Çocuktum, bahçemizde türlü türlü meyve ağaçları vardı. Severdim meyve toplamayı. Sonbahar geldiğinde kocaman cevizleri görünce hem de yeşil yeşil bir güzel topladım. Yeşil kabuğunu çıkarttım. Sert kabuğunu kırdım, zarını soydum ve meyveye ulaştım.Akşam eve dönünce ellerim kapkara idi.Annem hemen sordu “ceviz mi yedin bahçeden” Ve başladı beni azarlamaya. Babam ise çok daha anlayışlı davrandı. “İyi oldu” dedi.Anlamadığı bilmediği işlere kalkışırsa ellerinin kirleneceğini öğrenmiş oldun” dedi. O gün ne annemi ne de babamı anlayabilmiştim. Hoş uzun yıllar da anlayamadım…
Ve cevizin faydalarını anlattılar bizlere.Ayrıca ceviz ağacının gölgesinde uyumanın,her gün bir avuç ceviz yemenin sağlığa olan etkilerini de tek tek söylediler. Ceviz ağacından imal edilen mobilyaların ne kadar dayanıklı olduğunu, hiçbir ceviz ağacının katmanlarının birbirine benzemediğini de gördük. Cevizden üretilmiş bir üründe renk ve doku farklılıkları gördük. Bu farklılık, ağacın doğal yapısından kaynaklanır. Onu kıymetli kılan şey tam da budur, bu yaşanmışlıkları hissedebilmek.Her ağacın kendine özgü bir tonu ve dokusu vardır. Tıpkı her insanın kendine özgü bir karakteri olduğu gibi.
Ceviz ağacı hayat ağacıdır…Dayanıklıdır, verimlidir, üretkendir, faydalıdır,ışıltıdır, heybetlidir…Ceviz aynı zamanda hakikati de simgeler. Mevlana ve Yunus bu konuda hemfikir.Ve hakikate giden yolda yaşanan tüm zorlukları tek tek yansıtır.
Bir cevizin en üstteki yeşil kabuğu hayatın en baştaki zorluklarını temsil eder. Yumuşacıktır yemyeşildir ama tehlikeli. Elledin mi simsiyah olur ellerin.Ama ellerin kirlenmeden varamazsın hakikate. Parıltıya kanma dikkat et der. Cesur ol ama tedbiri elden bırakma.Kendine yöntem bul.
Ve daha sonra sert kabuk gelir. “Çetin çeviz “ denir zorluklara. Hayat da bu zorluklarla doludur. Çekiç elinde kırmaya çalışırsın kabuğu. Çıt sesi her duyulduğunda öze daha da yaklaşırsın. Öz hayatın tadı tuzudur. Varacaksın öze çalış. O çıt sesleri her duyulduğunda her bir zorluğu nasıl yendiğini düşünürsün.Çıt sesleri emeğindir, alın terindir. Duymazsan sesini kokusunu değerli olmaz cevizin içi. Ve vardığında bembeyaz kıvrımlara sanırsın ki hemen yiyebileceksin. Lakin incecik bir zar vardır aşılacak. O zar korumuştur meyveyi kabuktan ama çıkarmak için son derece dikkatli. Ve özenli olmak gerekir.Öyle kabuğa vurduğun gibi davranamazsın.Çıt sesi duyulmaz. O zara gösterdiğin özen hayatın en önemli katmanıdır.O incecik zar olmayaydı sert kabuğa her vurduğunda ceviz zarar görecekti.Kimi buna sevgi diyor, kimi saygı, şefkat diyen var,merhamet de diyen. Önemli bir katman hayatın olmaz ise olmazı. İşte vardın cevizin en güzeline afiyetle yeyin.
Bugün düşünüyorum ben çocuklarıma annem gibi mi babam gibi mi yaklaşırdım.Bilmiyorum. Annem gibi korumacı olur ellerinin kirlenmesin diye mücadele mi ederdim.Yoksa babam gibi zorlukları görmelerini ve bu yolda biraz da sıkıntılar çekmelerine göz mu yumardım. Halen karar vermiş değilim. Kendi doğrularını bulmaları için mücadele ettim. Ben de büyüdüm onlarla…
Comentários