Yeruşalayim'de Şaare Tsedek hastanesinde doğum bölümünde bir oda penceresinden dışarı bakarken karşıdaki Herzl tepesinde yatan asker ve siyasilerin mezarlarını görüyorum. Bugün ulusal yas günü. Lag Ba’omer kutlamaları sırasında Meron Dağı trajedisinde öldürülen 45 kişinin anısına… ve 150 yaralının çabuk iyileşmesi için…
Doğum ve ölüm... kutlamalardaki eğlencelerden cenazelere. Göksel hesapları her zaman anlamıyorum, ama bu sabah, burada, haftalar süren bir bekleyiş ve saatler süren bir doğum sonrasında kızım Shira Hadassa'yi dünyaya getirdiğim hastanede, yerde dünyevi hesaplar yapmak zorundayız.
45 sayısını düşünüyorum.. הם onlar kelimesinin sayısal değerine eşit. Trajedinin kurbanlarının haredi olması karşısında söylemleri okuyorum. "Onlar'dan" bahsederken tarikat, geri kafalı diye başlayıp ölen masum insanları ve ailelerinin acısını görmezden gelen bir zihniyetle yazanları anlamaya çalışıyorum üzülüyorum..
Haredi gruplarına bakıyorum, olay anında müdahale eden polislere karşı duyulan bir öfke… onlar ve bizler… birbirinden çok uzaklaşmış kutuplaşmış bir halkı görüyorum. Olayın sabahında komşu Arap köylerinden yollarda kalan Yahudilere dağıtılan su ve yemeği görünce umutlanıyorum. Kan ihtiyacı var dendiğinde saatlerce kuyrukta bekleyen her inançtan kişiyi görünce herkes aynı değil diyorum... onlar bu trajedide hayatını kaybeden 45 kişi değil, bizlerden birileri kardeşlerimiz…
45 sayısını düşünüyorum מה- ne kelimesinin sayısal değerine eşit… Ne için bunlar yaşandı, kim suçlu bunları düşünmek için önce acının yaşanmasını, cenazelerin yapılmasını ve en azından bir haftalık yas süreci- “Şiva”nın bitmesini bekliyorum. Ne öğrenebiliriz peki diye kendime sormadan duramıyorum.
Korkunç bir felaketle karşı karşıya kaldığımızda, kurallara saygı göstermeyi kendimize mi üstlenmemiz gereken zamanlar olarak görebiliyor muyuz? Temel güvenlik önlemleriyle ilgileniyor muyuz? Bu basit “Mitzva”yı küçümsememek için: "Kendinize iyi bakın!"
Arad Festivali felaketi, Maccabiah felaketi, Carmel felaketi, Nahal Tzafit felaketi, "Versailles" kabul salonu felaketi ve şimdi Méron felaketi bize kanla şunları hatırlatıyor: bir mühendisin uygun onayını sağlayın, gerekirse tahliyeyi planlayın, girişteki insan sayısını sınırlayın, vb. - Meron'un özel karakterini anlamayan birinin sıkıcı bürokrasisi değil. Kutsal bir “Mitzvah”. Bunda iyi olmamız gerekiyor.
Her zaman olduğu gibi haftanın peraşasıyla da ilgisini arıyorum. Şabat'ta okuduğumuz peraşa “Emor” un ana temalarından biri hayatın kutsallığıdır. Halkın önderleri olan rahiplerin ölmesini engelleyen yasakları tekrarlıyoruz. Bugüne kadar rahipler mezarlıklara girmiyor. Yorumcularımız, Mısır kültürü ölümü kutsarken (piramitlerde mumyalama) – “Perasha”nın bize ruhsal ağırlık merkezinin değişmesi gerektiğini söylediğini açıklıyor. Yaşamı kutsallaştıran bir Yahudi kültürü inşa etmeliyiz. Hayat senin için çok değerli olsun ve ona iyi bak.
Kişisel hayatımızda dili değiştirmemiz gerekebilir: bariyerler ve koruyucu çitler takın, (laşon ara kurallarını öğrenin), yasal hızda sürün, lastik basıncımızı kontrol edin - bu bir zorunluluktur. Bu bir emirdir (Halacha). Bu çok kritik… Tüm bunlara, onların ruhlarının kalkması için, ama aynı zamanda yanımızda olan herkesin korunması için daha fazla dikkat etmemiz gerekmez mi?
Sosyal medyada, hayatını kaybeden 45 kişinin ailelerinin açık adresleri paylaşılıyor. Bu yas günlerinde hiç tanımadığımız ya da televizyon ve dizilerden fikir sahibi olduğumuz haredileri ziyaret etmek ve bir “Mitsva” yapmak (Avel ziyareti) için bir fırsat olabilir.
Bu 45 değerli ruhun anısına ruhsal güçlenme ve iç gözlem için tüm önerilerle birlikte, bu felaket bizi daha güçlü ve daha tetikte yapacaktır.
Listeden 5 kişiyi uzaktan da olsa tanıyor olmak… benim için trajedinin farklı bir boyutu. Özellikle son 12 yıldır haredi dünyasının içinde olmam da bu tanıma olasılığını arttırıyor. İçlerinden Matlon ailesinden kısaca bahsederek yazımı bitirmek istiyorum.
Hayatını kaybeden Rav Simon z"l nun babası Rav Yosef eşimin sinagogunun yahidlerindendir. Kendisi de çok sık babasını ailece Şabat’larda ziyarete geldiği için aslında Şabat dualarının tanıdık bir simasıydı. Kurtarma görevlileri ona ulaştığında hala yaşamaktaydı. Hemen altında küçük bir çocuğun olduğunu söyleyerek önce onun kurtarılmasını istedi ve bu O'nun son sözleri oldu. 10 çocuk babası olan Rav Simon Matlon, sevilen bir öğretmen aynı zamanda gönüllü işlerde gizli bir kahramandı. Son nefesinde de yine hayat kurtarmaya çalışmıştı. Daha sonra cebinde bulunan bir mektup da bize bıraktığı bir başka mesajdı. Değerli Rav Nissim Ashkenazinin tercümesiyle paylaşıyorum:
“Hayal kırıklığıyla dolu olmak yerine -
Her şeyi sevgiyle kabul edin.
Katı olmak yerine -
Esnek olun.
Homurdanmak yerine -
Akıl yönetin.
Homurdanmak yerine -
Daha çok teşekkür edin.
Şikayet etmek yerine
Kötülüğü filtreleyin.
Suda boğulmak yerine -
‘Her şey Tanrı’dandır deyin’.
Tüm dünyayı suçlamak yerine:
En Büyüğünün kim olduğunu unutmayın.
Kızmak yerine -
Derin bir nefes alın, gerin.
Üzülmek yerine -
İnancı pratik bir şekilde uygulayın.
Siyah görmek yerine
Bardağın dolu tarafını görün.”
Her birinin ruhlarının yükselmesi ve aramızdaki birlik beraberliği artması dileğiyle…
Comments