Yahudiliģin kadın karakterleri deyince aklımıza öncelikle 4 annemiz Sara, Rivka, Rahel ve Lea gelmektedir. Sözlü Tora'nın Megila bölümüne baktığımızda yedi kadın peygamberin listesi bulunmaktadır: Sarah, Miryam, Debora, Hana, Avigayil, Hulda ve Esther .
Bu yazımda duaların kadını Hana'dan bahsetmeye çalışacağım. Hana bir peygamber olmanın yanında, bir kadındı. Kadın olarak anne olmayı, çocuk doğurmayı arzuluyor; ancak çok uzun bir süre bu mutluluktan mahrum kalıyor. Anne olma arzusundaki duası, peygamberlik anlamında çok güçlü bilgileri içeriyor. Gemara Brahot'da, Hana'nın duasını nasıl formüle ettiğini öğreniyoruz. Tanrı'ya şöyle soruyor : “Dünyanda yarattığın tüm orduların başında olan, bana bir oğul veremez misin? "
Roş Aşana'nın ilk gününün Aftara'sında Hana, Tanrı'ya, A-şem Tzevaot - Orduların Tanrısı ünvanını verir. Gemara bize, dünyanın yaratılışından Hana'nın bu duasına kadar hiç kimsenin Tanrı'yı bu ünvanı vererek onurlandırmadığını söyler.
Midraş (Pessikta Rabati), Hana'nın ısrarını daha da detaylandırır ve duasında şunu söyler: “Dünyanın efendisi, göklerde bir ordu ve yeryüzünde bir ordu vardır. Acaba hangisine ait olduğumu merak ediyorum. Göksel ev sahibinizin bir parçası olsaydım, yememeli, içmemeli, doğurmamalı veya ölmemeliydim. Sonsuza kadar yaşamalıyım aynı melekler gibi. Ve eğer yeryüzündeki orduya aitsem, sadece size hizmet etmeli, yiyip içmemeli, aynı zamanda doğurmalıyım. Tanrı ona şöyle cevap verdi: "Ordularımın büyüklüğünden bahsettiğin için, yeryüzündeki ordumun bir parçası olmayı gönülden istediğin için ben de senin ordularının büyüklüğünü, torunlarının büyüklüğünü ilan ediyorum."
Hana, yukarıdaki orduların (melekler) ve aşağıdaki ordunun (insan dünyası) görev dağılımını anlatan ve bu şekilde insanın bu dünyada Tanrı'nın ismini yaşatan, hareketleriyle, sözleriyle onu var edebilme gücüne sahip olduğunu onaylayan bir inanış ve yaşayış şeklinin ilk adımlarını attı.
Dualarımızda bizzat kendisi gibi kelimeleri söylemeyi Hana'nın duasından öğrendik. Erkekler ve kadınlar, bir kadının ortaya koyduğu 'Hana' örneğiyle dua etmeyi öğrenirler. Buna ek olarak, bilgelerimizin sözlerinden iki alıntı da dua ettiğimizde yaklaşımımızın başka bir yönünü anlamamızı sağlar. Genel olarak, dua sözlerimizde ve özellikle şevkimizde, ne istediğimizi genişletmeyi normal buluyoruz. Şimdi, Bilgelerimizden aldığımız bu iki metinle, dua ettiğimizde, A-şem'den bir şey sorduğumuzda, zihnimizi tamamen istediğimiz şeye odaklamamamız gerektiğini anlayabiliriz; daha ziyade, düşüncemizi yoğun bir şekilde A-şem'in büyüklüğü ve iyiliği ile ilgili bir düşünceye odaklamalı ve daha kısaca isteğimizi ifade etmeliyiz.
Midraş Şmuel şöyle diyor: 'Hana, oğlu Şmuel'i doğurduğunda 130 yaşındaydı duasının duyulması için çok uzun süre beklemişti. Mantıken, çaresizlikten, kadınların doğum yaptığı yaşın çok ötesinde olduğunu anladığında, kendisini çocuksuz olmaya terk edebilirdi. Ancak inancı, A-şem'e olan güveni o kadar açıktı ki, ona bir mucize yapabileceği aşikardı. Bir peygamber olarak, mucizelerin olanaklarına ilişkin görüşü diğer insanlardan daha somut ve dolayısıyla daha yapıcıydı.
Genelde anne olmak isteyen bir kadın vücudunda oluşmuş bir varlığın büyüdüğünü görmenin verdiği hazzı kendisinin bir parçası olarak görür. Bu seviyede, çocuk büyürken annesinden uzaklaşmak zorunda kaldığında, saatlerini anaokulunda, daha sonra okulda, sonra iş yerinde geçirdikçe bu mesafelerin her adımı, anneyi hüzünlendirir. Hana'da ters davranışı öğreniyoruz. Hana, oğlunu Bet Amikdaş'a verir. Sütten kesilir kesilmez Kohen Gadol, Eli'nin hizmetindedir. Hana'nın amaçladığı bu rol onu mutlu ediyordu çünkü oğlunun bencillikten kurtulmasını istedi ve oğlunun bu dünyadaki Tanrı'nın ordusunun bir parçası olarak görmek annelik egosundan çok daha değerliydi.
Hana'nin, A-şem'e verdiği mucize için minnettarlığını ifade etme biçimi de harika. Şmuel Alef'in ikinci bölümünün ilk on pasuğunu kapsayan ve aynı zamanda Roş Aşana'nın ilk gününün bu Aftara'sının bir parçası olan yüce bir ilahidir. Nasıl teşekkür edeceğimizi bilmek de, Hana'nın hayranlık uyandıran kişiliğinden öğrenebileceğimiz bir başka değerli derstir.
Dualarımızı söylerken kalbimizden dudaklarımiza kelimeleri üflemek, sonuçlarını hemen görmesek de dua etmeye devam etmek, umutsuzluğa düşmemek, dualarımızı detaylandirarak neden ve ne amaçla bu istekte bulunduğumuzu ifade etmek ve sonuç ne olursa olsun teşekkür etmek Hana'dan dua ile öğreneceğimiz prensipten birkaçıdır.
Birçok kişinin hayatına dokunan, öğrendiklerini paylaşmayı ihmal etmeyen, yaptığı ve aracı olduğu mitsvalarla Tanrı'ya yaklaşmayı hedef edinen çok değerli bir asker şu an hastanede savaş veriyor. Tanrı'nın yeryüzündeki ordusunun bu sevilen ruhu için birçok Tehilim grubunda dualar ediliyor, onun adına ihtiyaclı aileler için tsadaka toplanıyor, tora öğrenimi, haladan bir parça ayırma, Şabat mumu yakma gibi birçok mitsva yapılıyor.
A-şem'e dualarımızı yöneltirken peygamber Hana'yi örnek alıyoruz ve en yakında yaptığı mucizelere teşekkür edebilmeyi ve güzel haberler almayı diliyoruz. Sevgili Zizi Hana bat Korin, bu yazıyı seni düşünerek, sonradan aldığın Hana isminin sana verdiği gücü hatırlayarak yazdım. A-sem'in isteği olsun ki en kısa zamanda uyan ve her zaman takip ettigin gibi bu yazıyı da kendi gözlerinle oku. Ailen ,eşin , çocukların ve tüm sevdiklerinin olumlu enerjileri de bu kelimelerin içinde…
"Hana dua edip şöyle dedi: "Neşelendi kalbim Tanrı'yla, yükseldi onurum, genişledi şimdiye kadar suskun kalan ağzım çünkü kurtarmanla sevince boğuldum…"