Amerikalılar, inişli çıkışlı ilişkilere “Love and Hate Relationship” derler. Yani bir bakmışsın çok seviyorsun, bir bakmışsın nefret ediyorsun. Size de olmaz mı? Açıkçası bana pek olmaz, çizgilerim kesindir, kararımı verdim mi, bir şeyi ya severim ya da sevmem. Ama pandemi bu… Ne yapacağı belli olmaz! Bir bakmışsın seni alaşağı etmiş, bütün huylarını bir bir değiştirmiş.
İşin özü kardan nefret ederim. Soğuğundan, yolları kapatmasından, seferleri iptal etmesinden, gecikmelere neden olmasından, planları ertelemesinden gerçek anlamda nefret ederim. İnsanların karı neden romantik bir unsur gibi gördüklerini, lapa lapa yağarken, ellerine bir fincan sıcak çikolata alıp pencerenin önüne konuşlanmalarını, karın düşüşünü yüzlerinde hafif bir tebessüm ve derin bir hayranlıkla izlemelerini anlayamazdım bir türlü. Kar hayalleri kuranlar da cabası: “Ahhhh şöyle güzel bir kar yağsa da, bütün mikroplar kırılsa…” diyenleri şaşkın bakışlarla izlerdim. Pandemi öncesinde kar yağarken ben de pencerenin önünden ayrılmazdım, ama sebebim başkaydı. Şayet ofisteysem: “Eve nasıl döneceğim?”, evdeysem: “Böyle yağmaya devam ederse, yarın sabah nasıl işe gideceğim?” diye düşüne düşüne, burnumu cama yapıştırırdım.
İstanbul’a birkaç senedir, şöyle “adam gibi” bir kar yağmadı, o yüzden ben de fazla sorun etmedim. Ancak bu yıl pandemi bu gidişatı da değiştirdi ve son bir ayda, gayet etkili sayılabilecek iki kar yağışına şahit olduk. Bu süreçte ben de kar ile “barış” ilan ettim - geçici ateşkes de olabilir, şu an için tam bilemiyorum. Hiç kuşkusuz son dönemde hiçbir seyahat planı yapmıyor, evden çalışıyor olmamın etkileri bunlar. Bir yere yetişme telaşım, acelem de yok ne de olsa. Hatta inanmayacaksınız, geçen sabah uyandığımda, yatak odamın penceresini açıp da içeri mis gibi kar havasının dolması bana ilginç bir huzur verdi. Dedim ya pandemi bu, ne yapacağı hiç belli olmaz!
Birkaç iyi yönünü daha buldum karın: Barajların doluluk oranını önemli ölçüde etkiliyormuş - hatta yağmurdan bile fazla. Bu sayede İstanbul’daki barajların doluluk oranı yüzde 48’e yükselmiş. Ocak ayında yüzde 20’nin altına kadar gerileyen baraj doluluğu da böylece bir ay içinde 28 puanlık bir artış kaydetmiş. Toprağın 20-30 santimetre altına kadar inebilen ve topraktaki nem oranını artıran kar yağışları tarım için büyük önem taşıyormuş. Karda bulunan amonyak, karın erimesiyle birlikte toprakta kalıyormuş. Yanı sıra, kar suyu, topraktaki potasyum, kalsiyum, demir gibi mineralleri çözerek bitkilerin beslenmesini sağlıyormuş. Yani o kadar da nefret edilecek bir şey değilmiş.
Demem o ki, (ekşi sözlükten alıntıdır): yağışını penceresinden izleyen patronların “Ay ne de güzel yağıyor, pamuk gibi,” ofis çalışanlarının “Bu trafikte nasıl eve varacağız?”, asgari ücretle geçinenin “Bu ay doğalgazı nasıl ödeyeceğim?", işsizlerin “Evin içindeyken ağzımdan duman çıkması ne de acayip!” diye düşünmesine yol açan doğa olayıdır kar.
Comments