O büyük katliam sonrası geçen seneye bakıyorum Hanuka ve Purimi nasıl neşeyle kutlarız, Pesahta eksik sofralarımıza nasıl otururuz, 7 Ekim tarihini nasıl geçiririz diye merak ettikten sonra, Simhat Tora'nın yaklaşmasıyla çok karmaşık duygular içine girdim. 5785 senesi benim için yoğun ruhani gündemiyle başlamıştı.
Roş Aşana öncesi eşim ve oğlum tüm uçuş iptallerine rağmen Ukranya’daki Breslevli Rabi Nahman'ın mezarını ziyaret edebilmeleri için iki gün süren hava, su ve kara yolculuğu yapmışlardı. Ben ise çocuklarla birlikte Roş Aşana sabahı 10 sene sonra ilk defa sinagogda dua edebilmek için yerimi almıştım.
Senenin en uzun Musaf duasında şofar seslerini duyarken akmaya başlayan gözyaşlarım, hem son bir senede söylenmeyen anlaşılmayan, sıkışıp kalan tüm acıları şifalandırıyordu hem de birkaç ay önce vefat eden anneannem ile birlikte geçirdiğim çocukluğumdaki bayram anlarına götürüyordu.
Kipur günü de normalden farklı olarak sadece Neila duasının sonuna doğru şofar dinlemek için sinagoga gitmek yerine biraz daha erkenden mahellede daha önce hiç gitmedigim bir sinagoga kendimi attım. O dualar, ilahiler, yakarışlar yine ruhumun yaralarına merhem oluyor ve A-şem'in merhametini yoğun bir şekilde hissettiriyordu. Orucun sonuna yaklaşırken o kadar huzurluydum ki saatlerce daha kalıp etrafımdaki kadınlarla birbirmize sarılarak dualar etmeye devam edebilirdim.
Sonra Sukot bayramı başladı. Balkonda kurduğumuz bu barakada yemeye, uyumaya zaman geçirmeye başladık. Ailece tatilde olmanın keyfini gündüz doğa güzelliklerini keşfederek akşamları da arkadaşlarımızın sukalarına giderek değerlendirdik. Oşana Raba arifesine geldigimizde kalbimin daraldığını hissediyordum ertesi gün Sim'hat Tora ve Şemini Atseret bayramları için yeniden mutfağa girmem gerektiği için değil, zihnimin kelimelere dökmediği ama bedenimin Travmasını hatırlamaya başladığının bir işaretiydi. O gece zoom üzerinden benim gibi uyumayıp Tora sohbeti etmek isteyen onlarca kişi Teilim okuyarak senenin başından beri geçtiğimiz bu 3. Ruhani yargı aşamasına birlikte hazırlandık.
Simha Tora bayram akşamı geldiğinde eşim ve çocuklarım sinagoga indiler, danslar ve şarkılar eşliğinde dualar etmeye başladılar, ben ise balkonda oturup ağlıyor yerimden bir türlü kalkamıyordum.
Çok sayıda kurbanınki gibi üzücü haberler duyduğumuzda, aklımıza Talmud kaynaklı güçlü bir cümleyi getirebiliriz; “Gizli bir adama gözyaşı döken, iyi bir adam, A-şem'in dikkatinden kaçmaz, O onları sayar ve hazinesine yatırır."
Bu büyük kayıpları öğrendikten sonra ağlayan kişi, her gözyaşının üst dünyada sayıldığını ve saklandığını bilmelidir. Rav Kook bu cümleyi şöyle açıklıyor: Üzüntümüzün ve acımızın bir değeri var. Bugün döktüğümüz gözyaşlarının çok etkisi var. Bu sadece küçük ve rahatsız edici bir şeyden dolayı ve haksız üzüntü değil. Kutsal bir onarımdır. Sonsuzluğa, ruhumuzdaki ve insanlığımızdaki çok derin şeylere bağlı bir acı. Doğru nedenlerle üzüldüğümüzde, her gözyaşı sayılır. Bu gözyaşları bir zayıflık belirtisi değildir. Aksine, iyiyle, kutsal olanla olan bağlantımızın gücüne tanıklık ederler. Her gözyaşı dünyayı aydınlatmaya devam etme taahhüdüdür. Bu yüzden bu gözyaşları düşmez, yükselir. Ve bu dünyaya daha fazla merhamet iner ve ilahi yargıyı yumuşatır.
Kendi adıma tanımadığım yüzlerce kurban için, dönüşünü beklediğimiz rehinelerimiz için aktı ve aktı gözyaşları sonra kalktım ve sinagoga gittim. Kızım Şira'yı kucagıma alıp üç saate yakın onlarca kadın ve çocukla beraber dans ettim. Tora'nın halkı olduğumuz için, yaşamı seçmeye devam ettiğimiz için, acılarımızın bizi dönüştürmesine izin verip, güçlenip, sonsuz olana bağlandığımız için ve bunun sevincini yaşadığımız bir bayramımız olduğu için ne kadar şanslı olduğumuzu hissettim.
Bundan sonra Aşem'in yardımıyla iyi haberlerle kutsanalım ve sevinç gözyaşları akıtalım.
RİVA N. ESSEMENİ
Commentaires