(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)
İki yıl kadar önce Amerika’da yaşar mıydım? (turkisrael.org.il) başlıklı bir yazı kaleme aldım: Tüm ABD kökenli eğitimime ve Amerika’yı birçok açılardan takdir etmeme rağmen hayatımı orada kurmayı düşünmediğimi açıkladım.
Nedenlerden biri de “fazlasıyla agresif, bazen kavgacı ve hukuki ihtilafa sıklıkla başvuran bir toplum” olmalarıydı. Nitekim Amerika’da sık rastlanan şiddet örneklerinden biri de geçen hafta Teksas’ın Uvalde kentinde 19 ilkokul öğrencisi ve 2 öğretmenin 18 yaşındaki bir genç tarafından saldırı tüfeği ile katledilmesidir.
Çok fazla silah var Amerikan toplumunda, 400 milyon kadar…çocuklar hariç her vatandaşına en az 2 adet düşüyor. Yalnız 2022’in ilk 5 ayında toplu cinayetlerde 308 kişi öldürüldü, 1422’si de yaralandı. Her yıl ortalama 40 - 45,000 Amerikalı “silah bağlantılı” olaylarda (cinayet, intihar, gasp vb) hayatlarını kaybediyorlar. Trafik kazaları bile bu kadar kurban vermiyor.
Silah ‘’bolluğun’’ kaynağı ABD anayasasında bulunan 2nci yasa değişiklik maddesi (Second Amendment - 1791). Halkın ateşli silahlar bulundurma hakkını şöyle savunur: “Özgür bir devletin güvenliği için düzenli milis güçleri gereklidir. Vatandaşların silah bulundurma ve taşıma hakları engellenemez”.
230 yıldır Amerikan vatandaşlarının kendilerini saldırganlardan veya “devleti ele geçirmek isteyen dikta yanlılarından” koruma içgüdüsü ateşli silahlar endüstrisine ve lobilerine, özellikle Güney eyaletlerinde, serbest manevra alanı bıraktı. Yüzlerce, binlerce katliamın hiçbiri silah satınalma, bulundurma veya kullanma ehliyetini kısıtlama şeklinde yasal sınırlamaya neden olamadı. Çoğunlukla Güney eyaletlerini temsil eden senatör ve kongre üyelerinin sert engellemeleri sayesinde.
Silahlara serbestiyet taraftarı Amerikalı muhafazakarlar bir ülkeye, İsrail’e, hayranlar. Ziyaret edenler gözlemlemişlerdir omuzlarında tüfekleriyle gezen, seyahat eden, sinemaya, lokantaya giden genç askerleri. Sanki Amerika’daki silah lobisinin örnek vatanı…
Oysa ki yanılıyorlar İsrail’in silah edinme ve bulundurma ortamını yanlış değerlendiren Amerikalı siyasetçiler. İsrail Savunma Kuvvetlerinin (İSK) askerlerine emanet ettikleri silahların kaybının hangi cezalara varacağını bilen gençler gereğinde yataklarının yanıbaşında saklarlar tüfeklerini. Seyahatlerde rastlanan askerler genellikle haftasonu tatilinde birliklerinden ailelerine gidenlerdir (mesafeler Amerika’ya kıyasla çok daha kısa). Kaldı ki İSK (IDF) etik anlayışında silahın kullanımı ancak “doğrudan ve acil tehlike” durumunda devreye girer. İstisnalar kaideyi bozmaz.
Sivil halkın silahları için izinlerin alınması zor ve meşakkatli bir süreçtir. İsrail Devleti vatandaşlarına “silah taşıma hakkı” vermez. Bu yüzden askerlik hizmetini tamamlamanın dışında yetkili doktordan akıl ve beden sağlığı raporu, nerede ve niçin gerektiği bilgisi istenir. Üstelik izin yalnız bir tabanca ve 50 adet kurşun içindir ve sık yenilenmesi talep edilir.
Kaldı ki İsrail “milis güçler’’ de tanımaz. Devletin kendi organları (Ordu, polis, sınır muhafızları…) silah bulundurma ve kullanma tekeline sahiptir. Çok başlılığın son örneği İsrail bağımsızlığını ilan ettikten (Mayıs 1948) hemen sonra yaşandı ve Menahem Begin’in başında olduğu İrgun örgütünün kumanda ettiği Altalena gemisinin getirdiği silah ve mühimmat İSK’ya teslim edilmek istenmedi. Bu durumda Başbakan Ben Gurion otoritesini kullanarak İrgun’a karşı koydu ve gemiyi zorla ele geçirdi. O günden bu yana İsrail’de güç kullanma hakkı yalnız Devlet’in kolluk kuvvetlerine aittir.
Amerika’nın silahlara merakı ile ordusunun gücü arasında bir bağlantı var mı? Silahlı Kuvvetlerine verdiği önem ve ayırdığı bütçe dünyanın en önde geleni. Halkının teknolojiye hayranlığı bu aralar sinemalarda gösterilmekte olan Top Gun filminden Top Gun: Maverick (2022) – New Trailer - Paramount Pictures - YouTube gözlemleniyor.
Eğer öyle ise demokratik dünyanın sırtını ABD’ye yaslaması ve güvenmesi ile Amerikan toplumunun silahlara tapma kültürünü alaya alması bariz çelişki olmaz mı?
Comments