Atlit Detention Camp Müzesi, Hayfa'nın yaklaşık 20 kilometre güneyinde küçük bir şehir olan Atlit'te bulunuyor.
1930'lar ve 40'larda, bu bölge vaadedilmiş topraklara (şimdi İsrael Devleti) sığınmak isteyen yasadışı Yahudi göçmenler için bir gözaltı merkezi görevi gördü.
Arazi İngiliz Mandası yönetimi altındaydı ve yetkililer çok az Yahudi'nin ülkeye yasal olarak girmesine izin verdi.
Bu dönemde onbinlerce Yahudi burada hapsedildi.
Üç kat dikenli tel örgüyle, gözetleme kuleleri ve silahlı nöbetçilerle çevrili Atlit kampı, ürkütücü bir yer-di....
İsrael’in bu son dönemdeki kapanma - lockdown süreci bana geçmişten bir çağrışım yaptırdı..
Hernekadar anlamlar, şartlar , konular ve konumlar farklı olsa da...zihnimizin oyunları bazen başrolü kapıyor…
Atlit Detention Camp – Müzesi’ne geçen seneki ziyaretimi hatırladım.
Kendimi sarsıcı ve şok edici gerçeklerle karşı karşıya bulduğumu hatırladım....
600 mülteci - 600 Ma'apalim'i (*) taşıyan yüzlerce kırık dökük gemiden biri olan Galina, bir müze formatında geçmişe iz sürmeye olanak tanıyor, o zorlu günlerin heyecanını yaşatıyor, yaklaşan İngiliz Tutuklama birimlerine karşı sirenler eşliğinde özgürlüğü elinden alınmış hayat hikayelerini, fırtınalar içinde varolmanın ilahî gücünü hissettiyordu.
Yeni gelenlerin soyunuk olarak DDT dezenfekte duşlarına maruz bırakıldığı korkunç arıtma yıkama barakasında uygulananlar, Nazi Toplama Kamplarının yanında belki daha masumca durabilirdi ancak travmatik deneyimlerden sonra Vaadedilmiş Toprağında Yahudi Ma'apalimlerin beklemediği bir eziyetti...
Kadınlar ve erkekler dikenli tellerle ayrılmış ayrı barakalarda kalıyorlardı.
Bu uzun geniş yatakhane barakalarında, içlerinde hatıralarını resim ve fotoğraflarını barındıran birer valizle, ilkel şartlar altında günlük yaşamı olabildiğince sürdürmeye çalıştılar... Ma'apalim'ler....
Evli çiftlerin günde bir saat görüşmesine verilen izinle, çocuklar da doğdu bu barakalarda...
Bu çocukların şimdi yaşını başını almış kimlikler olarak Eretz İsrael'in büyük gururları olduğunu düşledim bir an...
Barakalarda yaşam izleri, her bir yatağın yanında, orada, geçmişteki o anda mevcut kişinin fotoğrafı, giysisi, günlük kullandığı eşyalar, kap kacağı, ilgi alanları, satranç tahtası, resim tuali, tığ, örgü işleri, oyuncaklar ve biberonlar ve bir bebek yatağı eşliğinde sahnelerle, yaşam tünelindeymiş etkisi yapıyordu.
Projeksiyon odasında film ve tanıtım sunumu, tarihsel açıklaması ardından 22 dönümlük arazi içinde yürüyüş alanında Hollywood filmlerinden çıkmışcasına 40'lı yıllar modeli küçük boyutlu bir uçak yine geçmişin tanıklığına aracılık etmek için oradaydı....
Bu uçakla Irak'tan 10 kişiyi kurtarmışlar...
Yıllar içinde izbelik bir alana dönüşen Kamp1987'de Yahudi Ulusal Fonu, Doğayı Koruma Derneği ve Tarihi Alanları Koruma Konseyi'nin desteğiyle kampın restorasyonu ve müzeye dönüştürülme projesi hayata geçti.
Atlit Gözaltı Merkezi Kampı’ndan “Büyük Kaçış” öncesi tarihi olaylar ise şöyle :
1938'de vaadedilmis kadim topraklarda hüküm süren İngiliz Manda Yönetimi, Hayfa'nın güneyinde, Hitler Almanya'sından canını kurtaran Yahudi mültecileri durdurmaya yönelik uygulamalar kapsamında bir Tutuklu Kamp'ı inşa etti.
9 Ekim 1945'te ise Hagana Savunma Kuruluşu'nun askerî kanadı Palmachnikler tarafindan müthiş bir operasyonla kurtarıldılar .
Kasım 1917'de İngiliz hükümeti, vaadedilmiş topraklarda, ulusal bir Yahudi ülkesi kurulmasını destekleyen Balfour Deklarasyonu'nu yayınlar.
Ancak giderek artan Arap baskısı sonucunda Yahudilere yönelik ılıman yaklaşımını değiştirmek "zorunda kalır.
Bunun sonucunda İngiliz Manda Yönetimi, o dönemde adına Palestine denilen vaadedilmiş topraklarda Yahudi haklarına kara bir leke olarak tarihe geçen meşhur 1939 tarihli "Beyaz Kağıt " uygulamasını gündeme getirir.
Buna göre ilk 5 sene boyunca Yahudilerin ülkeye girişi sadece 75.000 sayısı ile kısıtlanır, toprak edinmesini engelleyen yaptırımlar devreye girer ve Arapların kademeli olarak baskın güç olması öngörülür.
Almanya'da ise o tarihte Kristallnacht patlak vermiş, milyonlarca cana malolacak bir soykırımın eşiğine gelmiştir Avrupa...
Yasal yollardan vaadedilmiş topraklarda kabul görmeyen Yahudi mülteciler çareyi Siyonist Hareket aracılığıyla "yasadışı" yolları denemekte bulur.
Bu dönemin adı, tarihe “Aliyah Bet” olarak geçer.
Kısıtlamalar büyük mücadeleleri getirir.
Kitlesel boyutta hayat savaşı veren Yahudilere oynanan bu büyük oyun karşısında Yahudiler de boş durmayacak, bugünkü İsrael topraklarında yeşeren öncü kuvvet Hagana Savunma ve Koruma Örgüt'ünün kolları Avrupa'ya uzanacak, hızlandırılmış bir biçimde etkin bir göç sağlanacaktır.
Beyaz Kağıt yasaları gereğince Yahudiler vaadedilmiş toprağına bir "suçlu"gibi girmeye mecbur bırakılmış, ama hak ve adalet yerini bulmuştur birkaç adım sonrasında….
Kısıtlı imkânlarla ve çoğu denize uygun olmayan gemilerle Palestine'a doğru yola çıkan Ma'apalim grupları, Deniz Kuvvetleri gelişmiş İngiliz Manda Yönetimi karşısında makus talihin acı cilvesini tokat gibi yer.
İngilizler Yahudi yolcuları Avrupa'da kesin ve mutlak ölüme geri yollar.
1934'ten 1948'de İsrael Devleti'nin kuruluşuna kadar, yaklaşık 63 gemi 70.000 "kaçak göçmen" taşımış, yaklaşık 3.000 kişi de , İngilizlere karşı Palestine'a girmek için mücadele ederken bu uğurda hayatlarını kaybetmiştir.
Bazıları İngiliz askeri gücüyle resmen çatışmalara girerken, büyük çoğunluğu da gemilerinin geri çevirilmesi ve Akdeniz'de batması nedeniyle boğulur.
Nazizmden kaçan yüzbinlerce Yahudi arasından İngiliz deniz ablukasını aşanların çoğu yakalanır ve Atlit'te 'Yasadışı' Göçmenler statüsündeki Ma'apilim'ler ismiyle Tutuklama Kampında hapsedilir.
Kimbilir bu kampta tutukluluk hayatı da özgürlüğün bir başka çeşit yansıması da olmuştur bir bakıma ....
Nazi Almanyasından kaçmışsın- kurtulmuşsun –Başarmışsın- Vaad edilmiş toprağındasın- ağzına bir kaşık bal çalınmış ama o umudun gerçeğe dönüşmesi İSE bir adım sonrasıdır.
Nitekim 9 Ekim 1945'te yüksek sayıda tutuklunun Kıbrıs ve Mauritius adasına sürüleceğinin duyumunu alan Palmach birlikleri Kampa bir gece baskını düzenler.
Kamptaki 200'ü aşkın kişiyi, sırtlarında bebek ve çocuklarla, kaya, taş, tepe, toprak, uçurumlar, dikenler ve çalılıklar içinde 10 km yürüyerek birkaç km uzaktaki Kibbutz Beit Oren'e sağsalim ulaştırdıklarında hayli bitkin ama -HEPSİ- özgürdürler artık....
Operasyonun komutanı Nahum Sarig; İkinci komutan ise eski başbakan merhum Yitzhak Rabin'di….
------------------
*)Ma'apalim : Aliyah Bet döneminde Nazi zulmünden Eretz Israel topraklarına göç eden Yahudi Mülteciler