UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunan Akko veya Akka İsrail’in kuzeyinde yer alan 50 bin nüfuslu bir Akdeniz kenti. Yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliğinde kalan ve farklı medeniyetlerin tarihi kalıntılarını barındıran kentin en önemli özelliklerinden biri, farklı inanç gruplarının bir arada uyum içinde iç içe yaşamaları.
Bir İsrail kenti olan Akko’da yaşayan nüfusun yüzde 61,7’si Yahudi, 28,4’ü Müslüman Arap, geri kalanı da Hıristiyan Arap, Dürzü ve diğer farklı inançlara sahip kişilerdir.
Tel Aviv’den Akko’ya tren ile seyahat etmeyi yeğledim. Süre bir buçuk saat, otomobil ile de gitseniz aynı. Ancak trenin farklı bir keyfi var, yolculuğun zevkine daha çok varılıyor sanki…
Akko UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Dünya tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biri olan Akko’nun kuruluşu Mısır Firavunu III. Tutmose (MÖ 1504-1450) dönemine dayanıyor.
Büyük İskender ’in şehri fethetmesiyle uzun bir süre Yunan hâkimiyetinde kalan Akko, MÖ 2.yy’da Mısır kralı Ptolemy II tarafından kuşatıldı ve fethedildi. MS. 7. yy’da Arap egemenliği… Sonraki yıllar içerisinde kent Arap ve Haçlılar arasında bitmek bilmez mücadelelere şahit oldu ve sürekli el değiştirdi.
Uzun bir yüzyıl Hıristiyan hâkimiyetinde kalan Akko, 1291 yılında Memlukler tarafından ele geçirildi ve böylelikle Haçlı egemenliğine son verildi.1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından fethedilen kent, 1918 yılına kadar Osmanlı egemenliğinde kaldı. Osmanlı imparatorluğunun Birinci Dünya Savaşı’ndan aldığı yenilgi sonucunda şehir İngiliz mandası kontrolüne geçti. 1948 yılında İsrail devletinin kurulması ile de İsrail haritasına dâhil oldu.
Trenden inince çok kısa bir otobüs yolculuğundan sonra surlar içindeki tarihi kente ulaşıyoruz. Seçim günü olması nedeniyle hem tatil, hem de yolculuk ücretsiz olunca her yer ana baba günü. Sanki herkes fikir birliği etmişçesine Akko’yu ziyarete gelmiş…
Otuz yıl kadar önce grup halinde kenti ziyaret etmiş, “şurası saat kulesi, burası surlar” diye kısa bir açıklamadan sonra bir, iki saat içinde yolumuza devam etmiştik. Oysa Akko öylesine kısa bir sürede gezilecek bir yer değil.
Osmanlı’nın izleri her yerde
Akko antik kenti, tam bir Osmanlı şehri.1800’lerde nasıl bırakılmış ise halen öyle. Yahudi nüfus, tarihi kentin dışına yerleşmiş. Surlar içinde kalan bölümün özgün dokusu hiç bozulmamış. Daracık sokakları, çarşıları, limanı, surları, hamamı, evleri bizleri yüzyıllar öncesine götürüyor.
Akko’nun en büyük çarşısının ismi “Türk Çarşısı”. İddialı olacak ama o renk cümbüşü, sakinliği, dükkânlarının farklılığı, çeşitliliği ile dünyanın en güzel çarşısı diyeceğim geliyor. O baharatlar, incik boncuklar, bir rüyada hissettiriyor insana.
Bir berber dükkânından içeri göz atıyorum, berber de, sakalını kestiren müşteri de sanki “Payitaht Abdülhamit” dizisinden çıkmış gelmiş.
Meydanlardaki kargaşa ise inanılmaz; atlı arabalarda gezinenler, klakson sesleri, her türlü trafik kuralının sıfırlandığı, her isteyenin istediği yöne gidebildiği bir düzen(sizlik).
Akko’nun eski sokakları bir Arap şehri görünümünde olsa da 18. yy.’a dayanan Ramhal Sinagogu bu tarihi kentte, geçmişte anımsanmayacak bir Yahudi nüfusunun mevcut olduğunu ortaya çıkarıyor.
Her taraftan kendini gösteren saat kulesi Yafo meydanındakinin bire bir aynısı. Sanıyorum bir benzeri de İzmir’de bulunuyor. II. Abdülhamit’in 1901 yılında, tahta çıkışının 25. yılı onuruna farklı kentlerde bu saat kulelerinin yapımına karar verdiği söyleniyor…
Korku salan Cezzar Ahmet Paşa
Kentin etrafı, halen Osmanlı surları diye anılan yüksek surlarla çevrili. Cezzar Ahmet Paşa, 80 yaşlarında iken bu surların inşası görevi üstlendi ve başarıyla yerine getirdi. Adına bir de camii bulunan Cezzar Ahmet Paşa kimdi?
Arapçada deve kasabı anlamına gelen “cezzar”ın bir yöneticinin lakabı olması ilginç olsa gerek. Ancak rivayet olunur ki; bu lakap Ahmet Paşa tarafından ahaliye korku salmak için bizzat kendisi tarafından konulmuş. Halk arasında gaddarlığı ile tanındığı söyleniyor.
Ahmet Paşa, Osmanlı’da en alt basamaktan başlayan bir kişidir. Paşaların hizmetkârlığı sırasında göze girmiş ve yükselmeye başlamış. Savaşçı olmuş ve Bedevilere karşı savaşırken büyük başarılar kazanmış, Akko’nun savunması ona emanet edilmiş. Akko muhafızı iken vezirlik unvanı verilmiş ve beylerbeyliğine yükselmiş.
Tarih kitaplarından edindiğimiz bilgiye göre, 1798 yılında Kudüs’ü ele geçiren Napolyon Akko’yu kolay lokma olarak düşünmüş. İlk başta çok fazla gemi göndermemiş Bonaparte. Komutanlarına; “gidip alın şu Akko’yu” demiş ve kendisi gitmemiş bile. Ancak sıkı bir savunma ile karşılaşıp birliklerini kaybedince, o güne kadar hiç yenilgi yüzü görmeyen Napolyon sert cevize çattığını anlamış. 1799’da Akko’yu büyük bir güçle kuşatmış. İki ay süren kuşatmada Fransızlar büyük kayıplar vermiş. Cezzar Ahmet Paşa’nın dillere destan savunması sonucu 21 Mayıs 1799’da Fransızlar arkalarına bakmadan çekilmek zorunda kalmışlar.
Napolyon’un şöyle bir söz söylediği rivayet olunur; “Akko’da durdurulmasaydım, bütün doğuyu ele geçirebilirdim”. Bu büyük kuşatma ve savunmanın yaşandığı 1799 yılında Ahmet Cezzar Paşa’nın 91 yaşında olduğunu da not edelim.
Eski bir Haçlı katedralinin binasına uyarlanmış olan Cezzar Ahmet Paşa Camii, 1781 yılında kubbeli bir cami modeliyle inşa edildi. Caminin içine Rokoko tarzını yansıtan bir merdiven ile girilmekte ve avlusunda, bir zamanlar hac için gelen İslam âlimlerinin konaklamasına ev sahipliği yapan odalar yer almaktadır.
Ayrıca, savaş zamanında Haçlıların su ihtiyaçlarını gidermelerini sağlayan bir sarnıç, basamaklı galerinin doğu tarafında yer almakta ve şehir kuşatma altındayken büyük bir hizmet vermekteydi. Caminin uzun ince minaresi ve iç bölümünde yer alan süslü mavi, beyaz ve kahverengi renkler, Türk mimarisinin önemli etkilerini yansıtan detaylardır.
Tapınak Şövalyeleri ve Haçlı Tünelleri
Akko’nun birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını belirtmiştik. Özellikle haçlı seferlerinin uğrak noktası olmuş. Haçlılar bu sevimli liman kentini ele geçirdiğinde geride tapınak şövalyelerini bırakmış. Tapınak şövalyeleri, hükümranlıkları süresince Akko’yu korunaklı bir şehir haline getirmişler. En önemli yapıları da tüneller olmuş.
Akko’nun en ilginç turistik yerlerinden biri olan Haçlı Tüneli, eğer klostrofobik bir gezgin değilseniz, mutlaka girmeniz ve görmeniz gereken büyüleyici bir yeraltı şehri gibidir. 1994 yılında yörede yaşayan bir tesisatçı tarafından keşfedilen tünelde bir yeraltı pasajı, şehrin limanını tapınak ile birbirine bağlayan ve olası bir saldırı durumunda denize kaçabilmek adına uzunca bir geçit yolu bulunmaktadır.
Ben Akko kalesi içindeki müzeyi gezmeden kentten ayrılmayın derim. Akko’da yaşayan medeniyetlerin hepsini çok güzel bir sunumla sergilemişler. Filmler, kostümler, silahlar, heykeller, tablolar, minyatürler v.s. çok etkileyici bir ortamda karşınızda. Tabi bu bir günlük gezinti süresi içinde tercihinizi limanda, deniz kıyısındaki otantik bir liman lokantasında, bir öğle yemeyi yemeye de ayırabilirsiniz.
Akko’nun limanı oldukça hareketli
Klasik çağdan Ortaçağ’a kadar önemli ve yoğun bir görev üstlenmiş olan, Haçlılar zamanında yaklaşık 80 kadar geminin misafir edildiği bu liman, günümüzde lokantaları, rengârenk yerel balıkçı tekneleri ve özel yatların demir attığı turistik bir mekâna dönüşmüş.
Meydanda full volume çalan Arapça müziğin yanı sıra bir çığırtkan “tornado” adı verilen teknelere halkı davet etmekte. Denizde sert virajlarla yürekleri hoplatan ve deniz yelekleri ile binilen motorlara ilgi had safhada… Özellikle Akko’ya gezmeye gelmiş, kulaklarının üzerinden lüle lüle bukleler sarkan siyah giysileri içindeki Haridi gençlerin onar, on beşer gruplar halinde tornadolarda bağrışmaları görülmeye değer.
Ben eski kenti denizden görebilmek için Adalar-İstanbul seferi yapan bildiğimiz motorlara benzer bir tekneye binmeyi tercih ettim. Yarım saatlik gezinti 10 şekel, yani oldukça ucuz…
Motorda iken Facebook’tan yaptığım canlı çekime yapılan bir yorum ilginçti. Ada motorunda olduğum ve Arap turistler için Arapça müzik yayınlandığı sanılarak; “Hintliler gelse Hint müziği mi çalacaklar!..” şeklinde tepki belirtilmiş. Tabi ada motorunda değil, İsrail’in Akko kentinde bulunduğumu, motoru işletenlerin Arap, geziye katılanların Arap ve aralarında bir tek benim Yahudi olduğumu söyleyince yorumda bulunan kişi tahmin ederim oldukça şaşırmıştır.
Yolunuz düşerse mutlaka bir gününüzü bu kadim şehre ayırın derim. Akko’da hem Osmanlı’nın, hem de tarihi çok daha eskilere dayanan uygarlıkların izlerini takip edebilirsiniz…
Kaynak: Şalom-Dergi sayı 93