top of page

BODRUM VE SONRASI…


Merhaba sevgili okuyucularım. Tatil bitti ve eve döndük. On beş gün evvel başladığım Bodrum notlarına biraz daha devam edip noktalamak istiyorum.

Bodrum gerçekten tılsımlı bir belde… Sanki iyileştirici bir gücü var. Denizin kendisi bile, başlı başına bir olay. Sadece denize bakmak ve girmek bile sağaltıcı bir özelliğe sahip. Bodrum günleri boyunca en fazla Gümüşlük ve Aktur’u mesken tuttuk. Aktur’un incecik kumundan yürüyerek, Ege’nin mavi ipek kollarıyla sevişmek müthişti. O günlerde artık okullar açıldığından dolayı, el ayak çekilmişti ve yaş haddinin yükselmesi sonucunda, sohbetlerin volümü alçak sesli notalardan belli belirsiz kulaklara çalınıyordu. Müzikler bile sakinlemiş, neredeyse yok olmuştu. Bu ortam insana müsekkin gibi ak bir huzur veriyor.

Doğanın kendi sesi, kuş cıvıltıları, denizin kıyıya vuran tembel şıpırtıları, fonda hafif bir müzik ve erimiş sıcak kaşar peynirli çıtır simit. Merhaba huzur.

Her güzel şey gibi, bu şiirsel günler de akıp maziye karışıverdi. Yuvaya dönüş yoluna çıktık. Gezmek güzeldir ama eve dönmek daha da güzeldir. Orada bizi bekleyen irili ufaklı güneşler içinizi ısıtır, ruhunuzu serinletir. Bunlar evlatlarımız, ailemiz ve dostlarımızdır. Bir de kendi evimizin konforudur. Yani ”Home Sweet Home” J

Şimdilerde evimizde, sevgili kuzinimizi ağırlıyoruz. Onunla birlikte genç kızlık günlerimin hazzını yaşıyorum. Balkonda yaptığımız kız kıza sohbetler, iç çekişler, kahkahalar, kahve eşliğinde, eski anılar ve, ve vs…

Bu arada yeni yılımız Roş Aşana kapıda, bu sene kendime bayram hazırlıkları için yeni bir yol deniyorum. El tutan, yapılması vakit alan yiyecekleri her gün birer birer pişirip buzluğa kaldırıyorum. Artık eski yıllardaki gibi son gün hepsini durmaksızın mutfakta durup yapmıyorum. Anımsıyorum da o yıllarda, artık misafirler evden gittikleri zaman yorgunluktan derin nefes alamazdım. Yaş aldıkça insanın aklı çoğalıyor ama heyhat “ah gençliğim, nereye kaçıverdin?”. Şaka bir yana, Tanrı bu günümüzü aratmasın.

Roş Aşana ile birlikte yeni bir döneme başlayacağız. Bu dönemde lafta değil de, gerçekten bir iç muhasebesi yapmamız gerekir. Bu hakikaten çok elzem bir şey… Gerçi insan yedisinde neyse, yetmişinde de odur ama yine de kendimize asgari bir çeki düzen verebiliriz. Mesela daha şefkatli, hoşgörülü ve güler yüzlü olabiliriz. Yaşamın her bir safhasına, olayına ve kişisine, illaki ön yargılı yaklaşmayabiliriz. İnsanların gönüllerini tatlı bir cümle veya kucaklayışla hoş kılabiliriz. Güzel kitaplar okuyup, onlara görüştüğümüzde anlatıp, hoşça vakitler geçirtebiliriz.

Kendi ellerimizle ürettiğimiz minik eserlerimizi, sevdiklerimize armağan edebiliriz.

Biliyor musunuz, Tanrı’nın ve insanların sevgilisi olmak çok pahalı bir şey değildir. Pahası az, ama değeri çok yüksek sevinçleri paylaşmak, insanlardan önce Tanrı’yı hoşnut eder. Bunun için sadece iyi niyet ve içsel çaba gerekir.

Neyse ben lafı uzatmayayım. Roş Aşana ve peşi sıra gelecek olan tüm kutsal ve yüce günlerin, hepimize, ülkemize ve tüm insanlığa, huzur, barış ve sevgi getirmesini diliyorum.

Hag Sameah ve Gmar Hatima Tova.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page