top of page

Alışveriş


Senelerce önce “Bir Alışverişkoliğin İtirafları” diye bir film izlemiştim. Hayatın anlamını alışveriş yapmakta bulan ve kredi kart borçları tepetaklak olan bir genç kadın hakkındaydı. Filmin kahramanı sonunda o kadar borca girmişti ki, bir finans dergisinde köşe yazıları yazarak para kazanmak zorunda kalmıştı ve köşenin konusu da az parayla çok alışverişti. Anlayacağınız komik bir filmdi ve bütün Amerikan filmleri gibi mutlu bir sonla bitiyordu. Her türlü film karakteriyle kendimi özdeşleştirmeyi görev edinmiş biri olarak, kendi kendime, “Acaba ben de mi bir alışverişkoliğim?” diye düşünmüştüm. Çünkü ne yalan söyleyeyim, bayılırım alışveriş yapmaya – daha doğrusu bayılırdım…



Her ay kredi kartı ekstrem geldiğinde, önce kendi kendime güzelce bir söylenir, sonrasında da bütün kalemlerin üzerinden tek tek geçerdim. Ay boyunca almış olduğum gerekli, gereksiz, kimi zaman satın aldığımı dahi unuttuğum alışverişler gözümün önünden bir film şeridi gibi geçerdi. Hatta kimi zaman, “Bunu ben almadım, kesinlikle bir hata var, biri kredi kartımı kopyalamış olmalı!” deyip bankayı arar ve sonunda da, hiçbir sorun olmadığını, gardırobuma eklenecek gereksiz bir kıyafet ya da aksesuar daha almış olduğumu hatırlardım. Sonunda da, bir hışım çıkıştığım banka personelinden özür dilerdim. Ne güzel günlermiş, değerini bilememişim.


Pandemi öncesinde, kredi kartı ekstrem ne kadar da cıvıl cıvılmış, şimdilerde fark ediyorum. Seyahatlere gitmek için satın alınan uçak biletleri, müze girişleri, sinema ve konser biletleri, restoran ve café faturaları, taksi ve tren ücretleri, ayakkabılar, şapkalar, çantalar, daha neler neler… Oysa şimdilerde bakıyorum da, iki kalem harcamam var: süpermarket ve eczane – bir de unutmadan bol miktarda eşofman altı ile tayt. Bir senedir kendime bir çift ayakkabı almamışım, inanılır gibi değil. Sürekli terlik giymekten ayaklarım 41 numara olacak diye endişelenmiyor değilim. Geçenlerde çok sevdiğim bir ayakkabı markası %40 indirim yapmış. Sitesine girip baktım ve resmine bayıldığım bir ayakkabıya 5 dakika boyunca göz attıktan sonra, “Amaaan boş ver, nerede giyeceğim?” deyip sepetime bile atmadan, e-postalarıma döndüm .


Anlayacağınız içler acısı bir durum! Oysa gördüğüm kadarıyla herkes benim gibi değil. Bu dönemde, özellikle online alışveriş tavan yapmış. Buna patolojik alışveriş diyorlar, yani insanın gerçekten ihtiyacı olmadığı halde bir şeyler satın alması durumuna. Beynin haz merkezini uyarmaya yönelik bir davranışmış, bir başka deyişle insanlar mutlu olmak için alışveriş yapıyorlar. Bir nevi bağımlılık gibi… Pandemi sürecinde online alışverişlerin %33’ü erkekler, %67’si ise kadınlar tarafından yapılmış. Şaşırdınız mı? Erkeklerin %29’u mobilden, %71’i web üzerinden alışveriş yaparken; kadınların %55’i mobilden %45’i ise web üzerinden alışverişlerini gerçekleştirmiş. Ne mutlu onlara!


Demem o ki, bu süreçte gereksiz masraflarınızı kısarak ya da boşa harcamalar yapmadan kenara biraz para atmış olabilirsiniz, ama elinizi kalbinize koyup gerçeği itiraf edin: hangisi sizi daha çok mutlu ediyor? Paranızı hep güzel şeylere, doya doya harcamanız dileğiyle.

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page