top of page

AYŞE KULİN İLE PANDEMİ, MEMLEKETİN HALİ VE YAŞAM ÜZERİNE BAŞ BAŞA...Sara YANAROCAK





Sevgili Ayşe Kulin onlarca kitabın yazarı, Türk edebiyatının tartışılmaz kraliçesi. Okuduğunuz her kitap sizi başka ortamlara, başka olaylara, başka düşüncelere götürür. Onun kitaplarının sonuna geldiğinizde içinizi derin bir üzüntü kaplar. Çünkü onun kahramanlarını o denli içselleştirirsiniz ki, kitap bitince onları düşünür özlersiniz.

Son yayınlanan kitabı “Hazan”ı da aynı duygularla bir solukta okudum. Hem düşündüm, hem güldüm, hem ağladım. Değeriniz ölçülemez. Harika bir insan. Ayşe Kulin onunla röportaj yapma isteğimi memnuniyetle kabul etti. Şimdi sizi onunla baş başa bırakıyorum.


1- Kitabın içinde de anlattığınız gibi ”Hazan” adlı son kitabınızı nasıl yaratmaya çalıştığınızı anlatır mısınız?

Hazan’ı ne yazmam gerektiğini bilemediğim bir kararsızlık içinde yarattım. Pandemi günlüğü deseniz değil, bir ameliyat sonrası sayıklamaları da değil…Artık gününe göre içimden ne geldiyse o döküldü parmaklarımın ucundan. Ama ben en karamsar anlarımda bile olayların komik yanlarını da görebildiğim için sanırım yer yer güldürebildim de okurlarımı.


2-Durmak, okuyamamak, entelektüel ve yazar olarak tıkanmak berbat bir durumdur. Çok iyi bilirim. Siz ruh sağlığınızı bu dönemde nasıl dengede tutmayı başardınız?

Ülkenin gerçekten karanlık günleriydik. Kovit yüzünden benim yaş grubum evinin dışına çıkamıyordu. Neyse ki Engin’le ben haziran ayının sonunda Urla’da büyük bir bahçe içindeki evimize gittik, yaşlı çınarın altına konuşlanarak kuş ve ağustos böceklerinin sesleriyle teselli bulmaya çalıştık. Sonra da torunlar geldi zaten, dünyamızı aydınlattılar.


3-Bence sizi ayakta tutabilen umutlarınızdı. Demek ki insan yaş aldıkça dahi umutlarını hiç yitirmemeli. Sanırım hayat yoldaşınız Engin beyin hakkını da teslim etmek gerekiyor.

Umut hep var hatta bende ölüm sonrası için bile güzel düşünceler var, her sonun bir başlangıç olduğuna inananlardanım. İnsanın yanında temel değerlerde hemfikir olduğu bir de arkadaşı olursa, hayat en zor döneminde bile çekilir hale geliyor.


4-Problemleriniz ve sıkıntılarınızla çok güzel dalga geçebiliyorsunuz. Arada epeyi kara mizah var. Mesela ben kitabınızı okurken bu günün şartlarını anlattığınızda, hem düşüncelere daldım, hem gözlerimden yaşlar süzüldü, hem de kahkahalarıma mani olamadım.

Hayatın en acı anlarında dahi mizah duygusu insana temiz havada bir nefes gibi iyi gelir. Ayrıca kara mizaha yatkın bir de yoldaş bulursanız, sanırım çok şeyin üstesinden gelirsiniz. Bugünlere dayanabilmemizin bir nedeni de zaten bir kara mizahın içinde yaşıyor olmamız değil mi? Televizyonu açıp dinlemeye başlıyorum konuşmacıları, umutsuzluğum kızgınlığım bir noktadan sonra gülme duygusuna dönüşüyor… her şey şaka gibi… yoksa çıldırır insan.


5-Ne olacak bu memleketin hali? Ben gerçi şimdilerde İsrail’de yaşasam da, Türkiye’de iyilik ve felaket adına her ne varsa güncel olarak takip ediyorum. Bu yaşananların üzerinizde bıraktığı tesirleri öğrenmek istiyorum.

Ne olacak bu memleketin hali sorusunu ben geçen yılların içinde defalarca sordum kendime. Bu memleket göğe eremedi ama batmadı, yıkılmadı, devrilmedi de. Gün gelecek yine toparlanacağız. Osmanlının son yıllarından daha kötü durumda değil, sadece benzeri durumdayız. O harabeden bir vatan yaratanlar, bu harabeden de laik bir demokrasi gerçekleştirecektir, buna inanıyorum.


6-Türkiye’nin cumhuriyet tarihini,66 yaşımda olduğumdan ötürü oldukça iyi biliyorum. Özellikle 60 darbesi ve sonrasını. Bunların hiçbir tanesi bile çok gerekli, faydalı ve sempatik değildi. Nedir ki tünelin sonunda yine de ışık görünürdü. Tüm dehşetlerin ardından demokrasi ve sandık yine baş köşede olurdu. İnancımız ve güvencemiz, Atatürk’ün bizlere armağan ettiği demokrasi ve cumhuriyet doktriniydi. Şimdi neler olacak?

Bir seçime gidilebilirse iktidar değişecek. Kaybolanları yerine koymak kolay olmayacak ama mümkün olacak. Bir seçime gidilemez ise, yeniden konuşalım…


7-Kitabınızda anlattığınız gibi katıldığınız bir konuşmada en büyük takdiri siz almışsınız. Geleceğe ilişkin inancınızı kaybetmemekten, gelecek nesillere güvendiğinizden, dünyanın daha yaşanabilir bir hale geleceğine, ilerleyen teknolojilere olan inancınızı kaybetmediğinizi anlatmıştınız. Epeyi yaş almanıza rağmen sizin bu genç bakışlı inancınız oradaki herkesi büyülemişti. Ben gelecek nesillerin harika insanlar olacaklarına çok inanamıyorum. İnsani duygular ve sıcaklıklar gitgide yok oluyor sanki?

Evet, teknolojinin azgınca geliştiği, robotların devreye girdiği bir çağda duygusal hassasiyetlerin azalacağı kesin de… duyguların hüküm sürdüğü süreçte geldiğimiz yeri gerçekten beğeniyor muyuz? Bir bilge kişi ne demişti: Yeni bir dünya kurulur, biz de yerimizi alırız.


8-“Kanadı Kırık Kuşlar “ ve “Kanatsız Kuşları” okuma şansını buldum. Siz iki çok değerli yazar Louise de Bernier ve Ayşe Kulin, iki yıldızın birbirine çarpması gibi. Böyle bir karşılaşma size harika duygular yaşattı değil mi? Bir de hep merak etmişimdir, gözünüzde çok büyüttüğünüz bir kişinin gerçek(hakiki) halini keşfetmek, insanı bazen hayal kırıklığına uğratıyor mu?

İnsanları asla kıyafetleriyle değerlendirmediğim gibi, bilinçli olara marka da kullanmam ben. Ne de olsa, Nasrettin Hoca’nın ‘Ye Kürküm Ye’ öyküleriyle beslenmişim. Buna rağmen Louis de Bernier ile buluşacağımız gün nedense giyinmeye fazla özen göstermiştim. Belki de yazın dünyasında önemli biri olduğu için. Onu tanıdıktan sonra, giysilerin ne denli önemsiz olduğunu bir kere daha idrak ettim.


9-Farkındaysanız kitaplarınızdan fazlaca söz etmiyorum, çünkü sizi bilmeyen, kitaplarınızı okumayan bir insanı tasavvur edemiyorum. Ama sizin özellikle en fazla beğendiğiniz bir kitabınız var mı?

En beğendiğim kitaplarım kurgu açısından FÜREYA ve HER YERDE KAN VAR. En büyük emeği SEVDALİNKA ve HER YERDE KAN VAR’ı yazarken harcadım. TÜRKAN ise yolumu çizen, hayatıma amaç katan kitabımdır.


10-Sevgili Ayşe Kulin ”Hazan” mevsimi benim meftun olduğum bir mevsimdir. Bu yüzden kitabınız Hazan’ı “son kitap” olarak kabul etmem olanaksız. Siz var olduğunuz sürece, bizleri yeni kitaplarınızdan mahrum edeceğinize, inanmak istemiyorum. Daha çok işiniz var ,bir kere evlendirecek 7 torun sırada bekliyor. Üstelik yazılacak olan yeni romanlar.

HAZAN’da Hayatımın Kışı adını doksanlı yaşlarımın anıları için naftalinleyip rafa kaldırdığımı zaten yazmıştım. On gün önce TAKSİİİ adlı kitabım piyasaya çıktı. Ocak ayında ise gelirini MOR ÇATI’ya bağışlayacağım DOĞDUM. KIZDIM isimli, ezilen, dövülen öldürülen kadınlarla ilgili dört öykülük ince bir kitap sırada. Kısacası okura veda zamanı henüz gelmedi.

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page