Purim’in en çok nesini seversin diye sorsanız, “kırmızı beyaz çizgili purimliklerini” derim hiç düşünmeden! Yıldızları, kalpleri ve özellikle de içleri meyve şeklindeki masapanlarla doldurulmuş sepetlerini. Gözlükleri sevmem mesela, bana yaşlı işi gelir. Her sene Purim öncesi, küçük bir çocuk gibi, içimi bir heyecan dalgası kaplar ve İstanbul’daki pastanelerin peşine düşerim. Bu sene acaba hangisi purimlik yapacak diye. Son dönem favorim Kurtuluş Pastanesi; hem masapanı leziz, hem de sepetleri şıkır şıkır.
Kırmızı-beyaz çizgili şekerlere sadece Purim zamanı rastlamıyoruz. Yılbaşı zamanı piyasaya çıkan kırmızı-beyaz baston şekerler hem sofraları, hem de çam ağaçlarını süslemekte kullanılıyor. Bu bastonlarla ilgili anlatılan hikâye şu: Beyaz ve kırmızı şeritli, yılbaşı şekerleri tarihte ilk kez İsveç’in Granna kasabasında üretilmiş. Bu şekerler birçok buluşta olduğu gibi imkânsızlıklardan doğmuş. 1859 yılında Amalia isimli bir kadın hastalanan kızına fakirlikten ilaç alamayınca, şifa olması için içine sirke koyarak bu şekerleri hazırlamış. Kızını iyileştirdiğini görünce de bunları pazarlayarak zaman içinde çok zengin olmuş. Hikâye işte…
Bir başka kaynağa göre, 1670 yılında, Almanya’daki Köln Katedrali'ndeki koro şefi, Noel yortusu sırasında kilisesinde çocukların gürültüsünü bastırmak için bir çare ararken, bazı şekerleme üreticilerinden tavsiye istemiş. İbadet sırasında çocuklara şeker dağıtma uygulamasını haklı çıkarmak için de, şeker üreticisinden her çubuğun üstüne bir baston sapı kıvrımı eklemesini rica etmiş. Böylece çocukların bebek İsa'yı ziyaret eden çobanları hatırlamalarına yardımcı olacakmış. İsa'nın saf yaşamına olan inancını öğretmek amacıyla baston şekeri beyaz renkte üretmeye karar vermiş. Şekerden bastonun içinde pek çok dini sembolü barındırdığına ve sonradan eklenen kırmızının Mesih'in kanını temsil ettiğine inanılıyor, ancak ilk yapıldıklarında bembeyazmışlar. Amerika’da genellikle toplantı aralarında ya da restoran çıkışlarında, kocaman bir kâsenin içinde, jelatin kâğıdına sarılı şekilde sunulan kırmızı-beyaz çizgili şekerler de sanırım bundan kalma bir gelenek.
En son kırmızı-beyaz çizgili örneğim de Marteniçka (Martenisa) yani 1 Mart’tan başlayarak ayın sonuna kadar el bileğine takılan, beyaz ve kırmızı yünden yapılan bir süs. Baharın gelişiyle geleneksel Baba Marta (Marta Nine) günleri başlar. Çok eskilere dayanan Baba Marta, Bulgaristan'a has bir gelenek… Bu günde Bulgarlar yakınlarına ve arkadaşlarına “martenitsa” olarak adlandırılan sembolleri, yıl boyu sağlık ve güç dileğiyle hediye ederler. Rivayetlerin birine göre hikâye Nuh Tufanı'na kadar dayanır. Kara parçası gördüğünü haber veren güvercin ağzında beyaz bir ip parçası taşımaktadır. Fakat yolda yaralanır ve ipe kan damlar.
Demem o ki, bu örneklerde de anlaşılacağı üzere, hayat sadece ve sadece geleneklerden ibaret. Hangi dine, hangi inanca mensup olursanız onu kutlayın ve neye inanıyorsanız onu uygulayın, çünkü neticede hepsi aynı kapıya çıkıyor.