top of page

ANTİSEMİTİZM VE YAHUDİ MİZAHI


 


Georges Bensoussan’ın Valérie Toranian tarafından Le Point dergisinin “Direnmek için Gülmek” özel sayısı için yaptığı röportajda dile getirdiği bu düşünceler, mizahın hem bireysel hem toplumsal bağlamda eleştiri ve direnç mekanizması olarak işlevini derinlemesine anlamamıza ışık tutuyor.


Aşırı tehlike durumlarında, Yahudi mizahı trajediyi mesafeli bir şekilde ele alır.

Chris Marker’in deyimiyle bu "umutsuzluğun nezaketi", psikolojinin kaygı ve kaybın altında ezilmemek için geliştirdiği doğal bir tepkidir. Antisemitizmin mantık dışı patlamaları bağlamında, toplumsal ile zihinselin iç içe geçtiği ve etkilerinin trajikle grotesk arasında salındığı bir hastalıkla dalga geçmek, zihinsel bir hijyen biçimidir. Çünkü antisemitizmin söylemi, Yahudi’yi hem komünizmi hem kapitalizmi simgeleyen, hem köklülüğü “İsrael”, hem göçebeliği “Yahudi kozmopolitizmi” temsil eden bir çelişkiler yumağı olarak görür. 1930'ların sloganı "Yahudiler Filistin’e!" ile 2024'ün "Yahudiler Filistin’den dışarı!" sloganı arasında gidip gelir.


Mizah, bazen sadece geçici bir süre için, ölüm korkusunu ve ilkel korkuları harekete geçiren, Theodor Adorno'nun deyimiyle "işi sonuna kadar götürme" çağrısı yapan paranoyak bir tutkuyu nötralize eder. Bu, antisemitizmin ılımlı olmadığını başka bir şekilde söylemektir.“Bize yaptıkları kötülükleri asla affetmeyecekler”: Bu sözler Shoah (Holokost) ile ilgili olup, 1762'de Émile adlı kitabının yayımlanmasının ardından gördüğü zulümden dolayı Cenevre'ye kaçan Rousseau’nun Paris Başpiskoposu Christophe de Beaumont’a yazdığı şu sözlerle yankılanır: “Dünya, bana yaptıkları kötülük yüzünden beni nefretle anan insanlarla dolu.”


Bugünkü pervasız antisemitizm bağlamında, Yahudi mizahı, en derin kaygılarımızı altüst eder ve tüm inançları eleştiri ışığına çeker.Yerleşik hiyerarşileri sarsar ve nefret etme ortaklığıyla kendilerini seven riyakârları rahatsız eder; Philippe Muray’nin “Panurge’un isyancıları” dediği bu güruh, tek tip bir konformizmi benimsemiştir. Bu yüzden, totaliter rejimler herhangi bir mizaha karşı kapalıdır; tıpkı gülmeyi şeytanla ilişkilendiren dini inançlar gibi. Örneğin, Fransa'da 1950'lerin Stalinci söylemi, ardından on beş yıl sonra gelen Çin'in “kültür devrimi”ne olan hayranlık, mizahın her türünden tamamen yoksundu. Milan Kundera’nın “Şaka” (La Plaisanterie) adlı eserinde belirttiği gibi, “salaklık kokan bu sağduyu”, aldatmacayı gösteren alaya karşı rahatsızdır.


7 Ekim’den bu yana, İsrail Devleti bir anlamda "Yahudi mizahını" ihanet etmiş mi oldu?

"Savaşçı davranışıyla" İsrail, iyi bir toplulukta sevildiği haliyle Yahudi imgesine layık olmadı mı? Bugün “Yahudi şakaları”, Filistin’in acıları karşısında yersiz mi kaldı?Bu ifadede iki alt metin bulunmaktadır. Öncelikle burada bahsedilen Yahudi mizahı, bir ayrıcalık işareti, Woody Allen ile Yidiş şakaları arasında gidip gelen klişelerle Aşkenaz mizahıdır. Bu mizah, Avrupa diasporasındaki "entelektüel Yahudilik" ile Kuzey Afrika anlamında genellikle bağnaz, daha yerel ve Sefarad vurgulu olan siyonizmi karşı karşıya getirir. Bu ayrım, “Aşkenaz iyimser, kültürlü bir Sefarad arıyor” (gülünç bir prototip) şakasında açıkça görülür; bu tür şakalar, Arap karşıtı ırkçılığı eleştirmekte başarılı olan "sol görüşlü" birçok kişiyi kahkahalara boğar.


İkinci olarak, bu söylem yaşama sınırlı bir izin verir:

Yaşayabilirsiniz, ancak mağdur figüründen uzaklaşmamak şartıyla.Bu, İsraellilere (ve dolayısıyla Yahudilere) şu mesajı verir: Yaşayabilirsiniz, ama çok fazla değil. Kendinizi savunabilirsiniz, ama çok fazla değil. Belli bir orantılılığa uymanız gerekiyor; bu, 1990'da Saddam Hüseyin’in Irak’ına, 2016'da Musul’da IŞİD’e veya 1945'te Almanya’nın bombalanmasına yönelik müttefiklerin savaşlarında kimsenin duymadığı bir ifadedir. Orantısızlık zaferin koşulu olduğunda, kim bu konuda hassasiyet göstermiştir?

Bu düşünce, bir bakıma, İsraellilere kendilerini savunma hakkı tanırken, “çok başarılı olmamalarını” söyleyen bir mizah anıdır. Yahudi varoluşunu, onu yeryüzünden silmeyi vaat eden bir soykırım örgütünü susturmak istediğinde, belirli koşullara bağlayan bu tutum, egemenliğini tam anlamıyla kullanan bir devleti sorgular.


İsrael'in mizaha kapalı olması, egemen bir Yahudi devletinin bazı uygarlık alanlarını rahatsız ettiğini gösterir.Yahudi devleti tarafından yürütülen savaşı kabul ederler, ancak belirli sınırlamalar altında. Bu sınırlamalar asla açıkça kabul edilmez; özellikle de siyonizmden ve İsrael’den uzaklaşmaya hevesli Yahudiler tarafından. “Gazze’de olanlar” ifadesiyle İsrael’in sadece diasporik Avrupa Yahudiliğine uygun olan, "meşru daireye" kabul edilen tek Yahudiliği ihlal ettiği ima edilir. Siyonizmin kurucuları, Galut’u (sürgün) Yahudilerin zihninden çıkarmanın, Yahudileri Galut’tan çıkarmaktan daha zor olacağını öngörmüşlerdi.

 

İsrail toplumu, 80'den fazla ülkeden gelen Yahudi göçmenlerin oluşturduğu bir toplumdur.Bu durum, eski rejim Fransa’sında Mirabeau'nun “hor görme kademeleri” dediği bir tür hiyerarşi yaratır. Sonuç olarak, İsrael devleti öncesinin tarihinden itibaren Doğulu Yahudilerin, özellikle Faslıların, maruz kaldığı aşağılanma, genellikle onların aleyhine olacak şekilde İsrael mizahında yansır. Aynı şekilde, dini ve laik kesimler arasındaki derin ayrılık, genellikle dindarların zararına parodilerle ifade edilir.

 

Son olarak, İsrael’in yalnızlığı, bu “parya devlet” durumu, mizahın sıkça işlediği bir konu haline gelir ve bu yalnızlık 7 Ekim 2023’ten çok daha önceye dayanır. İsrael’in düşmanları mizahın konusu olduğu kadar, Harvard Üniversitesi’nden Judith Butler ve Bernie Sanders gibi müttefik olarak görülen ilerici kişiler de genellikle alaycı bir şekilde ele alınır. Binyamin Netanyahu ve hükümeti, özellikle Bakan Ben-Gvir, İsrael'in popüler televizyon programlarından biri olan “Eretz Nehederet” (“Harika Bir Ülke”) gibi yapımlarda sıkça mizah malzemesi olur.

 

Bu anlamda İsrael’de siyasetçilere yönelik eleştirel mizahın düzeyi, herhangi bir Fransız gözlemciyi şaşırtacak kadar yüksektir. İsrael’deki politik röportajlar genellikle serttir ve klişe söylemlere yer bırakmaz. İsrael’in benzersiz durumu, onu, sık sık dile getirildiği gibi, “milletlerin Yahudisi” yapmıştır. Bu nedenle, İsrael’deki mizahın keskinliği ve kendine yönelik alaycılığı, çaresizlik tuzağını önleyen bir paratoner işlevi görür.


Georges Bensoussan

Çeviren: Yakup BAROKAS


   

IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.






 

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page