7 Ekim israel devleti ve tüm Yahudi halkı için çok önemli bir tarih olarak konuşulacak. Içinde bulunduğumuz savaş süreci sadece o gün bile yaşanan travmayı anlamaya engel olsa da daha güzel günler çok yakında gelecek ve geri dönüp siyasi, askeri, ekonomik, sosyolojik ya da psikolojik analizleri daha derin yapılabileceğiz.
7 Ekim benim adıma da özellikle iki noktada değişim getirdi ve bu yazımda bunlara değinmek isterim.
16 senedir İsrael'de yaşarken toplumun bir çok farklı kesiminden kişilerle çok yakın ilişkilerde bulunma şansını buldum. Yeruşalayim’de ultra ortodoks mahallelerde, Telaviv'in en marjinal sokaklarında, Golan tepelerinde Suriye sınırında yaşayan koruyucu ailemde ( tek başına aliya yapınca ilk senelerde Şabat ve bayramlarda bana gerçekten bir aile oldular) her bayram tatilinde Yehuda ve Şomron'da doğa gezilerinde, yaz tatilinde senelerdir karış karış keşfettigimiz Lübnan sınırında (şu anda malesef ateş altında olan) köylerdeydim.
Israel dışında Yahudi ya da Yahudi olmayan, dindar ya da olmayan, zengin ya da fakir diye ayrılan cemaatlerimiz vardır. Ancak İsrael'de bu ayırım çok daha derindir. Yahudi, Durzi, Müslüman Arap, Hristiyan Arap... Yahudiler içinde Aşkenaz Sefarad... göç ettiği ülkeye göre Rus, Amerikali Fransız , Etiyopyalı, Yemenli vs dinsel yaşam şekline göre laik, dindar, milliyetçi, yerleşimci, haredi vs ( haredi dünyasındaki ayrımlara değinsem ayrı bir yazı konusu) siyasi görüşüne göre sağcı, solcu, merkezde olanlar... Liste çok karmaşık ve bir sosyolog her zaman toplumsal olarak ilgi çekici ama bir o kadar da bu kadar farklılıkların derin bölünmeler yarattığını görmek üzücü.
7 Ekim farklılıklarımıza rağmen bir olmak, birbirimizi desteklemek adına çok büyük bir dönüm noktası... Hayatta kalma mücadelesi, düşman tehlikesi söz konusu olunca tek bir Israel halkına dönüşebilmek son haftaların en büyük mucizesi ve dileğim bunun savaş sonrasında da devam etmesi ...
Ikinci nokta... 16 senedir burada olmama rağmen büyükanne tarafından İsrael'in yeni kurulduğu yıllarda bu topraklara yerleşen akrabalarımı araştırma fırsatını bulamadım.
7 ekim akşaminda bayram ve şabat bitiminde telefonuma baktığımda paylaşılan kayıp isimleri ve resimleri arasında bir tanesi vardi ki benim için çok farklıydı. Bakışları ve masmavi gözleri sanki bana çok tanıdıktı ( hatta ilk bakışta büyük oğlum Hillel'e bile benzettim) Birkaç gün içinde büyükannemin genç kızlik soyadı Aşkenazi ailesinden birçok kişinin bu gencin resmini paylaştığını gördüm.Omer Şem Tov, 21 yaşında Hertseliya şehrinden genç bir müzik tutkunu arkadaşlarıyla birlikte katıldığı partiden kaçırıldı ve hala Hamas'in elinde bulunuyor....
Annesi Shelly, ilk günden itibaren rehineleri temsilen birçok yerde konuşmalar yaptı, röportajlar verdi . Bazen isyan ederek bağırarak, bazen çaresizce ağlayarak hep aynı mesaji verdi: Onlar hepimizin çocuğu, akrabası, tanıdığı. Şu anda sadece birlik olma zamanı farklılıklari sorumluları konuşmaya ara verin....
7 ekimden sonra büyükannemin erkek kardeşlerinden birinin torunu olan ikinci kuzenim Shelly ile tanıştık. Her şabat soframıza bir fazla tabağı Omer için koyarak O'nu yanımızda hissediyoruz, konuşuyoruz, dualar ediyoruz. Hangi balığı sever, ne kadar ekmek yer, hangi şabat şarkısında bize eşlik eder diye tahminlerde bulunuyoruz.
Şimdi en büyük dileğim Tanrı'nın yardımıyla barış dolu günlerin gelmesi, bütün rehinelerin evlerine dönebilmesi ve çocuklarımı Omer ve kardeşleriyle tanıştırabilmek... Sizler de bu dileğime dualarınızla katılmak ister misiniz ?
Comments