top of page

Hayatın Sırrı Renkleri Yakalamakta


Gezi yazılarına talip oldum ama gezi sadece doğada mı sorusunu yönetime yönlendirince cevabın hayır olması beni çok mutlu etti. İnsan yaşamı gezerek deneyimler ve ben de bu yazımı bir sergi üzerine kurguladım.

Yer Herzeliya Marina ve serginin adı Van Gogh.

Aslında çoğu insan renklerin gücünü bilir. Renkli hayatlar denildiğinde coşkulu, hareketli, yaratıcı ve hepsinden önemlisi kendiyle barışık bir hayat görüşü gelir aklımıza. Ancak konu renkler ve sanatçılar olunca, insanın renkli kişiliği bir hayli sancılı oluyor. Sanatçının hayatının sakinlikte ve huzurda olması tabii ki beklenemez. Van Gogh’u hatırlanır yapan da onun içsel iniş çıkışları tabii ki.

Sergiye durum itibariyle ateş ölçülerek giriyorsunuz. Telefonunuzu ve adınızı yazıp, karanlık salondan adım attığınızda sizi sapsarı ayçiçekleri bekliyor. Çok mutlu olmak isterdim ancak yazılanlar sadece İbranice ve Rusça olunca derin bir hayal kırıklığı içindeyken, imdadıma sesli rehber yetişiyor. Tabii ki 15 şekel. Böyle bir sergiden beklenmeyecek bir hareket ama kapitalist dünya deyip renklerin heyecanına akıyorum.

Siyah perdenin ardında digital bir dünya sizi karşılıyor. Müzik, renkler, sözcükler ve Van Gogh’un büyüleyici dünyası. Bambaşka bir aleme geçiyorsunuz. Korona dolayısiyle katılımcı sayısının az oluşu üzücü olsa da açıkçası bu keyfi bu sakinlikte yaşamanın keyfindeydim. Pek te şikayetçi değildim yani.

Digital dünyada sanat, son dönemin trendi. Buna benzer bir sergiyi İstanbul’da gezmiştim ama bunun 360’ olması ve digital dünyanın görsellerinin, seslerinin ve sözlerinin içinize işlemesi hem de bunları şezlongda uzanarak deneyimlemek keyfimi katladı haliyle. Derin keman sesleri eşliğinde Van Gogh’un bir görünüp bir kaybolan kişisel portreleri, yere düşen yağmur damlaları, havada uçuşan ayçiçekleri ve tabloların etrafınızda yer değiştirmesiyle oluşan görsel şölene hayran kalmamak imkansız.

Odada olduğunuz sürece zaman kavramını bilemiyorsunuz çünkü ortamın havası sizi ele geçiriyor. Tekrarın başladığını bile farketmiyorsunuz. Meğerse görseller 30dk’lık seanslar halinde tekrarlanıyormuş. Dışarda bekleyen olmayınca, size çıkın uyarısı da yapılmayınca, siz de ortamın keyfini katlayarak yaşıyorsunuz. Bu zor dönemin kazancı cepte…

Odadan çıkınca bitti sanıyorsunuz ama öyle değil. Karşı köşede bir başka sürpriz sizi bekliyor. Koridordan diğer tarafa geçerken, baskı tekniği kullanılarak yapılmış Van Gogh tablolarına bakarak ilerliyorsunuz. Renklerin coşkusu ile hüznün tezatlığını net görebiliyorsunuz. Odasının replikasına bakarken, bu sadece ve küçücük alandaki bir yatak, bir masa ve iki sandelyeden nasıl bu kadar renkli eserler çıktığını sorguluyorum. Sergi kruatörü sorgulamamı hissetmiş olmalı ki karşı odada bana hayatımın en müthiş deneyimini yaşatacağından habersizdim.

Sanal Gerçeklik-Virtual Reality- gözlüğü ile kendinizi Van Gogh’un bir dönem yaşadığı ve en etkileyici eserlerini yarattığı Fransa’nın Arless köyünde buluyorsunuz. Her şeyin içindesiniz. Onun odasında yatıyorsunuz, onun yürüdüğü yollarda dolaşıyorsunuz, tablolarına ilham olan ağaçları, ayı, yıldızları, cafeyi, insanları ve ortamı deneyimliyorsunuz. Gerçekten orada olmadığınızı bilme haliniz olmasına rağmen sanki ordaymışsınız gibi algılayan zihnimin geldiği oyuna hayran oluyorum. Teknoloji diyoruz ama aslında çoğu zaman hayatımızıda bu sanal gerçeklikte yaşadığımızı biliyoruz. Henüz oluşmamış olaylara üzülüp, nasıl tepki vereceğimizi bilmediğimiz konuların repliklerine hazırlandığımız, daha önce hiç deneyimlemediğimiz durumlardan korktuğumuz hayat, bize sanal gerçeklikte olduğumuzu söylemekten kaçınıyor sanki.

Yaşamadan keyif aldığımız pek az şeyi tekrarlama imkanı buluruz. Zaman yüzünden belki de. O gün, hem zaman boldu, hem de bekleyen yoktu sırada ve ben Van Gogh ile iki kere Arless’te yürüdüm. Tabii ki daha farkında ve daha anda kalarak… Artık kaçıracağım bir şey yoktu. Sadece sanal ortamda sunulan gerçekliğin keyfindeydim. Bazı tekrarlar insana farklı bir bakış açısından bakmayı öğretebilirmiş. Bu zor dönemin ikinci kazancı cepte…

Sergi sonrası ruhumun coşkunluğundan olsa gerek hemen eve gitmek istemedim. Gökyüzünün renkleri değişime başlamıştı ve hemen Van Gogh’un sözü geldi aklıma; “Çoğunlukla gecenin gündüzden daha canlı ve daha zengin renkleri olduğunu düşünürüm." Bu durumda oturup gün batımı keyfi yapmak bir başka kazanç oldu.

Bir sergiden bu kadar kazançla çıkmak için sadece gezmek değil aynı zamanda hissetmeninde yanına koyulması gerektiğini bir kez daha kendime teyid etmiş oldum. Keyifli sergi sanırım Ağustos sonuna kadar açık, kaçırmayın derim.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page