Stella Namet Abulafya
Pembeler giyildi, biletler alındı… Nereye mi? Barbie sayretmeye. Hayatımın kız çocuğu olarak en nefret ettiğim oyuncağının, yaşam ikonuna dönüşme hikayesini izlemeye gidiyorum.
8-9 yaşlarındayken, pembe plise etekli, belirgin göğüslerinin üzerine giydiği dar beyaz tshirtü, güneşlikli şapkası, pembe topuklu ayakkabıları ve beline kadar sarı saçlarıyla plastik kutuda bana hediye getirilen bu cinsiyet yanlısı oyuncaktan ölesiye nefret ederek başladım genç kızlık yaşamıma.
Muhteşem vücut ölçüleri yüzünden sürekli amnnemden “Barbie gibi olmalısın!” söylemleri zamanına dönüyorum adeta. Etrafımdaki tüm kızların pembe giydiği ve tüm erkeklerin- benim aşık olduğum çocuğun bile- aşık oldugu bu ikon bebeğin yok olmasını ölesiye dilediğimi hatırlıyorum. Tek bir Barbie’m oldu ve hayatımda pembe bir şey giymemeğe dikkat ettim ve Tanrı’mın sevgili kulu olarakta yaşam hediyem iki erkek evlat oldu ve şükürlerle ta bu güne kadar Barbie ile yüz yüze gelmedim.
Şimdi işler değişti. 50’lerinin içinde, yaşam başarıları olan bir kadın olarak Barbie izlemeye gitmek benim için büyük bir adımdı. Ergenlik nefretinden, kadınlığın gücüne dönüşen ikon, gözümde Hollywood’u arkasına almış, üstelik bir de film endüstrisinin kurutuluş planına imza atmıştı. Kovid’den beri çöküşteki stüdyoları belki de kurtaracak yegane şey bu kadındı.
Yönetmen ve yazar Greta Gerwig'in filmi "Barbie", hem teknik hem de renk açısından göz kamaştırıcı bir başarı. Hem neşeli bir kaçış, hem de bir savaş çığlığı olmayı başaran görsel bir şölen. "Barbie" ayrıntılarla, kusursuz repliklerle öylesine tıka basa dolu ki, hepsini tek bir oturuşta yakalamanız mümkün değil; Gerek kurulan altı çizilesi cümleler, gerekse seçilen tasarımlar, ikona yakışır cinsten. Gerwig’in onlarca yıllık geçmişi yeniden yaratması bilgelik gibi adeta.
"Barbie", kahkaha dolu anlarla histerik bir komedi olarakta yorumlanabilecegi gibi pastoral, pembe renkli bir diyarın dar görüşlülüğünden, sudan çıkmış balık anlarının fiziksel komedisinden ve dış dünyanın giderek daha fazla tecavüz ettiği seçkin popüler kültür referanslarından sayılabilir. Ancak pazarlama kampanyası çok zekice ve yerinde olduğu için, filmin “2001: A Space Odyssey” e saygı duruşu ve Ken'in 80'lerdeki kendine acıyan gücünü izlediğinizde keşfedebilirsiniz.
Film bir tür feminist ütopya görüntüsü sunan Barbie Land’de yaşayan Barbielerin dünyasıyla başlıyor. Barbie kültürünün gerçeklik kazandırıldığı (ama gerçek olmadığı her anlamda vurgulanan), dev bir Barbie Evindeyiz. Yapay, kurgulanmış ve tekrarlarla hayat bulan bir oyuncak dünyası. Anlatının merkezinde Margot Robbie’nin canlandırdığı “Stereotipik Barbie” var. Sunduğu olağanüstü “ideal kadın” imajının bire bir karşılığı karakter ‘mükemmel’ bir dünyanın parçası. Bu mükemmellik, bir gün aniden peydahlanan öz farkındalık kırıntılarıyla kırılmaya başlıyor ve Barbie insanileşme emareleri gösteriyor. Içine kapalı hakikat fanusu kırılıp gerçek dünyaya açılıyor ve gerçekle hayal arasındaki ilişkiyle başbaşa kalıyorsunuz. Barbie’nin topuklu ayakkabıyla Birkenstock terlik arasındaki sıkışmış zavallığına kadar pembe ve daha çok pembe, “Hi Barbie” ve daha çok “Hi Barbie’den” midem bulanmıştı bile. Kalmak ve çıkmak arasındayken birden bire kendini anlamak ve gerçek amacını keşfetmek için insan dünyasına seyahat eden gerçek Barbie ile başbaşa kalana kadar.
Aydınlanmaya giden yolda acı gerçekleri keşfeden Barbie birden oyuncak dünyasından çıkıp benim gibi olmuştu bir anda. Andaki gerçekliğe dönmesi beni filme kilitledi ve 1 saat 54 dakikalık filmin 23. dakikasında her şey değişti.
Artık parmak uçlarında duramayan düztaban olan Barbie, seçimiyle baş başa kalıyor: Ya topuklu giyerek toplumun gerçekçi olmayan beklentilerine hizmet etmeye devam edecek ya da rahatlığı, yani Birkenstock terliği tercih edecektir. Filmden sonra Google’da Birkenstock terlik aramasında % 518 artış olmasına ne demeli?
Yolculuğa bir nevi erkek arkadaşı ama hiç evlenmediği Ken (Ryan Gosling) de bu katılır çünkü kendi varlığı Barbie'nin onu kabul etmesine bağlıdır. Ryan Gosling, Ken'in Barbie'nin muhtaç sevgilisiyken, kendini gerçek bir erkeğin nasıl davranması gerektiğini düşündüğü düşüncelere kaptırırken, havalı, maço bir aptala dönüşüyor.
Feminist bir simge olarak Barbie'nin gerçekçi olmayan fiziksel oranlarını ve bunların genç kızlarda neden olabileceği son derece gerçek vücut sorunlarını Mattel (bebeğin üreticisi) ve Warner Bros. (filmin dağıtımcısı) abartılı, karmaşık diyaloglarla ustaca ele alıyor.
Filmde kadınların tamamının Barbie ve erkeklerin tamamının Ken olduğu muazzam topluluğu içinde aslında zehirli bir erkeklik, kadınların güveni ve işbirliğinin gücü hakkındaki fikirler saklı.
Greta Gerwig'in yönetmen koltuğunda oturduğu Barbie filmi, yılın en iyi açılış yapan filmi ve yönetmene dünya çapında en çok hasılat yapan kadın yönetmeni ünvanını kazandırdi. Film her ne kadar gişe başarısıyla adından söz ettirse de bazı ülkelerde yasağa takıldı. Toplum ahlakını ve sosyal gelenekleri koruma çabaları çerçevesinde Kuveyt, Cezayir ve Lübnan'da yasaklandı. Filminin "ahlaki ve dini" değerlere aykırı olduğu ve eş cinselliği öne çıkardığı gerekçesiyle vizyona girmeyeceğini açıklandı.
ABD gişesinde ise toplamda 526,3 milyon dolar, dünya çapında ise 1,18 milyar dolar hasılat elde etti. Warner Bros.'un yapımcılığını üstlendiği "Harry Potter: Ölüm Yadigarları Bölüm 2" filminin ardından en yüksek gişe hasılatı elde eden film oldu. Dağıtımcısı Warner Bros., filminin ABD ve Kanada'da 2023'ün şimdiye kadarki en başarılı filmi olduğunu açıkladı ve Ingiltere’de 2019'dan bu yana sinemalarda görülen en başarılı açılış olarak kayıtlara geçti. Açılış hafta sonunda dünya çapında 337 milyon dolar hasılat yaptı. (Universal Pictures'in vizyona giren Oppenheimer, ABD'de 93,7 milyon dolar hasılat yaptı.)
Peki yaratıcısı kim diye soranlara ufak bir açıklama ile sonlandırayım yazımı.
1945 yılında kurulan Amerikalı oyuncak üreticisi Mattel Şirketi, sahipleri Harold Matson, Elliot Handler, Ruth Handler, isimlerinin baş harflerinden oluşturulmuştur. Barbie'nin yaratıcısı Yahudi olan Ruth hem bir anne, hem de şirketin başkanıydı. Çocuklarını izlerken kızı Barbara'nın oynayabileceği çok fazla oyuncak olmadığını fark edip, Barbie’yi, 9 Mart 1959 tarihinde yaratmış. Oyuncak bebeklerin kız çocuklarına anne olmayı öğretmek için kullanıldığı bir dönemde, tüketiciyle buluşan Barbie, kız çocukları için bambaşka bir dünyanın kapılarını araladı. Barbie bebeğinin çıkmasından sonra Mattel, pazardaki konuşan oyuncak bebekler dönemine son vermiş ve şirketin yaklaşık 60 yıl üretim ağının en önemli parçası olan Barbie’yi çesitli farklılıklarla kesintisiz üretimiştir. NASA'nın astronot birliğinde (1978) gerçek bir kadın bulunmadan önce, bir astronot Barbie bebeği (1965) olduğunu biliyor muydunuz? 1961'de uçuş görevlisi ve hemşire Barbie tanıtılmış olsa da kariyer odaklı imajı 1980'lere kadar ilerlemedi ve bebekler de ağırlıklı olarak beyazdı. Mattel, 1979'da Siyah Barbie’yi ve 1996’da ise Ken’i piyasaya sürdü. 2016'da çeşitli vücut şekillerine, özelliklere ve ten tonlarına sahip bebeklerin yanı sıra 2019'da tekerlekli sandalye kullanan ve protez uzuv kullanan Barbie’ler piyasadaydı.Aynı yıl Mattel Down sendromlu bir Barbie'yi de piyasaya sürdü.
2018’de Mattel, oyuncak satışlarında yaşanan büyük düşüşün ardından kendine yeni bir CEO getirdi. Ynon Kreiz oyuncak şirketini telif hakkı makinesine çevirecek bir fikir ile geldi. Mattel Sinematik Evreni’ni oluşturma planı, Barbie’nin inanılmaz başarısıyla yolunu açmış oldu. Şirketin şimdiden üzerlerinde çalıştıkları pek çok proje bulunuyor ve bunun için sektörün en iyi isimleriyle bağlantı kuruyorlar. Düzinelerce oyuncak için film çekmek isteyen Mattel, güncel olarak 14 markada aktif olarak çalışıyor. Bunların arasında Barney, Polly Pocket, Thomas and Friends, American Girl gibi oyuncaklar ve UNO gibi oyunlar bulunuyor.
Mattel, birkaç yıl süren düşüşün ardından yalnızca 2021'de 86 milyon oyuncak bebek sattı ve bu rakam, yıllık satışlarda 1,7 milyar dolar gibi rekor bir seviyeye ulaştı.
Kalabalığı memnun eden pespembe bir fantezi gibi görünmesine rağmen sonrasında düşünceli sohbetler için malzeme sunabildiğine göre hedefe ulaşılmış demektir. Herkesin bu filmi seyretmesi ve değişen kadın-erkek dünyasını kendince yorumlamasını şiddetle tavsiye ederim.
Comments