Kızım 40 yaşına bastı. Kardeşleri O’na anlamlı bir hediye vermek istediler. Bu konuda uzman ikizler uzun süre düşünüp “Arılar için Savaşmak” adına ufak bir arı ve petek kolyesi ve bir bağış sertifikası yolladılar. Ne kadar anlamlı değil mi? O güne kadar balın faydaları hakkında birçok bilgiye sahiptim, bağışıklığı güçlendirir, öksürüğe iyi gelir gibi. Ancak Einstein gibi bir bilim adamının dahi arılar adına açıklamalar yaptığını bilmiyordum.
Einstein der ki“Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır. Arı olmazsa döllenme olmaz, bitki, hayvan, insan olmaz” Geleceğimizin ufacık bir kanatlıya bağlı olduğunu bilen insan hala tarımsal ilaçlar, betonlaşma gibi birçok unsuru gözardı ederek ekolojik dengenin yok olmasına göz yumuyor.
Bu muhteşem yaratıklar hakkında ciltler yazılsa da sırlarını tam olarak çözülmüş değil. Kanatlarının çırpmaları teknik olarak imkansız, fizik kurallarına aykırı ama sayılar ile telafuz edildiği zaman bile hayretler uyandıran bir performans ile çiçekten çiçeğe konuyorlar. Vücutlarındaki hassas koku duyusu ile çiçeklerin parfümlerini ayırt edebiliyor ve adına dans denilen hareketler ile bulundukları “lezziz” çiçek bahçelerini kardeşleri ile paylaşıyorlar.
Polenleri vücutları ile bir ağaçtan diğer bir ağaca taşıyorlar ve özellikle meyve ağaçlarının verimliliğini artırıyorlar.
Kovan içindeki yaşamları ise tam bir hiyerarji örneği. Sosyal bir topluluk olarak yaşıyorlar. Petek dedikleri depolama alanları tamamen tabiat harikası. Neden altıgen oldukları hep bir merak konusu. Matematikçilerin yakın tarihte keşfettiği “en az malzeme ile en çok depolama alanı elde etmek ancak altıgenler ile mümkündür” savını arılar bin yıllarca evvel bulmuşlar. Bal petekler insan elinin ulaşamayacağı kadar düzgün yapılıyor. Arılar bal üretmek ile kalmıyor aynı zamanda ekolojik dengenin baş mimarları halinde üretime katkıda bulunuyor.
İnsanoğlunun bu tabiat ile savaşı ne? Neden varolanı korumaya değil yıkmaya, kirletmeye meyilli. Neden doğa bize bunca güzel imkanlar sağlarken sentetik olana daha çok rağbet ediyoruz. Ekolojik kainattaki tüm canlıların hem kendi cinsleri ile hem de farklı canlılar ile ilişkilerini tanımlıyor. Deniz anası denizdeki pislikleri afiyetle yerken, çürüyen yapraklar mantarlar oluşturmakta, akbaba ve kartallar leşleri yok ederek dünyamızı mikroptan korumaktadır. Bir hayvanın gıdası, bir bitkinin yaydığı oksijen miktarı ve daha bilmediğimiz neler neler ekolojik dengeyi sağlıyor. Bu olağanüstü ahenkli denge insanlar tarafından bozuluyor. Çünkü insanlar küçük işlerin yarattığı büyük dalgaları göz ardı ediyor. Güçlüyü koruyor, zayıfdan nefret ediyor. Sanıyor ki hep kazanacak. Halbuki arı çalışıyor ve hep çalışacak yaptığı işi önemsiyor ve biliyor ki ufak, büyük ayrımı olmaksızın, yürekten, iyi yapılan her iş başarıya ulaşır.
Çok sevdiğim bir söz vardır. “Bir yerlerde bir kelebek bir kanat çırpar, okyanusta fırtına kopar” Arıların da kanat çırpmasına destek olalım torunlarımızın yiyeceği meyvanın lezzetine destek olmak adına....
Comments