Beklenmedik gelişmeler olamaz mı?
Hamas teröristleri ile İsrail Ordusu arasındaki ateşkesin ardından her iki taraf yaralarını sarmakla kalmamış, İsrail’de bir “milli birlik” hükümeti kurulmak üzeredir...
Daha önceki Gazze savaşlarında olduğu gibi, bu ateşkes de Filistin sorununun sonuçlanmasına neden olmadı elbet... Peki, Orta Doğu’daki en önemli sorun bu mudur? Benyamin Netanyahu bunu kabul etmiyordu – dahası, kimi dünya siyasetçileri de bu bölgede daha önemli gelişmelerin olduğunu savlıyorlar, örneğin İran’ın nükleer açıdan silahlanma çekincesi gibi...
Öte yandan şurası kesindir ki, üç yüze kadar can almış olan son Gazze savaşı yörede pek bir şey değiştirmedi! Gazze ve Batı Şeria’da, kısmen kötü şartlarda yaşamlarını sürdüren beş milyon kadar Filistinliyi yok saymak ile onların yok olmayacağı kesin... Tam tersi - bu durumun değişmediği her gün, aşırı kuvvetlerin oradaki halkı daha da radikalleştireceği aşikârdır, ta ki ülkenin içerilerine uzanana kadar. İsrail politikasının daha da sağa kayması, dini siyasete alet edenlerin daha da kuvvetlendiğini göstermişti - ve Batı diplomasinin beceriksizliği, Müslüman Kardeşler gibi örgütlerin “gördünüz mü, ‘beyaz’ devletler sizin durumunuz ile ilgilenmiyor!” türdeki savlarının daha da yaygınlaşmasına yol açacaktır.
Son yıllar şunu göstermiştir ki, ılımlı Arap dünyası Filistin sorununa kayıtsız kalmaya başlamış, ilgilerini başka alanlara yöneltmişlerdir. Filistinlilerin yanında olduklarını beyan edenler ise, bunu daha çok iç politika kaygıları ile yapmaktadır. Bu olgu, aşağıda kısaca açıklamaya çalışacağımız gibi, batı ülkelerinde yapılmış olan Filistin yandaşı gösteriler için de geçerlidir.
Şöyle ki, neredeyse tüm köktendinci ve sol eğilimli örgütler için İsrail, “beyaz” ve batılı devletlerin bir simgesidir. Bu bağlamda, örneğin Almanya veya Fransa’da İsrail Hükümetine karşı yapılmış olan gösteriler, aslında Alman veya Fransız Devletine karşı dışa vurulan bir çeşit başkaldırıdır. Göstericilere göre nasıl ki İsrail, işgal ettiği toprakların yerlilerine karşı “baskı” uyguluyorsa, Almanya veya Fransa da, kendi topraklarında konuşlanmış Müslümanlara “baskı” uyguluyor! Bu yapay benzetmenin karşısında, odak Gazze’den Berlin’e veya Paris’e dönüştürülüyor ve Filistin sorunu perde arkasına itiliyor...
Özetle;
- kimi Orta Doğu ülkeleri için Filistin sorunu, önemini yitirmiştir;
- Filistinlilere arka çıkan ülkeler, bu söylemleriyle daha çok iç politika malzemesi üretiyor;
- Avrupa ülkelerinde yapılmış olan Filistin yanlısı gösteriler, aslında yapıldığı ülkelere yöneliktir.
İşte, çabalarında “dostları” tarafından yarı yolda bırakılmış olan Filistin halkına gerçek barış elini, bilinçli bir İsrail yönetimi uzatmalıdır bence... Gerek ABD’nin, gerekse Avrupa’nın uzlaştırıcı çabaları sonuç vermediğinden, iş başa düşeceğe benziyor! Ne var ki, “Filistin sorunu” kotarılmadan, Yeruşalayim’e her iki tarafın memnun kalabileceği bir çözüm bulunmadan, kalıcı bir barışın sağlanamayacağı, aşikârdır. Acaba bizzat İsrail, müteffiki olduğu Körfez ülkeleriyle birlikte - belki Mısır’ı da aralarına alarak- Filistinliler ile masaya oturamaz mı? BAE ile Bahreyn -ve Qatar da niye olmasın?- Batı Şeria ve Gazze’de yatırım yapmayı düşünebilirler elbet...
Bazen en beklenmedik gelişmeler baş gösterebilir - ve hiç belli olmaz, belki de Bennett’in başbakan olacağı, değişik siyasi akımları içeren yeni hükümetten bile böylesine uzlaştırıcı davranışlar çıkabilir!
Comments