Kislev ayı geldi ve her sene bireysel ve toplumsal mucize beklentileri ile bu dönemi karşılaşıyoruz.Sadece bir gün yanabilen ve 8 gün süren saf zeytinyağı şişesiyle simgelenen Hanuka mucizesinin muhteşem hikayesini küçüklüğümüzden beri biliriz. Kislev ayı ve Hanuka ilişkisi de bizi bu mucizelere hazırlamaya başlar.
Üstelik mucize Yahudi yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Mısır'daki 10 bela sırasındaki birçok mucizeyi anar ve her gün dualarımızda Kızıldeniz'in açılmasını düşünürüz.Sina çölünde manna tüketerek, mucizevi bir kuyudan su içerek ve olağanüstü bulutlarla korunarak 40 mucizevi yıl yaşayan atalarımızın sahibiz. Mucizeler geleneğimizin ayrılmaz bir parçasıdır, ancak 21. yüzyıl okuyucusu bu olayları biraz mesafeli bir şekilde okumaya yönelebilir.
Mucizelerin geçmiş bir dönemin parçası olduğu düşünülebilir oysa görmek isteyen için her an mucizelerle doludur.Her nesne, her varlık, A-şem'den gelen bir kelimenin maddeleşmiş halidir. Üstelik bu materyalizasyon sürekli olarak gerçekleşir.Modern insanın dünyanın varlığını bu şekilde algılaması elbette zordur. Çünkü günümüzde gerçeklik ancak denklemler ve laboratuvar aracılığıyla gözlemlenebilmektedir.
Her şey ölçülebilir, açıklanabilir, analiz edilebilir. Aslında fiziksel dünya somuttur ve kendisini canlandıran manevi dünyayı gizleyecek şekilde yaratılmıştır.Bize aynı şekilde yorulmadan çalışarak, son derece kesin ve düzenli kurallara uyarak kendi kendimize yetebildiğimiz yanılsamasını verir. Dünyaya İbranice'de "gizli" anlamına gelen "olam" adı verilmektedir. Aslında çalışmasını sağlayan kaynağını gizler.
Mucize bu planlı yürüyüşün durdurulmasıdır. Bu nedenle Moşe'nin asasını hem açılması hem de kapanması için sulara doğru uzatması gerekiyordu. Bu eylem aracılığıyla Tora bize doğanın olağan işleyişinin olağanüstü işleyişinden daha az mucizevi olmadığını öğretir.Mucizeleri tespit etme yeteneğimizi tanımlayacak olan dünyaya ve varoluşumuza bakış şeklimizdir.Kislev ayında öncelikle A-şem'in her an olduğundan daha fazla mucizeler yaratabileceğine inanmak ve sonrasında kendi asalarımızı hazırlamamız gerekir.
ilk olarak karanlıkla savaşmak yerine ışık yaratmak ve sonrasında sadece bugün ne yapabiliriz diye düşünerek bir adım atmak... tek gün yanan mumdan sekiz güne sonsuzluğa bağlanan ilahi ışığı takip edebilmek, bu ayın işareti olan yay gibi ileriye gidebilmek için bazen geriye gitmenin gerektiğini kabullenmek gerekir..Bu ay rehinelerimizin geri dönüşü ile sevineceğimiz , onların da karanlığının ışığa dönüştüğü bir ay olsun.
Riva N. ESSEMİNİ
Comments