top of page

İnsan Onurunu Korumak


“Bunlar Moşe’nin Yarden kıyısında tüm Yisrael’e konuştuğu sözlerdir - çölde, ovada, Suf’un karşısında, Paran ve Tofel arasında, Lavan, Hatserot ve Di Zaav’da.” (Devarim 1:1)

Önemli bir bölümü Moşe Rabenu’nun, ölümünden önce halka hitaben verdiği uzun nutuktan oluşan, Tora’nın son kitabı Devarim’e başlıyoruz. Moşe bu nutkunda, halka Mısır Çıkışı’ndan itibaren meydana gelen olayları özetlemekte, bu olaylardan ders almalarını salık vererek geleceğe yönelik ikazlarda bulunmaktadır.

Moşe bu konuşmayı, pasuğun başında belirtildiği üzere, Yarden’in doğu kıyısında yapmıştır. Ancak pasuğun devamında başka birçok yer ismi sayılmaktadır. Hahamlarımıza göre bunlar birer yer ismi olmaktan çok, Moşe’nin söz konusu isimlerin ifade ettiği yer ve olayları hatırlatması amacıyla kullandığı birer imadır. Sayılan isimler, çöl yolculuğu boyunca başlıca krizlerin yaşandığı yerleri veya olayları belirtmektedir. Örneğin Hatserot, Korah’ın isyanının olduğu yerdir. Paran, casusların gönderildiği sırada halkın bulunduğu kamp yeridir. “Yeteri kadar altın” anlamına gelen Di Zaav ise bir yer bile olmayıp, Altın Buzağı olayına yönelik bir imadır. Moşe, halka doğrudan hitap ederek daha ilk cümleden günahlarını açıkça yüzlerine vurmak yerine, en azından nutkunun başında imaya başvurmayı tercih etmiştir.

Rabi Hayim Shmuelevitz, kitabı Sihot Musar’da, Tora’nın bu şekilde hepimize, insanlar arasındaki ilişkilerle ilgili merkezi önem taşıyan bir prensibi öğrettiğini açıklamaktadır. Moşe, halkın günahlarını, onları utandırmamak için doğrudan saymamaktadır. Bu da bize her insanı onurlandırmanın ne kadar önemli olduğunu ve hepimizin, başkasının onuru konusunda ne kadar dikkatli davranması gerektiğini öğretmektedir.

Rabi Hayim, bu prensibin, sadece bu örnekte olduğu gibi tüm bir millet söz konusu olduğunda değil, en kötü üne sahip insan için bile geçerli olduğunu vurgular. Birkaç hafta önce okuduğumuz Balak peraşasından hatırlanacağı üzere, Bilam’ın dişi eşeği, mucizevi bir şekilde konuşarak, elinde kılıcıyla karşısına dikilmiş olan meleği görmeyen Bilam’ı eleştirmişti. Midraş öğretileri, eşeğin bu olayın hemen ardından öldüğünü belirtir. Raşi eşeğin neden ölmesi gerektiğini şöyle açıklar: Eşeğin hayatta kalması halinde, herkes onu göstererek, “İşte Bilam’ı azarlayan eşek bu” diyecek ve Bilam bu aşağılama karşısında ezilecekti. Tanrı, birçok yönden son derece itici bir karakter olan Bilam’ın onurunu düşünmüş ve eşeğin ölmesini sağlamıştır.

Burada kimden bahsediyoruz? Bilam! Kötülüğün gerçek temsilcisi olarak ün kazanmış, Tanrı’nın ona bahşettiği manevi güçleri, Tanrı’nın mübarek kıldığı halka beddua etmek amacıyla kullanmaya kalkmış bir kişi! Bilam’ın kötü kişiliği sebebiyle bu onura layık olmadığını düşünmemiz bir yana, Tanrı’nın eşeği yaşatması durumunda ne büyük bir Kiduş Aşem’in (Tanrı’nın İsmi’nin kutsiyetinin ilanı) olacağı da ayrı bir konudur. Zira hayvan etrafta dolaştıkça insanlar onu göstererek, “İşte Tanrı’nın konuşma yeteneği verdiği hayvan!” diyecekler ve her seferinde Tanrı’nın İsmi’ni kutsal kılacaklardı.

Ancak Tanrı buna izin vermemiştir. Zira her ne olursa olsun, Bilam’ın insanlık onuru öncelikliydi. Rabi Shmuelevitz, sadece önemli şahsiyetlerin değil, en basit insanların, hatta yeryüzündeki en kötü kişilerin bile onurlarını ayak altına almamamız gerektiğini vurgular. Ne yazık ki insanları toplum içinde kınama konusunda oldukça hızlı davranmaya bayılırız. İnsanları kınamanın, azarlamanın ya da uyarmanın gerekli olduğu durumlar elbette vardır. Ancak böyle durumlarda bile sınırı aşmamaya dikkat edilmeli, söylenmesi gerekenden fazlası söylenmemelidir.

Ve Rabi Shmuelevitz’in de belirttiği gibi, bu eğitim, yılın bu zamanı için özellikle uygundur. Önümüzdeki hafta içinde Tişa Beav günü, her iki Bet-Amikdaş’ın yıkılışı ve başka sebeplerle yaslı bir oruç tutacağız. İlk Bet-Amikdaş, Hahamlarımızın belirttiklerine göre Bene-Yisrael’in, hiçbir durumda işlenmemesi gereken, hatta işlemektense ölümün tercih edilmesini gerektiren üç en önemli günahı (putperestlik, cinayet, cinsel ahlaksızlık) bilerek ve isteyerek işlemesi sebebiyle yıkılmıştı. Ancak ikinci Bet-Amikdaş, sadece sinat hinam, Bene-Yisrael arasında gelişen sebepsiz nefret sebebiyle yıkılmıştır.

Talmud yıkımın, Bar Kamtsa adındaki bir kişinin bir parti sırasında toplum içinde küçük düşürülmesinden dolayı gerçekleştiğini belirtir. O sırada orada bulunan ve aralarında Hahamların bile bulunduğu seçkin kalabalık bu olay karşısında sessiz kaldığı için, Bar Kamtsa bunun intikamını almaya karar vermiş ve Romalılara başvurarak Yahudilerin isyan hazırlıkları içinde olduklarını iddia etmişti. Talmud (Gitin 57a) şöyle demektedir: “Rabi Elazar şöyle der: Gel ve utandırmanın inanılmaz gücünü gör. Çünkü Kutsal ve Mübarek Tanrı, Bar Kamtsa’ya yardım etti ve [onun ezilen onurunun karşılığında] Kendi Evini yıktı ve Kendi Mabedini yaktı.”

Diğer insanların – istisnasız her birinin – onurunu koruma konusunda gerekirse aşırıya bile kaçarak dikkatli olmayı, onlara saygı ve ağırbaşlılık ile davranmayı, özellikle de onları utandırmamayı öğrenmemiz gerekir. Ne yazıktır ki, gündelik hayatta, en çok da sosyal medya gibi mecralarda sürekli bir bölünmüşlük, nefret, laf sokma yarışı almış başını gidiyor. Doğru dürüst, medeni bir şekilde tartışıp, sonunda hemfikir olamasak bile birbirimizi saygıyla dinlemek neden bu kadar zor hale geldi bilemiyorum. İnsanlar hiç tanımadıkları kişilerden sadece belli bir kesime ait oldukları için nefret edebiliyor. Ne kadar da yazık!

Hahamlarımızın dedikleri gibi, Bet-Amikdaş’ın yeniden inşa edilmediği her nesil, en az yıkıldığı nesil kadar kabahatlidir. Bet-Amikdaş sinat hinam nedeniyle yıkıldıysa, yeniden kuruluşu da aavat hinam (sebepsiz sevgi) sayesinde olacaktır. Hızla ve günümüzde tanık olmamız dileğiyle…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page