni dikilen tüm ağaçlar aniden yere devrildi.
Churchill, Dizengoff'a zarif bir şekilde şöyle dedi: "Sayın Belediye Başkanı, kökler olmadan burada hiçbir şey büyümez..."
İnsanda, tam olarak aynıdır; kim olduğumuz, gözle görünenlerden çok yüzeyin altında yatanlarla ilgilidir.
İnançlarımız eylemlerimizden çok daha güçlüdür. Bilincimizin birden fazla katmanı vardır. En derin inançlarımız bizi dengeleyen ve topraklayan köklerdir.
Değerlerimiz meyve vermemize yardımcı olan dallardır ve eylemlerimiz sadece kısa bir süre burada olan ve sonra uçup giden yapraklardır. Enerjinizi yalnızca yapraklarınıza yatırmayın, çünkü onlar geçicidir!
Eğer ağaçlar gibi olabilseydik, niteliklerimiz yerine köklerimizi beslemeye çabalayabilseydik, tıpkı en eskisi 3500 yaşında olduğu tahmin edilen Sekoyalar gibi olurduk.
Bu sessiz devlerin hayatta kalmasının sırrı yüzeyin altında yatıyor. Kökleri nispeten sığdır, ancak birbirleriyle iç içe geçerek üstteki ormanın yüzeyin altında tek bir devasa köke (temele) dönüşmüşlerdir.
Bu tür bir destekle, dünyadaki hiçbir rüzgar bu devasa yaratıkları deviremez. Kök güçlü olduğunda, rüzgardan korkmak için hiçbir neden yoktur.
Sevgilerimle - Shabat Shalom
MOŞE PASENSYA
コメント