Eylül ayı yaklaştıkça Öğretmenler Sendikasının neredeyse her yıl olduğu gibi grev tehditleri çok şükür uzlaşmayla sonuçlandı ve 2019-2020 eğitim yılı Pazar günü start verdi. Kimi sevinçli, kimi sıkkın, kimi de tatil yorgunu iki buçuk milyon çocuk okul sıralarına geri döndü.
Eğitim yılı öncesinde haber programlarında bir sürü istatistiki bilgiye yer verilir: kaç çocuğun birinci sınıfa başladığı, bölgelere göre öğrencilerin başarı düzeyi, fen derslerinde dünyadaki sıralamaları, ne kadarlık bir kesimin eğitim günü sonrası kurslarına katıldığı, ergenlik sınavlarında başarı oranları vs. gibi…
Geçen hafta da medyada bu türden, ancak oldukça çarpıcı bilgilendirmeler yer aldı. “LATET” kuruluşunun önümüzdeki eğitim yılı ile ilgili yaptığı araştırmanın verilerini TV’den izlediğimde oturduğum yere tam anlamıyla yığıldım diyebilirim.
Tanımayanlar için söyleyeyim; “LATET” İsrael’de 19 bin gönüllüsü ile yoksulluk düzeyinin indirgenmesi yönünde çalışan bir kuruluştur. Kuruluşun çarpıcı ve üzücü verilerini sizlerle paylaşayım…
Bu yıl birinci sınıfa başlayacak çocukların dörtte biri yeterince beslenemiyor… Bu yıl eğitim görecek fakirlik sınırının altında öğrenci sayısı yarım milyonun üzerinde... Ailelerin ekonomik durumu çocukların eğitimdeki başarısını doğrudan olumsuz yönde etkilemekte… Bu kesimde yer alan ailelerin yüzde 64’ü çocuklarının ders yılı başlangıcında kitap/ defter türü masraflarını karşılayamayacaklarını belirtmekte... Bu kesimin yüzde 87’si çocuklarını okul gezilerine, kurslara, tamamlayıcı eğitime gönderemiyorlar... Bu ne demektir biliyor musunuz? Bütün sınıf geziye giderken o çocuk gidemiyor… Akranları judo, hafif atletizm, bale, satranç gibi kurslara katılarak kendilerini geliştirirken, yoksul öğrenci bunu yapamıyor. O çocuğun ezikliğini düşünebiliyor musunuz?
Araştırmanın bir başka sonucunu duyduğumda yüreğim sıkıştı… Bu hepsinin ötesinde üzücü, adil olmayan ve kabul edilemeyecek bir gerçekti… Yoksul kesimin yüzde 28’i geçtiğimiz yıl çocuklarını okula yemek kutuları boş yollamış. Bu ne demektir sevgili okurlar? Arkadaşları sabah kahvaltısında sandviçlerini, meyvelerini afiyetle yerken, o çocuk boş midesi ile onları izlemek gibi bir acı yaşıyor. Sizce o çocuk derslerinde başarılı olabilir mi?
İsrael’in geleceği olan binlerce çocuk yeni ders yılına böylesi eşitsiz bir durumla başlıyor. Bu durumla mücadele etmek, yoksul kesim çocuklarına eşit şanslar tanıyabilmek hükümetlerin, belediyelerin, yardım kuruluşlarının, belki de biraz hepimizin amacı olmalı.
İsrael yüksek teknolojisi, başarılı ekonomisi, icatları, ilim ve bilime katkısı ile dünyaya ışık tutan bir ülke değil mi? Biz her zaman İsrael’in insanlığa katkısı ile övünmüyor muyuz? O halde İsrael’in bu soruna da bir çözüm bulmakta zorlanmayacağına inanıyorum.
Dünyanın en gelişmiş ülkeleri listesinin en başlarında yer alan İsrael’in belki de önceliklerini belirlerken farklı bir sıralama yapması, yoksulluğu engellemeyi milli bir projeye dönüştürmesi gerekiyor. Hükümetlerin eğitime ayırdıkları bütçede yoksul kesim yerleşimleri yararına daha fazla maddi kaynak ayırarak eşitsizliğin önüne geçmek belki de akılcı bir çözüm olabilir.
Yeni bir eğitim yılının başladığı, iki buçuk milyon öğrencinin okul sıralarına döndüğü, 168 bin çocuğun birinci sınıfa başlama heyecanını yaşadığı bu hafta, bu konudaki duyarlılığımı yazımda sizlerle paylaşmayı uygun gördüm. 2019-2020 öğretim yılında tüm öğrencilere başarılar dilerken, İsrael’in geleceği olan çocuklarımızın ülkelerine faydalı bireyler olarak eşit şartlarda yetişecekleri ortamların ve olanakların en kısa zamanda tanınacağını umuyorum.
Yeni eğitim yılında tüm çocuklara başarılar dilerim… Be Hatslaha…