Pesah’ın ilk ve son günleri ne kadar da sakindi! YomKipur’daki çocuklu/bisikletli şenlikler de yoktu, sanki bir bilim kurgu romanını yaşıyorduk, balkondan aşağıya baktığımızda!
İnsanlığın en doğal hareketlerinden olan el sıkma, omuz sıvazlama, hele öpüşmeyi özlemediniz mi? Gerçi Nobel ödüllü yazarımız Elias Canetti’nin “Kitle ve İktidar” başlıklı başyapıtında savladığı gibi, birbirimize dokunmak belirli bir risk ve olumsuzluk taşıyor – ancak, bana kalırsa, olumlu bir olumsuzluktu bu, hele bizler gibi içinde Akdeniz mentalitesini taşıyan kimselerde...
Ya dört duvar içinde kalmak? Bilmem, aranızda Louis Bunuel’in 1962 yapımı “El Angel Exterminador” filmini görmüş olanlarınız var mı? Orada, arkadaşlarıyla toplanmış kentsoylu bir grup, daha sonra toplantı odasından bir türlü çıkamıyor! Bunca sürrealist biçimde olmasa da, benzer durumda değil miyiz bugün?
Devlet? Tabii ki “iyiliğimiz için”dir ama, devletin tüm bu tek yönlü kararlarla bulunduğu önemli girişimlere –sınırları kapatmak, insanları evlere tıkmak, “Helikopter parası” dağıtmak gibi– gerek kamu kuruluşları, gerekse kendimiz alışmayacak mıyız? Tüm sorunlarımızı artık devlet mi giderecek???
Bu konular, bazı zamane feylezoflarımızın klavyelerini de şiddetli biçimde aşındırmaya başladı! Örneğin, “her derde deva” muhteşem Slavoj Žižek, yeni bir küresel komünizmin doğabileceğini savlıyor! Veya, Alman düşünür Peter Sloterdijk “Le Point” dergisindeki bir makalesinde ifşa ediyor: Batı Dünyası, Çin gibi otoriter bir rejime doğru yol almakta – ve “Medikokrasi” aracılığı ile yeni bir “Seküritokrasi” doğacakmış!!
Biz ise, bir an için “basit” siyasetçilerimize dönelim... Dört hafta önce bu köşede “kimlerin ‘ne mal olduğunu’, özellikle siyasetçilerin ne denli yapay, zaman zaman nasıl da düzmeci olduklarını görebiliriz” demişken, bunun örneklerini her gün görüyoruz. Geçen hafta Donald Trump, ABD halkına yapılan parasal desteğin aleti olan çeklere, kendi adının basılmasını istemiş ve bu kararıyla ödemeleri birkaç günlüğüne geciktirdi... Ondan birkaç gün sonra ise, kendi kusurlarını görmeden, benzer kusurlardan hatalı bulduğu Dünya Sağlık Teşkilatı WHO’nun bütçesinin %15ini oluşturan ABD’nin yıllık fonlarını iptal etti! Kimi ülkelerde devletin ani uygulamaları, halkları sokağa dökmüştür – bu da, devlet büyüklerinin plansız, programsız, panik içinde hareket ettiğinin bir kanıtı değil mi? Geçen hafta Jerusalem Post’da yayımlanmış olan ve başlığını “Yönetim krizi, Coronavirüs krizini geçeceğe benzer” olarak çevirebildiğimiz şu analiz, İsrail siyasetinin içler acısı durumunu apaçık bir şekilde ortaya döküyordu – her neyse, arada (geçici olmadığını umduğumuz) bir çözüm bulundu:
Ekonomi? Aynı siyasetçilerde olduğu gibi, içinde bulunduğumuz pandemi birtakım zayıf oluşumları da ortaya çıkarıyor/çıkaracak: Sağlam alt yapısı olmayan şirketler, destek talebinde bulunacak veya batacak... Ekonomik zincirin bu zayıf halkaları hiç kuşkusuz, onlarla ilintili şirketleri de ve –daha önemlisi– orada çalışanlarla ailelerini olumsuz biçimde etkileyecektir – ancak aynı zamanda gelecek için, sağlıklı bir ekonominin oluşması için, birer ders görevini de görecek...
Daha nice dersler verecek bize, bu salgın ve kriz dönemi; ne var ki, insanlara belirli bir umut mekanizmasını da yükleyecek – covid19 virüsüne karşı etkili bir ilacın bulunup bu kâbusun er veya geç ortadan kalkacağı gibi...
Dolaşan bazı söylentilere göre, 29 Nisan’daki יום העצמאות da “bisikletsiz” bir יום כיפור gibi olacakmış!
*****
Bu satırları yazarken kapı çalındı – ve açarken gördük ki, eşimle “gastronomik verişme”lerde bulunan üst komşumuz kapının önüne, Pesah’dan çıkışımızı simgeleyen, Irak türü nefis baklavalarından bırakmış... İşte, içinde bulunduğumuz pandemi’nin bedenimize sunduğu bir olumsuzluğu daha!!