Bir yaklaşımın bilime dönüştürülüşü; Sigmund Freud!
19. yüzyılda pozitif bilimlerde yaşanan aydınlanma sonucu doğan bilim dallarından biridir Psikoloji. Ruh sağlığının sadece “deli” ve “deli olmayan” olarak incelendiği, hastalıkların teşhisi ve tedavisi için hasta uyanıkken kafatasının delinmesi dahil şimdi bizlere çılgınca gelen pek çok yöntemin var olduğu 20. yüzyıl öncesi dönem aslında ruh sağlığı için karanlık dönemdir.
Bu dönemi sonlandıran, bugünkü psikoloji bilimine kapıları aralayan ve halen çoğu terapistin ve psikiyatrın yolunda yürüdüğü isim hiç kuşkusuz Sigmund Freud’dur.
Sigmund Freud, 6 Mayıs 1856 tarihinde Avusturya İmparatorluğu’na bağlı Freiberg’de Yahudi bir ailede, 8 çocuğun en büyüğü olarak doğdu. Ailesi Ukrayna-Polonya kökenliydi.
Lisede Latince, Fransızca ve İngilizce öğrenirken kendi çabalarıyla da İbranice, İspanyolca ve İtalyanca öğrendi. Başarılı bir öğrenciydi. Goethe'nın yapıtlarından etkilenerek, başlangıçta istemediği halde, tıp okumaya karar verdi.
1881 yılında Viyana Üniversitesi’nden tıp doktoru ünvanı ile mezun oldu.
1883'te dönemin ünlü beyin anatomisi ve nöropatoloji uzmanı Dr. Theodor Meynert'in yönetiminde psikiyatri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başladı. 1884'te kokain üzerine bir inceleme yapmakla görevlendirildi.
1902 yılında nöropatoloji alanında profesör oldu.
1885 yılında hipnoz konusunda Paris’te eğitim alan Freud, Viyana döndükten sonra kendi hastaları üstünde bu yöntemi uygulamaya başladı. Hipnoz sırasında hastalarının sorunları hakkında konuşmaları ona yöntemi gözden geçirtti ve hastaların rahatça konuşmalarının daha verimli olacağı sonucuna vardı. Özellikle rüya incelemelerine de ağırlık veren Freud, 1886 yılında tekniğine Psikoanaliz adını verdi ve bu terimi kullanmaya devam etti. Aynı dönemde kendisi de rahatsız edici rüyalar ve dönem dönem depresyonla boğuşan Sigmund Freud, bu durumu babasının ölümüne ve çocukluğuna bağladı.
Çocuklukta yaşanan özellikle cinsel travmaların yetişkinlikte nevroza dönüşeceğini ortaya koymaya çalıştı ve geliştirdiği teori Oedipius Teorisi adını aldı. 1900 yılında iki ciltlik Düşlerin Yorumu adlı eserine yayınladı. 1902 yılından itibaren ilk takipçileri etrafında toplanmaya başladı. 1907’de Carl Jung, Zürih'te Freud Derneği’ni kurdu.
1908'te Viyana Psikanaliz Derneği kuruldu. Bu olay, Freud için bir dönüm noktasıydı, Yaşamım ve Psikanaliz kitabında buna büyük yer verdi.
Takip eden yıllarda Jung, 1. Psikanaliz Kongresi'ne katıldı ve psikanaliz üzerine konferanslar vermek üzere Freud ile birlikte ABD'ye yolculuk etti. Freud, 1910 - 1920 yıllarında Psikanaliz Üzerine, Bir Paranoya Vakası Özyaşam Öyküsü Üzerine Psikoanalitik Gözlemler: Başkan Screber, Totem ve Tabu, Narsizmin İncelenmesine Giriş, Yas ve Melankoli adlı eserleri yayımladı.
1923'te kendisine, uzun yıllardır içtiği puro nedeniyle üst çene ve damak kanseri tanısı kondu.
Sürekli protez takması gerektiğinden dolayı uzun yıllar konuşma ve yemek yeme sıkıntısı çekti. 1938'de Naziler'in Viyana'ya girmesiyle birlikte en küçük çocuğu Anna ile birlikte Avusturya'yı terk etmek zorunda kalarak Londra'ya yerleşti. Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına burada devam etti.
Freud, özel hayatını işine karıştırmama prensibi gereği kişisel hiçbir özel belge, anı defteri, mektup bırakmamış, hepsini yakmıştır. Bu nedenle, Freud'a dair ilk ve en kapsamlı bilgiler ilk olarak yakın dostu İngiliz Psikiyatrist Ernest Jones'un 1953'te yayımlanan üç ciltlik Sigmund Freud'un Yaşamı ve Yapıtları adlı kitabıyla ortaya çıkarıldı.