Emor Peraşası’nın sonunda, Tora’da okuduğumuz en ilginç olaylardan birine rastlarız. Olay, Yisrael halkına mensup bir kadının oğlunun, bir tartışma sırasında, Tanrı’nın İsmi’ne lanet okuması ile ilgilidir.
Bu bölüm, “Ve Yisreelit bir kadının oğlu çıktı…” (Vayikra 24:10) ifadesiyle başlar. Midraş şu soruyu sorar: “Bu adam nereden çıkmıştı?” Yalkut Şimoni, bu sorunun cevabı için farklı Hahamların açıklamalarına yer verir. Bunlardan bir tanesi Rabi Berahya’nın açıklamasıdır. Rabi Berahya, “Bu kişi, Tora’nın bir önceki bölümünden çıktı” der. Peki, Tora’nın bundan hemen önceki bölümünde, bu kişinin, bu denli ciddi bir günah işlemesine yol açacak ne vardır?
Olayın anlatılışının hemen öncesindeki bölüm, “Lehem Apanim” ile ilgili bilgileri içermektedir. Bunlar, Mişkan’daki “Şulhan” adı verilen masaya yerleştirilen, özel bir şekle sahip on iki adet ekmekti. Bu ekmekler bütün hafta boyunca Şulhan üzerinde durur ve Şabat’tan Şabat’a değiştirilirdi.
Peki, Lehem Apanim’le ilgili hangi özellik bu kişinin şikâyet etmesini gerektirmiştir?
Midraş’a göre, bu kişi, Tanrı’ya yönelik davranış şeklini eleştirmekteydi. Tanrı’ya sıcak ve taze ekmekler sunmak varken, bir hafta boyunca masada durmuş bayat ekmeklerin kullanılması, bu kişiye ters gelmişti. “Kralların Kralı olan Kral’a bu şekilde mi davranılır?” diyerek protestoya başladı. Daha sonra tartışma çok ilerledi, çıktı ve Tanrı’nın İsmi’ne lanet okudu.
Aslında bu ekmekler, mucize eseri, bir hafta sonrasında bile ilk anki tazeliğini korumaktaydı. Bu açıdan bakıldığında, günahı işleyen kişinin bu konuda rahatsızlık hissetmesi zaten oldukça garip olmasına rağmen, bir an için haklı olduğu düşünülse bile, asıl şaşırtıcı olan nokta, olayın bir anda tam aksi yönde gelişmesidir. Olayın başında, Tanrı’ya gerektiği gibi davranılmadığından şikâyet eden birinden bahsediyoruz. Ve bu kişi bir anda aksi yönde bir davranışta bulunarak, biraz önce savunduğu Tanrı’nın İsmi’ne lanet okumaktadır. Bu kişiye ne olmuştur?
Yalkut Yeuda, bu durumun aslında o kadar da garip olmadığını söyler. Zira bu kişi bir kitsoni, yani “aşırı” biridir. Bir kişi ekstremizme, aşırılığa kaydığı zaman, bir anda yön değiştirebilir. Bir an Tanrı’nın Onuru’nun en ateşli – hatta Tora’nın ta kendisinden bile daha yılmaz – bir savunucusu iken, aynı kişi birden bir yüz seksen derece dönüp Tanrı’nın İsmi’ne lanet okuyabilir.
Rambam, [asgari derecede tutulması gereken ‘öfke’ ve ‘gurur’ ile azami düzeyde tutulması gereken ‘tevazu’ nitelikleri haricinde] tüm davranış ve duyguların, tüm karakter özelliklerinin “altın ortalama”da, yani orta yolda gelişmesi gerektiğini önemle vurgular. Şüphesiz, söz konusu olan Tora’nın kuralları ve insanın gerek diğer insanlara, gerekse de Tanrı’ya olan görevleri söz konusu olduğunda, kişi daima elinden gelen en yüksek standardı hedeflemelidir. Ama karakter nitelikleri, tutum ve davranış alanları söz konusu olduğunda, Yahudiliğin dünya görüşü bellidir: orta yol. Buna karşılık, bir kişi aşırılığı dünya görüşü olarak benimsemişse, bulunduğu aşırı uçta kendi gözüne en ufak bir uygunsuzluk gibi görünen şey, onu bir anda yelpazenin ta diğer ucuna gönderebilir. Ve genel bakışı aşırılık üzerine kurulu olduğu için, hiçbir açıklama, araştırma, farklı bir bakış açısı onu tatmin etmez. Bir saniye öncesinde tüm hayatıyla inandığı şeyi tamamen silip atabilir.
Rabi Berahya’nın açıklamasına göre, peraşada bahsedilen kişinin sorunu da budur. Tora’dan bile daha ateşli olan bir kişi, sonuçta Tanrı’ya lanet okuyan biri haline gelebilir. Tanrı’nın yolunda samimiyetle yürüyen kişi, orta yolda gidendir.
Comments