Bir Yahudi toplumu gazetesi olan Şalom’un, kültür sayfasında, 21 yıl boyunca ilginç yazı ve haberlere yer vermeye çaba göstermiş bir kişi olarak bazı alışkanlıklar edindim haliyle.
İlk dönemler yabancı gazete ve dergilerden, internetin hayatımıza iyice girdiği ve tüm bilgilerin parmağımızın ucuna kadar yakınlaştığı sonraki yıllarda Yahudi tarihi, toplumları, haberleri, kültürü, gelenekleri ve Yahudi dünyasındaki tüm gelişmeleri yakından takip eder, Şalom’un kültür sayfasında yer verirdim.
Bu arayış, yakın takip alışkanlığı halen devam ediyor. Bu süregelen alışkanlıkla okuduklarıma, öğrendiklerime zaman zaman bu forumdaki yazılarımda yer vermeye çalışıyorum. Yazılarıma da “bunu bilmiyorduk, teşekkürler” türünden bir yorum geldiğinde de keyfime diyecek yok.
Şimdi kaleme aldığım yazımda bu çizgide devam edip, daldan dala atlayarak, “Yahudi Dünyasından Haberler” kıvamında paylaşımlara sizleri ortak edeyim.
Fotoğraf: Wikipedia- 2018 FIFA Dünya Kupası töreni
Geçtiğimiz hafta İngiliz müzisyen Robbie Williams Tel Aviv’in HaYarkon parkında binlerce seyircinin katıldığı bir konser verdi. 90 dakikalık konserine “yalla balagan” İbranice sözleri ile başlayan Williams şarkı aralarında seyirciye yaptığı konuşmada; Yahudi eşi Ayda Field ve dört çocuğundan söz ederek, Yahudi geleneklerini yaşatmanın önemini vurguladı. “Eşim Yahudi, dolayısıyla çocuklarım da Yahudi. Size ve tarihinize duyduğum saygıdan dolayı Yahudi ailesindeki bazı gelenekleri sürdürmek istiyorum” sözlerinin ardından bileğinde İbranice mutluluk anlamına gelen “simha” yazan bir dövmeyi seyircilere gösterdi.
Bu yıl 76.’sı düzenlenen Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kadın yönetmen Justine Triet’in “Anatomy of a Fall” filmi kazandı. En İyi Kadın Oyuncu ödülünü Nuri Bilge Ceylan’ın filmindeki rolüyle Merve Dizdar’ın kazanması bizleri mutlu etti. Bu arada 1966 yılından beri her yıl Cannes Film Festivaline katılarak izlenimlerini Şalom gazetesine aktaran sevgili dostum Viktor Apalaçi’ye sevgilerimi gönderiyor, bu cazip görevi daha uzun yıllar sürdürmesini diliyorum.
Ben size festivalin 2.’lik ödülü sayılan Grand Prix’yi, Jüri Büyük Ödülünü alan filimden bahsetmek istiyorum. Bu ödül Jonathan Glazer’in yönettiği “The Zone of Interest”e (İlgi Alanı) verildi. Hem sinema dili, hem de Auschwitz ölüm kampına farklı yaklaşımı nedeniyle film ilgi çekmiş. “The Zone of Interest” Martin Amis’in 2014 yılında yayınlanan aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Roman ve film adını, Auschwitz’i çevreleyen 40 kilometrekarelik alana Almanların verdiği isimden alıyor.
Filmde, Auschwitz-Birkenau’da katliam ve dehşet yaşanırken, kamp komutanı Rudolf Höss ve eşi Hedwig ile çocuklarının ölüm kampının bitişiğindeki bahçeli evde huzur ve mutluluk içinde bir hayat sürdürdükleri konu ediliyor. Umarım en yakın zamanda bu filmi sinema salonlarında izleme olanağını buluruz.
Şimdi de sıra dünyanın en eski Tevrat’ı (Codex Sassoon) ile ilgili haberde. 94 yaşındaki Alfred Moses 17 Mayıs günü Sotheby’s müzayede evinden dünyanın en eski ve neredeyse eksiksiz Tevrat’ını satın aldı. Moses ilk defa görme fırsatını bulduğu bu kitaba 38 milyon dolar gibi rekor bir ödeme yaptı. Bu satış öncesinde antik Tevrat’ı farklı kişiler sahiplenmişti. Genelde tanınmış bankacı ailesi Safra’ların sahipliğinde, daha önce de 1920’lerde Yahudi kitapları koleksiyoncusu David Solomon Sassoon’un değerli hazinesi arasında yer aldı.
10. yüzyılın başlarından kalma bu eser İbranice Tevrat’ın bilinen en eski ve eksiksiz kopyasıdır. Şimdiye dek keşfedilen bir benzeri Halep Tevratı. Ancak Codex Sassoon’un özelliği, Tevrat’ın 24 kitabının tümü ile eksiksiz olmasıdır.
Paha biçilmez bu eserin gizemi 1400 yılı civarında, Suriye’deki Orta Çağ kasabası Makisin’den (bugünkü Markada) kaybolmasıdır. Kitabın son sayfasındaki bir yazıya göre, sinagoga yapılan bir saldırı sırasında korunma amacıyla mekândan çıkarılmış. Yazıda şu ifade var: “Makisin kasabası ve sinagog yeniden inşa edilir edilmez onu iade etmesi talimatı verilen Salama ibn Abi al- Fakhr’in bakımına emanet edildi.”
Antik Tevrat’ın günümüze nasıl ulaştığının hikâyesi oldukça uzun… Bu değerli esere çok büyük bir servet ödeyen avukat Alfred Moses, Clinton yönetimi döneminde ABD’nin Romanya elçisi olarak görev yapmış ve American Jewish Committee’nin de geçmiş dönem başkanların biridir.
Bu haberin en güzel tarafı, 1200 yıllık antik Tevrat’ın yeni evinin Tel Aviv’deki ANU-Yahudi Ulusunun Müzesi olacağı. Kitabı ANU müzesine bağışlamasında en önemli etken de Alfred Moses’in onur kurulu başkanlığı da dahil olmak üzere ANU’nun yıllardır desteklediği bir kurum olması.
Moses; “Antik Tevrat’ın on binlerce, belki yüzbinlerce, belki de milyonlarca izleyiciye memnuniyet, neşe ve gurur vereceğini düşünüyorum” sözleriyle, satın aldığı kültür hazinesinin tüm dünya Yahudilerinin malı olarak görülmesini arzu ediyor.
Şimdi bize düşen, eserin bundan böyle daimi Yahudi Ulusunun Müzesinde ne zaman sergilenmeye başlanacağını araştırıp, ANU’yu bir kez daha ziyaret etmek…
Commentaires