Önümüzdeki Şabat günü okuyacağımız Ree peraşasında, içinde bulunduğumuz Şemita yılını ilgilendiren bir kural yer almaktadır.
“Yedi yılın bitiminde Şemita uygulamalısın. Şemita’dan kasıt şudur: Her alacaklı, [normalde] akranından talep edeceği alacağından feragat etmeli, akranını ve kardeşini sıkıştırmamalıdır; zira Tanrı Adına Şemita ilan edilmiştir” (Devarim 15:1-2).
Şemita sözcüğü “feragat”, “el çekme”, “kendi haline / serbest bırakma” gibi anlamlara gelebilir. Şamat kökü, insanın elinde tuttuğu bir şeyi bırakıp o şeyin elinden kurtulmasına izin vermesini belirtir. Şemita yılında iki tür feragat vardır: Tarımsal ve parasal.
Bilindiği gibi Şemita yılı, Erets Yisrael’de yedi yıllık tarımsal döngünün yedinci yılında tarımsal işlerden el çekmeyi öngörür. Bu yıl içinde toprağı işlemek ve diğer tarımsal işlerle uğraşmak yasaktır ve yetişen ürünler herkese ait olup, kişisel iyelik söz konusu değildir. Geçen yıl bu dönemde Şemita’nın bu yönüyle ilgili bu köşede yazdığım bir dizi yazıda bu konuyu ana hatlarıyla ele aldığım için şimdi tekrar ayrıntıya girmeyeceğim.
Ancak Şemita yılının daha az bilinen bir yönü daha vardır. Buna Şemitat Kesafim, yani “[Borç Olarak Verilmiş] Paraların Bırakılması” adı verilir. Yukarıdaki pasuk işte bu konudan bahsetmektedir. Şemita yılının tarımsal yönüyle ilgili kuralları yıl başında başlamıştır; parasal yönüyle ilgili yukarıdaki kuralsa, alıntılanan pasukta söylendiği gibi “yedi yılın bitiminde”, yani Şemita yılı sona erdiğinde yürürlüğe girer.
Bu kurala göre, Şemita yılı tamamlandığı anda, tahsilât zamanı gelmiş olan tüm borçların silinmesi gerekir. Örneğin Reuven’in Şimon’a 100 lira borcu varsa ve bu borcun tahsilat zamanı Şemita yılı içinde gelmiş ve Reuven henüz borcu kapatmamışsa, Şemita yılının bitiminde yeni yılın başlangıcını işaretleyen Roş Aşana başladığı anda bu borç affedilmelidir.
Pasuk bu konuda “akranını ve kardeşini sıkıştırmamalıdır” demektedir. Başka bir deyişle alacaklının borçluya baskı yapması yasaktır. Ama belirtildiği gibi, bu yasak sadece Şemita yılı bittikten sonrası için geçerlidir. Yani eğer tahsilât tarihi geçmiş bir borç henüz ödenmemişse, Şemita yılı sona erdikten sonra alacaklı artık bunu talep edemez. Şemita yılı devam ettiği sürece borçluyu sıkıştırma ve ona dava açma hakkına sahiptir.
Borç silme işlemi “sözel” olarak yapılmalıdır. Şöyle ki, eğer Roş Aşana’dan sonra Reuven borcu yine de ödemek isteyip Şimon’a getirirse, Şimon’un ona sözel olarak “feragat ediyorum” demesi gerekir. Bu aşamada Şimon mitsvayı yerine getirmiş olur, böylece Reuven’in borcu teknik olarak ortadan kalkar ve “kanuni açıdan” bunu ödeme zorunluluğu artık yoktur.
Öte yandan gerçekte, Reuven’in borcu “ahlaki açıdan” devam etmektedir. Dolayısıyla eğer Reuven “Olsun ben yine de ödemek istiyorum” derse, Şimon bu parayı alabilir. Zira Tora, Şemita yılı sonu için sadece alacaklının baskı yapmasını yasaklamıştır, ama borçlunun borcunu ödemesini yasaklamış değildir [ama ödememe hakkını vermiştir]. Hatta Hahamlarımız, borcu Şemita yılı nedeniyle iptal olmuş birinin, yine de gelip bu borcunu ödemek istemesinin özellikle önemli olduğunun altını çizerler. Dahası, Tora’nın amacı borcunu ödeyebilecek güce sahip bir borçluyu bu ahlaki borçtan muaf kılmak değildir ve alacaklı, maddi gücü yerinde olan borçlunun borcunu teknik olarak affetse de, ondan bu borcunu yine de ödemesini bekleme hakkına sahiptir. Sonuç olarak Tora iki taraftan sadece alacaklıya alacağından feragat etme emri vermiştir, ama bunda borçluyu yükümlülüğünden muaf kılacak bir şey yoktur. [Belli başlı durumlarda Şemita yılı sonunda silinmeyecek şekilde borç vermek mümkündür; ancak bu konudaki ayrıntılara girmenin yeri burası değil.]
Tora’ya göre Şemita’nın her iki yönü, Yahudilerin çoğunluğunun Erets-Yisrael’de yaşadığı dönemlerde yürürlüktedir. Ancak Hahamlarımız, diğer birçok mitsvada olduğu gibi burada da, mitsvanın unutulmaması için uygulamanın günümüzde de devam etmesine hükmetmişlerdir. Dolayısıyla günümüzde bu kurallar DeRabanan, yani Hahamlarca öngörülmüş bir mitsva niteliğine sahiptir ve bağlayıcıdır. Ayrıca Şemita kanununun tarımsal yönü sadece Erets-Yisrael için geçerliyken, parasal yön dünyanın her yerinde geçerlidir. Pasuktaki “akran ve kardeş” ifadesi, söz konusu kanunların sadece Yahudiler arasında geçerli olduğunu belirtir.
Tora’nın Şemita yılında alacaklıdan alacağının affını istemesi ile borçluyu “akran ve kardeş” olarak tanımlaması arasında yakın bir bağ vardır. Tüm Yahudiler birbirinin akran ve kardeşi olduğuna göre, birbirinin gelişimine öncelik vermekle yükümlüdür ve bu nedenle, normal şartlarda insanlar arasındaki ilişkide gerilimlere yol açabilen borç halatını gevşetmek önem taşır. Önce de belirtildiği üzere, Şemita yılının bitimiyle, bir borç, kanuni bir yükümlülük olmaktan çıkıp varlığını sadece ahlaki bir yükümlülük olarak sürdürmeye başlar. Yükümlülüğün bu yönünün de sona erip ermemesi borçlunun kararına bırakılmıştır ve Tora’nın bu kişiye bu konuda gösterdiği güven ona ahlaki bir yücelme duygusu katacaktır. Bundan sonra borcunu öderse, bu tamamen onun ahlaki ve vicdani kararının bir sonucudur ve bu onun için insanı boğan bir kanuni yükümlülükten çok, bir onur meselesi haline gelecektir. Burada kullanılan “akran ve kardeş” sıfatı, Tora’nın borçlu ile alacaklıdan ne beklediğini açıklamaktadır. Tanrı herkesin Babasıdır ve çocuklarından da kardeşlere yaraşır bir ilişki içinde olmalarını istemektedir.
Şemitat Kesafim maddi feragati gerektirdiği için insanlar Şemita yılının sonuna doğru borç vermekten kaçınma eğilimi gösterebilir. Tora bu nedenle bir uyarıda bulunmaktadır: “Dikkatli ol; sakın kalbinde, ‘Yedinci yıl yaklaşıyor; Şemita yılı’ şeklinde haince bir düşünce olup da yoksul kardeşine kötü gözle bakarak ona [borç] vermezlik etme” (Devarim 15:9). Ama bu uyarıya rağmen, İllel A-Zaken’in döneminde birçok kişi, borçlunun Şemita yılı bitmeden önce borcunu ödemek için paraya [ya da isteğe] sahip olmayacağı korkusuyla Şemita yılı yaklaştığında borç vermekten kaçınmaya başlamıştı. Bu, borç almaya ihtiyaç duyan fakirlerin durumunu zorlaştırıyordu. Bu nedenle İllel Azaken ve başkanlığındaki Bet-Din buna prozbol adlı bir çözüm geliştirdi. Bu çözüm, Şemitat Kesafim kuralındaki bir ayrıntıya dayanmaktaydı.
Buna göre, her ne kadar Şemita yılının bitimi tüm borçların otomatik olarak ortadan kalkmasını sağlarsa ve artık alacaklının borçluyu sıkıştırması yasak hale gelirse de, eğer bir alacaklı, borç senedini Bet-Din’e havale ederse, borç iptal olmaz. Çünkü Şemita sadece “bireysel alacakları” iptal eder. Ama Bet-Din’e yönelik alacaklar iptal olmaz ve dolayısıyla bir Bet-Din kendisi vasıtasıyla borçlanılmış bir parayı, Şemita geçtikten sonra bile tahsil edebilir. İşte, prozbol çözümü de buna dayanır. Bu çözüm doğrultusunda bir alacaklı, üç yargıçtan oluşan bir Bet-Din’in huzuruna gelip mevcut tüm alacaklarının tahsilâtının Bet-Din’e havale edildiğini beyan ederse borcunu Şemita bittikten sonra bile tahsil etme hakkı doğar.
Prozbol bu işlemi düzenlemek amacıyla Bet-Din tarafından hazırlanmış ve Bet-Din’in huzuruna gelme gereğini de ortadan kaldıran standart bir sözleşmedir. Kelime anlamı olarak “Proz Buli U-Buti – Hem Zengine Hem de Fakire Yararlı Düzenleme” kelimelerinin sıkıştırılmış halidir. Zengin için yararlıdır, çünkü alacağını tahsil edebilecektir. Fakir için yararlıdır, çünkü borç almakta zorluk çekmeyecektir.
İllel Azaken bu çözümü geliştirdiği sırada Yahudilerin çoğunluğu Erets-Yisrael’de yaşamıyordu. Dolayısıyla o zamanda Şemita kuralları artık Tora’nın bir emri olarak değil, Hahamlarca öngörülmüş bir kanun niteliğindeydi. Dolayısıyla DeRabanan bir kısıtlamaya DeRabanan bir çıkış yolu üretilmiştir. Ama Şemita, “DeOrayta”, yani Tora’nın bir emri olarak yürürlükte olsaydı İllel bu çözümü geliştirmeyecekti.
Şemita yılının borçları affetmesi kuralı günümüzde de DeRabanan bir kural olarak geçerliliğini sürdürmektedir. Dolayısıyla borç para veren kişiler [hatta bu durumda olmayanlar bile], alacaklarını Şemita yılının bitiminden sonra da tahsil edebilmek için yerel Bet-Din’in hazırlamış olduğu bir prozbol belgesini imzalamalıdır. Günümüzde başta bankalar ve diğer borç para veren kurumlar olmak üzere, borç para veren bireyler de, Şemita senesinin sonundan, yani Roş Aşana’dan birkaç gün önce bu formu imzaladıkları takdirde tahsilâtı serbestçe yapabilirler. Aksi takdirde Yahudi kanununa göre borcu talep edemezler ve onu tahsil edebilmeleri, borçlunun kendiliğinden verip vermeme kararına bağlıdır.
Prozbol çözümü, Tora kanununun ne kadar dinamik ve çok yönlü çözümlere ne kadar açık olduğunun bir örneğidir. Şüphesiz, kanunun kesin kriterlerinin yerinden oynamasının mümkün olmadığı durumlar vardır. Ancak diğer bazı durumlarda, bunun gibi yaratıcı çözümler Tora kanunun dinamizmi içinde önemli bir yere sahiptir.
Comments