top of page

Anladım ki...




Kutsal topraklarda farkındalık, sorgulama, ruhsal gelişme denildiği kadar yoğun oluyormuş meğer.


Bir gece,Tel Aviv’de yaşam tam normale dönüyorken, izleyeceğimiz bir dans gösterisi başlamadan hemen önce siren sesiyle birlikte gökyüzündeki roketlerin görüntülerine tanık olduk. Başlayamayan müziğin yerine kaçtığımız sığınakta patlama seslerini dinledik. Açılma sevincinin yerini on gün boyunca devam eden binlerce roket, korku, endişe ve dolayısıyla yeni farkındalıklar aldı.

Anladım ki, olaydan tam bir gün önce “ ben roketlerden korkmam, iç savaştan korkarım” şeklinde sarf ettiğim sözler hiç de doğru değilmiş. Israel’in güneyinde yaşayan insanların devamlı atılan roketler yüzünden neler çektiklerini bu şekilde anladım. İnsanın kendi başına gelmedikçe olayları ve hissedilenleri tam anlayamadığını yeniden anladım.


O gece sığınakta hiç tanımadığım bir kadın halimi görüp de sıkı sıkı sarılınca , İsraellilerin gerçekten de dışı sert içi yumuşak olduğunu bir kez daha anladım.

Kuyruklarda önüme geçtikleri için kızdığım Israellilerin Ramat Gan’da bulunan çiçekçi dükkanı roketlerden dolayı yıkılınca bütün çiçekleri satın aldıklarını okuyup zor zamanlarda nasıl birlik olabileceklerini anladım.

İsraellilerin nasıl anda kalabildiklerini , neşenin de acının da hakkını vererek yaşadıklarını daha iyi anladım.

Evlerde neden sığınak olduğunu ve bugünlerde en büyük lüksün bu olduğunu anladım.Hiçbir şeyin karşıdan göründüğü gibi olmadığını , günlerini sığınakta geçiren kişilere karşı duyarlı olunması , lüzumsuz yorum, bilirkişilik yapılmaması gerektiğini anladım.


Bu olaylar sırasında çocukları askerde olan annelere “bugünlerde markete gitmeye korkuyorum” gibi şeyler söylemenin büyük bir duyarsızlık olduğunu anladım.


Fikir vermenin, oturduğun yerden felsefe yapmanın kolay olduğunu, bazı şeylerin teoride doğru ama uygulamanın koşullara bağlı olduğunu anladım.


Tarihte iftira, yalan haber, komplo teorilerinin savaşlara ölümlere yol açmasının günümüzde de devam ettigini, özellikle sosyal medyanın ne kadar tehlikeli olduğunu anladım. Gazeteciliğin, haber yapmanın büyük bir sorumluluk olduğunu anladım.Yayınlanan her habere ve fotoğrafa inanmamak gerektiğini anladım ama anlatamadım.. İnsanlar duymak istemeyince anlatmanın bazen zaman ve enerji kaybı olduğunu, yine de gayret etmek gerektiğini anladım.


En üzücü olanı, böyle bir zamanda yorumsuz ve yargısız hatır soranların ne kadar az olduğunu anladım.

Bazı insanların kendi memleketlerinin sorunlarını, yanlışlarını inkar ederek dikkatlerini diğer ülkelere verdiğini, ve/ya da kendi ülkelerinde konuşma, yazma özgürlüğü olmadığı için başka ırk, din ve ulusları lanetleyerek, küfür ederek,bela okuyarak rahatladıklarını anladım.




Tanrı’ya olan tam inancımı hayatımda ilk defa duyduğum savaş sireni sırasında ağzımdan şema duası dökülünce anladım. Umudun hep var olduğunu, maviyi her geçen gün daha çok sevdiğimi bir kez daha anladım.

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page