Thank You for Being Late / Geç Kaldığınız için Teşekkür Ederim
Thomas L. Friedman*
Bondi Çakım
Kitabın isminden de anlaşılabileceği gibi Friedman okuyucunun ilgisini sıradışı ifadelerle çekmeyi başarabilen bir yazar/gazeteci.
New York Times için yaptığı çalışmalarla üç kere Pulitzer ödülü almış bir gazeteci, altı tane best seller/çoksatan kitabı kaleme almış bir yazar.
İngilizce dilinde yazılmış kitap temelinde üç ana konuyu Moore’s Law, the Market, and Mother Nature, (sırasıyla Teknolojik ilerlemenin hızı, Piyasa/küreselleşme, ve Doğa/iklim değişikliği), işleyerek günümüz yaşamının makro profilini çizmeye çalışıyor.
Bu işlemleri uzun uzun yaptıktan hemen sonra da mikroya inip kendi doğup büyüdüğü Minnesotaya bağlı St. Louis Park yöresinin sosyal yaşamını da ayrıntılarıyla irdeleyince kitap 512 sayfayı buluyor. Oldukça uzun.
Bu bakımdan konulardan kopmama açısından uzunca bir okuma zamanına sahip olduğunuza emin olduktan sonra kitaba başlayın bana kalırsa. (Şimdiki çalışma ve çıkış engelli Korona günleri ideal olabilir!)
Friedman ayrıntılı analizlerini yaparken gazeteciliğinin de avantajını kullanarak her üç ana konuda da konularının uzmanlarıyla görüşüp fikirlerini alabiliyor. Kendisini İngilizceyi İngilizceye tercüme eden bir yazar olarak tanımlayan Friedman böylelikle akıcı anlatımını inanılır kaynaklardan alınan gerçeklerle kuvvetlendirip okuyucunun ilgisini ayakta tutabiliyor.
Planetimizdeki güncel üç en önemli güç, teknoloji, küreselleşme ve iklim değişikliği, inanılmaz bir ivmeyle ilerliyor diye başlıyor yazar kitabına. Ve bu yüzdendir ki yaşamımızın pek çok katmanı bunları hesaba alarak yeniden şekillendirilmelidir diye devam ediyor.
Yazarın miladı 2007 yılı. Steve Jobs’un iPhone’u insanlığa tanıtması ile başlıyor yazarın ilk M’si, Moore’s kanunu, namı diğer teknolojinin inanılmaz ivmesi. Ancak i Phone değil tek başına Miladı yaratan. Aynı yıl bulut uygulaması doğuma hazırlanıyor, Facebook, Twitter, Change.org gibi sosyal medya devleri tarihteki yerlerini alıyorlar. Android doğuyor. Satoshi Nakamoto bitcoin üzerinde çalışmaya başlıyor. Airbnb, Watson ve DNA çözümleri konusundaki gelişme yine bu yılın ürünleri, ama örnekleri burada keselim...
Mikroçiplerdeki, (ve dolayısıyla teknolojideki) akıl almaz ilerlemeyi öngören Moore’un Kanununun ağırlıkta olduğu kitabın ilk bölümü, konuya aşina olmayan okuyucunun en zor takip edeceği kısım. Bunu geçtiniz mi, size karada ölüm yokkk!
Supernova, Bir Yıldızın Uzaydaki Patlaması, kitabın bundan sonraki bölümü.Yine teknoloji ve yapay zeka ağırlıklı. Ancak burada da kitabın okunurluluğunu sağlamak için yazarın gazeteciliğini kullanarak yaptığı mini röportajlar, öyküler var. Örneğin tüm bu ağır konuların arasına Kürdistanda, Süleymaniyede yaşayan Sadık Yıldızın çok ilginç startup öyküsünü de katıp ayrıntılarıyla paylaşıyor okuyucuyla.
Kitabın devamında “Market” (bizim için küreselleşme) bölümü var.
Bu bölümde de, aynen Supernovada olduğu gibi, yer yer yörel, kişisel öyküler okuyucunun ilgisini doruğa çıkartabiliyor. Hindistanın Rajasthan bölgesinde Bayan Urmila’nın yanında temizlikçi olarak çalışan bir kadının kızının 30 dolar karşılığında aldığı bilgisayar sayesinde ABD’deki MIT Üniversitesindeki açık eğitim derslerini takip etmesi gibi. Veya İsraelli Arap asıllı Prof. Haick’in Techniondan uzmanı olduğu nanoteknoloji konusundaki konferanslarını Arap dünyasındaki öğrenciler için Arapça vermesi gibi.
Küreselleşmeyi Mother Nature / Doğa, iklim değişikliği takip ediyor.
Bir sonraki bölüm şu provokativ soruyla başlıyor:
Tanrı siber dünyada mıdır?
Friedman kitaplarının tanıtımını yapmak için muhtelif yerlerde sık sık konuşmalar yapan bir konuşmacı da aynı zamanda. Yukardaki soruyu da tüm konuşmaları sırasında kendisine sorulan en ilginç soru olarak tanımlıyor.
Bu zor soruya anında cevap veremediğini itiraf ediyor yazarımız. Dolayısıyla hemen ertesi gün mentorlarından birini, Rabbi Tzvi Marx’ı arayarak soruyu ona tevdi ediyor. Rabbinin verdiği cevap benim çok hoşuıma gitti. Merak ediyorsanız kitabı okumanız gerekiyor. Ama yok ben merak ediyorum ama ne kitabı okumaya ne de satın almaya niyetim var diyenlerdenseniz, pek yapmam ama bugünlük yine de size bir kolaylık yapayım. Girin bir kitapçıya, bulun kitabı, açın sayfa 369’u, okuyun ve kitabı yerine koyun!
Birkaç dakikanız daha varsa, bir de sayfa 389’a bakıverin. Kitabın belki de vermek istediği ana mesaj yine bir Rabbinin ağzından. Mesaj dini değil tabii, toplumsal. Tüm bu akıl almaz hızdaki değişmelerin kucağında ve bunlara rağmen, insanlığın geleceğini aileleriyle, kendilerine yakın küçük topluluklarıyla güçlü bağlar kurmakta gören bir mesaj.
Kitap 2016 yılında basılmış. Yani o zamanlar henüz Trump da yok, Korona da yok, örnek aldığı Minnesotada vukubulan polis cinayeti ve “Black Lives Matter” (Siyahilerin yaşamı önemlidir) hareketi de yok. Sanırım Friedmann’ın yeni bir kitabı piyasaya çıkacaksa, tüm bunlar da orada yerini bulacaktır.
Kitabın ismi yazarın öğle yemeği randevusuna geç kalan bir arkadaşına “geç kaldığın için teşekkür ederim” demesinden kaynaklanıyor. Zira hepimiz gibi bir koşuşturmanın içinde olan Friedman arkadaşını beklerken kısa bir süreliğine de olsa günün rutininden sıyrılıp düşünmeye dalma fırstı yakalıyor. Kitabı okurken, hele hele ilk, teknolojinin gelişmesiyle ilgili kısımda, yazarın bu geç kalmayı, yavaşlamayı dünyamız için de istediği hissine kapıldım. Yanılmış olabilirim...
Bu kitabın sonunda yazardan bir öğüt bekliyorsak eğer, bu şu olabilir: Dünya çok hızlı bir şekilde ilerleyip değişiyor. Bunu durduramayız. İyisi mi, bir duralım, soluklanalım; daha sonra kendimizi değişikliklere uyumlu hale getirmeye çalışalım, çalışırken öğrenmeye devam edelim, ve çekirdek topluluklarımıza (sokak, mahalle, semt okulu ve yerel yöneticileri) önem vererek , anlamlı bir yaşama tutunmaya çalışalım.
Yuval N. Harari ve David Passig gibi isimleri beğenenlerdenseniz bu kitabı da seveceğinizi sanırım.
Kitap 2016 yılında Farrar, Straus and Giroux tarafından New York’ta yayınlandı. Normal fiyatı 13 dolar, Kindle fiyatıysa 7.64.
*Friedman 1953 doğumlu. Brandeis Üniversitesi mezunu. Oxford Üniversitesinde Ortadoğu konusunda eğitim gördü. Beyrut ve Kudüste de bir müddet yaşamış olan Amerikalı yazar, evli ve iki kız çocuk babası.
Not: Kitabı okumama vesile olan Konorte Derazon’a (Kont) teşekkürlerimle...
*****
Bir sonraki yazı: 2 Eylül 2020