top of page

Batı’nın Demokrasisi ile Doğu’nun Diktası Arasına Sıkışan İsrail


(Yazarın yazısını sesli dinlemek için tıklayınız)

İsrail’in demokratik standartlara uyan, kendi vatandaşları için insan haklarına genellikle saygılı ve özgürlükler açısından Batı toplumları arasında yer alan bir ülke olduğuna dair şüphe yok.

Fakat Batı değişiyor ve bu yıl sonuna kadar daha da hızlı gelişmelere gebe. Yükselen eğilimler İsrail hükümetlerini rahatsız etmeye aday. Oysaki Doğu’nun dikta rejimleri onyıllardır aynı kalıyor ve İsrail’e baskı yapmaya niyetli değiller.

Varoluşundan bu yana İsrail’in Batı’ya yakın olması tesadüf değil. Çok partili siyaset, rekabetçi ve açık medya, girişim ve inanç özgürlükleri hep Batı’dan esinlenen ve ülke kurucularının kucakladığı ilkeler.

Belki en başlarda (1948-50) Sovyetler Birliği yeni yeşeren devletin Komünist Dünyaya katılacağı ümidiyle hem 1947’de Birleşmiş Milletler’de olumlu oy vermiş hem de Çekoslovakya üzerinden askeri yardım yapmıştı. Fakat 1950’den sonra Doğu Bloku’nun hasmane tutumu, Mısır ve Suriye’yi modern silahlarla donatması İsrail’in uluslararası arenada nerede yer alacağını kesinleştirmiştir.

Batı’nın, özellikle Avrupa’nın, İsrail’e ikircikli bakışı Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimlerinde daha da derinleşebilir. Kamuoyu yoklamaları Joe Biden’in, Trump’a göre 10 puan ileride olduğunu göstermektedir. Gerçekten Covid-19 krizi ve ardından Black Lives Matter ile birlikte toplumun geride bırakılan kesimlerini koruma ve destekleme güdüsü gündemi tutmaya devam ediyor. Trump’ın yaklaşım ve yönetim hataları tarafsız oyları etkileyecek gibi. Bu süreç böyle giderse yalnız Başkan değişimi değil, Temsilciler Meclisi yanında Senato’nun da Demokratlara geçmesi bekleniyor.

Biden’in Yahudi Devlete sempatisi ve Senatör olarak oy kullanma geçmişi İsrail’e olumlu bakışının kanıtlarıdır. Fakat partisi kabuk değiştiriyor: New York’da Müslüman asıllı adaylar Kongre’ye seçilme aşamasında, Bernie Sanders’in ekonomik programının bazı kısımları benimsenmek üzere ve genelde “baskı altındaki kesimlerin kaderlerini değiştirecek tedbirler” alınacak.

Demokratların seçimleri kazanmaları Trump politikalarının toplu reddine yol açmasa da İsrail’in Filistinlilere uygulamalarının masaya yatırılacağı kesin. Dikkat edilirse Batı’da hakları onyıllardır gaspedilmiş olan LGBT toplumu, kadınlar ve siyahilerin yasal düzenlemeler sayesinde fırsat eşitliğine kavuşmaları öngörülüyor. Bir adım ilerisi “işgal altında Filistinlilerin hakları alınmış kategoriye” girmeleri.

ABD ve Avrupa’da bu gelişmeler yaşanırken Doğu rejimleri tam aksi yönde hareket ediyorlar. Doğu’nun siyasi aktörleri, başta Rusya ve Çin olmak üzere, tüm Arap ve Müslüman alemi (Türkiye dahil), Filipinler, Endonezya gibi ülkeler gay’lere haklarını sağlamak yerine yasaklamak yoluna gidiyorlar.

Ne ilginçtir ki kendi toplumlarının “eşitlikten yoksun” kesimlerini yasal olarak savunmayı düşünmeyen ülkeler, dış siyasetlerinde de ezilen nüfusların savunucusu olmaya niyetli değiller. Hiçbiri bu konularda, Batı’nın aldığı boykot ve yaptırım kararlarına katılmıyor. İngiltere ve ABD Hong Kong’da Çin baskısının artmasına tepki tedbirleri alırken, Amerikan Kongresi Rusya’da öldürülen avukat Magnitsky adına yasalar çıkartırken, Londra’da Osman Kavala’nın serbest bırakılması için müzikal dahi bestelenirken tüm bunlar Doğu rejimlerinin umurlarında değil.

Doğu, Filistin davasını da bu açıdan değerlendiriyor ve demeç vermek dışında hiçbir yaptırıma kalkışmıyor. İsrail, dikta rejimleri ile rahat…

…Fakat Batı ile rahatsız ve Biden’in olası seçimiyle birlikte aynı ilkelerde buluşan toplumların yolları ayrılabilir. İsrail, Trump’ın bahşettiği müsamaha döneminin sona ereceğini gözlemleyerek Filistinliler konusunda adım atılması gereğini hissedecektir.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page