top of page

AMERİKA’YI YENİDEN KEŞFEDELİM Mİ?




Bazı sözler vardır kimin ve ne zaman söylendiği önemli değildir. Toplum tarafından kabul görür. Yansımaları, etkileri, kayıpları veya kazançları ne olursa olsun, düşünmeksizin, uygun bir alan bulunuversin, hemen dökülüverir ağzımızdan. “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, eski köye yeni adet getirme, yeni icat çıkartma kafama” gibi adeta tekerleme tadındaki sözler, aslında teknolojinin bu denli hızlı geliştiği, değil 6 ay 6 gün sonra nasıl bir gelişme ile karşılaşacağımızın belli olmadığı günümüzde pek de geçerli ve makbul olmuyor. İnsan sadece çevresini değil kendini de yeniden keşfetme yolunu seçmeli. 20 yaşındaki ben ile 40 yaşındaki ben aynı değilken 60 yaşındaki ben ile anlaşmasını beklemek doğru değil. Her yaşta farklılaşıyoruz. Ve yine yeniden keşfediliyoruz. Bu açıdan bakıldığı zaman kendimizi her geçen gün bir kez daha keşfetmek faydalı olacaktır.

 

 

Amerika 1492 yılında keşfediliyor. Eminim ki defalarca keşfetmeyi, incelenmeyi, sebep sonuç ilişkileri açısından tekrar tekrar düşünülmeyi hak ediyor. Eski köy ise yeni adetler ile donanmadığı zaman yer sofralarının olduğu, tezek kokan, meyvanın ağaçtan toplandığı yerler olurdu. Hoş böyle köylerin kalmasını ve zaman zaman doğaya dönüş hallerinin yaşanması hepimizin dileği. İcatlara gelince bu konuda oldukça zorlanan biri olarak her icadın her dakika daha da ileri gittiğini görüyoruz.

 

 

Bilimde teknolojide sanatta büyük ivme kat edecek insanlar yetiştirmediğimiz sürece dünya standartlarına erişmemiz de pek mümkün değil. Özellikle öğrencilerin merak etme, araştıra, bulma, bulduğunu paylaşma, öğrenme, analiz ve sentez yapma yetilerinin körletilmemesi gerektiğine inanlardanım. Elma Newton’un ilgi alanına girmeden çok önce “Adem ile Havva’nın” ilgi ve bilgi alnında idi. O güne kadar kimsenin başına elma düşmemiş miydi? Newton

 iç güdüsel olarak edindiği bilgiler ile yetinse idi, yer çekimi ile ilgili “neden, niçin” sorularını sormayacaktı.Gizli kelime “merak” tı belki de.

 

Bu sözler genellikle bilinen şeyleri tekrar tekrar inceleyip enerji ve vakit kaybını önlemek amacı ile söylenmiş olabilir. Ancak bilim detayda gizlidir diye düşünüp ince ayrıntılaran büyük buluşlara varılabileceğini de biliyoruz.

 

 

Merak-araştırma- bulma ve öğrenme üçgeninin merak-hazır bilgi-ezber olarak değişmiş olması dönüşüm için bir kayıptır. Tarih derslerinde savaşların yılı ve asker sayısı yerine dönemin sosyolojik bulguları ve yaşam üzerine etkileri araştırılır ise daha faydalı olacağını hepimiz biliyoruz. Biyoloji derslerinde ise hiç tanımadığımız bitki ve hayvanların anatomik bilgileri yerine doğaya olan katkıları araştırılır ise bazı türlerin koruma altına alınacağından şüphem yok. Bilgi ilgiyi tetikler, ilgi heyecan yaratır. Heyecan   keşif yolunu açar. Ancak kültür sorgula yasakladığında, sorgulamanın saygısızlık olarak gördüğünde, bilgiler ambalaj halinde ezberlenir. Ve beklenen son yaklaşır “ilerlemez isen gerilersin” Yaratıcı zekasını kullanan girişimci özelliklere sahip bireyler bu düşünceler ile donanmış eğtimciler ile mümkün. Eğitimciler soru soran öğrencinin değerini bilmeli, o çocukların kapasitelerinin de yüksek olduğunu düşünmeli.

 

 

“Başımıza icat çıkarma” sözünü “başımıza icat çıkart” diye değiştirelim.

 Ve soru soran çocuğumuz için”sabrınıza sağlık” demek daha doğru olacaktır





Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page