top of page

NEREDEN NEREYE? CORONA’DAN NOBEL’E


(Yazarın yazısını sesli dinlemek için tıklayınız)

Merhaba sevgili okuyucularım. Çok uzun süren Yamim Noraim ve Sukkot bayramlarından sonra, sonunda normal hayata döndük. Yeni normalden söz ediyorum. Evde oturmaya devam, evin etrafında dolanmaca, çocukları torunları görmek hak getire… işte kendi çapında olabildiği kadar normal.

Sukot bayramında hamarat oldum. Borekas yaptım. Hayatımda ilk defa. İlk deneme olmasına rağmen çok lezzetli oldular. Eski normale döneceğimiz zaman bu sefer çocuklarıma da ikram etmeyi umut ediyorum.

Ben her gün neler mi yapıyorum? Yaz babam yaz. O kadar çok yazıyorum ki, sonunda gözlerim çapraz oluyor. Siyah bir maske ile uzanıp gözlerimi dinlendirmeye çalışırken, bu defa da kafam çılgın gibi çalışmaya devam ediyor. Çok yorgunum. Beynimde galiba hiper aktivite var. Eskiden beş kitabı aynı zamanda okurdum. Şimdi beynimin içinde en az üç yazı dolanıyor. Yazmazsam kimsenin haberi olmayacak ama, ne yazık ki benim haberim var. Ben kendime tatil veremiyorum. Bu Corona da tuz biber ekti. Evde otur, dışarı çıkma nereye kadar? Sonunda yazı kolik oldum.

Bu arada dünyada hayat devam ediyor. Nobel ödülleri sahiplerini bulmaya başladı. İlim, bilim tabii ki çok önemli ama benim birincil derecede en çok ilgilendiğim şey edebiyat. Dolayısı ile Nobel Edebiyat Ödülü benim için en çekici olanı. Bilindiği gibi bu seneki edebiyat ödülünü Amerikalı kadın şair Louise Glück kazandı. Glück babası Rus ve annesi Macar Yahudi’si olan, Amerikalı bir ailede dünyaya geldi.1943 yılında doğduğu zaman kendisinden önce ölen ablasının varlığı evde kuvvetle hissedlirken,1945 yılında da kardeşi Therese doğmuştu. Louise’in her zaman annesi ile açmazları vardı. Onun kontrolü altında yaşamak istemiyordu. Ablasının ölümünden kendini sorumlu tutan halleri vardı. Ondandır ki lise çağlarındayken “Anoreksiya Nevroza” hastalığına yakalandı. Bu yüzden okula ara vermek zorunda kaldı. Yedi sene psikanaliz tedavisi gördü. Şair ”En sonunda bu hastalıktan öleceğimi anladım. Ama kesinlikle ölmek istemiyordum” demekteydi. Sonunda yedi yıllık mücadeleden sonra iyileşti.

Durumu gereği tam zamanlı üniversite öğrencisi olamadı. Önce Sarah Lawrence Koleji’ne girdi. Ardından Columbia Üniversitesi’ne gitti ve kariyerini geliştirmeye başladı. 1967’ de Charles Hertz ile evlendi. Evlilik boşanmayla sonuçlandı. 68’ de ilk şiir derlemesi olan Firstborn’u yayınladı. Bu şiirleri olumlu eleştiriler aldı. Bu şiirlerin toplandığı başlık manidardı. Firstborn (İlk doğan) olarak koyduğu bu şiir toplamı yine kendisinden önce ölen ablasını aklından çıkaramadığını gösteriyordu. Bu şiirin sonunda; We look at the world once, in chidhood. The rest is memory” (Tek bir kez bakarız dünyaya çocukken. Gerisi sadece anılar) mısraı ile biter.

Glück bu kitabından sonra Vermont’taki Goddard Koleji’nde öğretmenlik yaparken yine bir yazma tıkanıklığına uğradı. Sonunda 1975 yılında “The House Of Marshland” adlı şiir kitabını yayınladı. Şair “Artık kendine özgü bir ses keşfettiğini” söylüyordu.73’de ilişki yaşadığı John Dranow’dan, Noah adlı bir oğlu olan şair, 77’ de onunla evlendi. Ardından peş peşe yayınladığı şiir kitapları ile birçok ödüle layık görüldü.1992 yılında Pulitzer ödülünü aldığı” The Wild İris” (Kardelenler) şiirinde kıştan sonra hayatın mucizevi dönüşünü anlatıyor:

Dünya beni baskı altına alırken, hayatta kalmayı beklemiyordum,

tekrar uyanmayı,

nemli toprakta vücudumun,

tekrar tepki verebileceğini,

çok uzun zaman sonra ilk baharın

soğuk ışığında, nasıl yeniden açılacağını hatırlamayı beklemiyordum.

korkuyorum, evet, ama aranızda yine

ağlamak

yeni dünyanın ham rüzgarında.

Glück geçen yıllar içinde sayısız edebiyat ödülleri kazandı. Ve en son bu hafta Nobel Edebiyat ödülüne layık görüldü. The New York Times Gazetesi’nin onunla yaptığı röportajda “Bu ödüle hazırlıksız yakalandım. Bu gün, sabahın 7’sinde ödül aldığım telefonla bana bildirildi. O saatten beri telefonlar durmak bilmiyor. Sokak, dibine kadar gazetecilerle dolu. Her şey kabus gibi” diyerek sorularını cevapladı. 2019 yılında boşandığı kocasının ardından, haftada altı kez arkadaşlarıyla dışarıda akşam yemekleri yerken, Corona’nın başlaması ile eve hapsolmuş. Bu yaz yeniden şiir yazmaya başlamış, çektiği bütün acıların sonunda yeniden kaleme sarılmış.

“Umut; bütün bunların içinde yaşayabiliyorsanız, diğer tarafta sanatın var olduğunu bilmenizden kaynaklanıyor” demekte.

…Ve işte okuduğunuz gibi büyük insanlar da aile travmaları, ayrılık acıları ve hatta corona ile boğuşuyorlar. Biz faniler ise tek başımıza sıkılıyoruz, bunalıyoruz. Yoksa şiir yazmaya mı başlasak?

Yeniden buluşuncaya değin sevgiyle kalın:))

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page