Viyana’ya her gidişimde en az yarım bir gün geçiririm kent merkezindeki Yahudi Müzesi’nin salonlarında... Nedeni ise, iki ayrı mekânında yılda ikişer kez üç ilginç serginin düzenlenmesidir... 2019/20 güz/kış döneminde de Simon Wiesental’ın mimari çizimleri ile Viyana’dan Hollywood’a uzanmış 1930/40’ların film yıldızı Hedy Lamarr’ın yaşam öyküsünün yanı sıra, müzenin büyük salonunda yer alan Ephrussi Ailesi’nin sergisi öne çıkıyor.
Bu serginin odağında bulunan kimi ilginç objeler, onları bir zamanlar biriktirmiş, devretmiş, yitirmiş ve yeniden bulmuş insanların acı ve tatlı öykülerini aktarıyor – ancak bunları en kapsamlı şekilde anlatan, bir kitaptır aslında...
(Kehribar Gözlü Tavşan)
Londra’da yaşamakta olan seramik ve porselen sanatçısı Edmund de Waal’ın 2010 yılında yayımlanan, Türkçe çevirisinde Kehribar Gözlü Tavşan başlıklı aile öyküsü altı kuşağı kapsayarak, erken 19. Yüzyılın Berdiçevsk ile Odessa’sından başlayıp St.Petersburg’dan geçerek Paris, Viyana ve Tokyo üzerinden günümüz Londra’sına kadar uzanıyor. Japonya’ya yerleşmiş olan büyük amcasından kendisine miras kalan, ailesine 1870’lerde girmiş olan 264 adet Japon netsuke (ahşap/fildişi minyatür heykel) koleksiyonundan hareketle, de Waal bir gün “karısıyla anlaşıp ajandasını temizleyerek” (s.33) ailesinin 19. ve 20. yüzyıldaki izlerini sürmeye koyulur.
Dünya çapında bir “çok satar” olmuş bu kitaptaki öykü, 1793 Ukrayna doğumlu Yahudi kökenli C.J. Ephrussi’nin Odessa’daki küçük tahıl işini uluslararası çaptaki bir ticaret şirketine çevirmesiyle başlar. 1826 ve 1829 doğumlu oğulları Leon ve Ignace, sırasıyla Paris ve Viyana’da bu firmanın birer şubesini açacak, çok geçmeden 1860’larda batı dünyasının “Tahıl Kralları” düzeyine ulaşacaklar, ardından ise efsanevi Rothschild ailesine öykünürcesine, bankerliğe soyunacaklardır.
Kitabın “Paris 1871-1899” bölümü Leon’un oğlu Charles’ın sanat tutkunu, destekçisi ve koleksiyoncusu özelliklerini ortaya çıkarırken, kentin o dönemdeki görsel sanat yaşamından ilginç ve aydınlatıcı kesitler sunuyor, okuru Manet, Renoir ve Degas ile tanıştırıyor, ancak edebiyat çevrelerinde de dolaştırıyor. Öte yandan çuvaldızı kendi ailesine batırmaktan da çekinmiyor de Waal, dönemin saygın gazetecisi Theodor Herzl’in bir mektubunda kullandığı “vurguncu Ephrussiler” sitemini de asla es geçmeyerek! Kitabın Viyana’ya ayrılmış olan iki ayrı bölümünde ise, Ignace’ın oğlu Victor ile eşi Emmy’nin Habsburg aristokrasi çevrelerine sağladıkları uyum içindeki şatafatlı yaşamına tanık oluyoruz, gerek ünlü Ringstrasse’de inşa ettirdikleri “Palais Ephrussi”de, gerekse yaz aylarında gidilen Bad Ischl ve Kövecses’deki malikânelerinde...
(Palais Ephrussi – Schottenring/Viyana – 19.YY. sonları)
Paris ve Viyana’daki araştırmaları ilerledikçe, aile fertlerinin sürdürmüş olduğu bu varlıklı yaşamı, geride kalan mektuplarla günlüklerden, resmi daire kayıtlarıyla dönemin basın arşivlerinden, dahası o yıllarda yazılmış roman ve anı kitaplarından, bir soğan kabuğu gibi kat kat çözmeye, öğrenmeye başlar de Waal. Akıcı ve canlı biçimde kaleme aldığı küçük öykülerden, Marcel Proust’un ünlü roman kahramanı Schwann’ı aslında Charles’ı örnek alarak yarattığını, keza Victor’un kızı, babaannesi olan Elisabeth’in ünlü Alman ozanı Rainer M. Rilke ile şiir “takasında” bulunduğunu öğreniyoruz! Ancak 1938’de Avusturya’yı esir alan Nazi karabasanı sonucu Ephrussi’lerin tüm varlıklarının nasıl yağmalandığını da görüyoruz... Ne var ki aile fertleri bu kâbusun yaşanmadığı denizaşırı ülkelere sığınarak kurtulmayı başarabilecektir – ve onlarla birlikte, sadık bir hizmetlilerinin katkısıyla gizlenebilen o değerli 264 netsuke de!..
İşte tüm bu seçilmiş objeler, belgeler ve fotoğraflar aracılığı ile Avusturyalı Yahudi kentsoylu bir ailenin 1938 yılına dek süregelmiş sakin yaşamına tanık oluyoruz – ta ki Nazi döneminde uğramış oldukları aşağılamalar sonucu tüm varlıklarını geride bırakarak dünyanın dört bir yanına kaçıp yaşamlarını oralarda sürdürmelerine dek. Ephrussi ailesinin Viyana’daki malikanesinin duvarlarını süslemiş paha biçilmez sanat eserleri, günümüzde bile uluslar arası çaptaki müzelerde veya kimi kişisel koleksiyonlarda bulunuyor! İşte bunların bazıları, Viyana Yahudi Müzesi (VYM) tarafınca yeniden gün ışığına çıkarılıp ustalıkla sergilenmiş ve bu yoldan, döneminin sosyal, ekonomik ve sanatsal yaşamıyla öne çıkmış Ephrussi ailesine ayrı bir anıt dikilebiliyor...
(Palais Ephrussi – Schottenring/Viyana – bugün...)
Bu anıtın somut temelini ise sergi dolayısıyla VYM’ye bağışlanmış olan ailenin arşivinin yanı sıra, sergi süresi boyunca orada bulunan 174 netsuke de özel bir “çeşni” sağlamasını bilmiş! Bu bağlamda kehribar gözlü tavşan heykelciği de orada, Edouard Manet’nin Charles Ephrussi için çizmiş olduğu tek “Asparagus” tablosu da!
İşte burada bir kitap ile bir müze bütünleşiyor, değerli okurlar – ve benim naçiz önerim, yolunuz 8 Mart 2020 tarihine kadar Viyana’ya düşerse bu sergiyi izlemeniz ve/veya (en azından) bu ilginç kitabı okumanızdır...
*****
1) Jewish Museum Vienna : https://youtu.be/jbi7lQPcaEQ
2) Edmund de Waal: The Hare The Hare with Amber Eyes – Vintage Books, 2011; 354 sayfa / Kehribar Gözlü Tavşan – çev. Özlem Gayretli Sevim – Everest Yayınları, 2016; 396 sayfa