top of page

İstanbul’dan güzellikler ve çirkinlikler...


İstanbul’da geçirdiğimiz haftalar boyunca, ruhumuzu okşayan bazı olağanüstü şeyler de göze çarpmıyor değil... Bu satırları yazarken, aklıma ilk gelen, Adalı Yayınevi’nin büyük özveri ile Türkçeye kazandırıp titizlikle kuşe kâğınıda bastığı, nice tarihi fotoğraflar içeren Akillas Millas’ın “Heybeliada” kitabıdır – üstelik, ciltli büyük boy ve 380 sayfalık bu değerli çalışmayı 110 NIS gibi bir fiyata edinebiliyorsunuz! Geçenlerde karşılaştığım diğer küçük bir mücevher, Suna & İnan Kıraç Vakfı’nın İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’ndeki “Meşrutiyet Caddesi’nden Bir Kesit” sergisiydi: Efsanevi Pera Palas, Bristol ve Hotel d’Angleterre, “Karlmann Pasajı” veya “Au Bon Marché” olarak bilinen İstanbul’un ilk AVM’lerini konu alan bu fotoğraf koleksiyonu, yıkım, yangın ve rant dürtüsüyle ortadan kalkmış olmalarına karşın, bu güzel kentimizin tarihine geçmiş bazı anıtsal yapıları yeniden belleğimize getiriyor... Sadece bakmanın yanı sıra, dikkat ve ilgi ile görmeyi alışkanlık etmiş olanlar için İstanbul’da daha neler var, kim bilir!

(Heybeli” kitabından eski bir kartpostal)

Öte yandan, midemizi bulandıran, moralimizi bozan nice irili/ufaklı olgu ve olaylarla karşılaşıyoruz adım başı – ve bunlar gerçekten isyan ettiriyor herkesi, bu güzel memleketin bazı kurumları nasıl da o kadar kötü yönetilebiliyor? sorusunu körüklüyor... Örnek mi? – buyrun size, Kurban Bayramı boyunca Adalarda gözlemlediğim, belki de en önemsiz olanından, daha ciddi sorunlara dokunana kadar dört olay:

Bilindiği gibi, eski Şehir Hatları Vapur Tarifesi’nde “Pazar ve Tatil Günleri” için, iş günlerinden farklı kalkış saatleri yer almaktadır. Ada halkı, İstanbul’a gidiş programlarını bu tarifelere göre saptar, kentte göreceği işlerinin planlamasını öyle yapar. Ne var ki, bayramın üçüncü gününde tarifede yer alan Burgaz 08:45 kalkışlı vapur “Eminönü” olarak gösterilmişken, iskele görevlisi onun yerine yolcuları o saatte Beşiktaş’a doğru kalkacak motora yönlendiriyordu, hiç bir açıklamada bulunmadan...

Bayram boyunca gerek Şehir Hatları, gerekse Belediye Otobüsleri seferleri ücretsiz yapılıyor, ancak –acaba İstanbul Belediyesi’ne bağlı olmadığı için mi?– aynı kentin bir yakasından diğerine gitmek için kullanılan “Marmaray” treni ücretlidir! Daha önemlisi ise, özellikle kalabalık aileler için göreceli olarak pahalı sayılabilen ada vapuru yolculuğunu dini bayramlarda ücretsiz kılan kamu kuruluşlarının, beklenildiği gibi vapurlarda görülen olağanüstü yığılmalara yönelik hiç bir hazırlık yapmamasıdır! Bunlar, gemi büyüklüğüne göre bir azami yolcu sayısı uygulamak, keza önceden (yani, son anda değil!) belirtilmiş ve ilan edilmiş ek seferler koymak gibi son derece basit yaptırımlardır... Bundan öte, o günlerde adaların hemen her köşesini kaplayan insan sellerine düzgün kamu hizmetleri sağlayacak temel gereksinimlerini karşılayacak alt yapı önlemleri de alınmalıydı – ilave seyyar WC’ler, fahiş olmayan fiyatlarla yiyecek ve su satan Belediye çalışanları, takviye edilmiş güvenlik görevlileri gibi... Kent halkı için mesire yerlerine ulaşımın ücretsiz kılınması sonucu, kimi beldelerde yığılmaların olacağı doğaldır – ancak oradaki en basit hizmetleri beklenilen kalabalığa göre tasarlamadan, buna “halk hizmeti” diyemezsiniz.

“Mesire yerleri” demişken; bayram boyunca tüm adalara hoparlör aracılığıyla yapılan sürekli anonslarla yerlere çöp atılmama uyarısıyla birlikte, “mesire yerleri dışında ateş yakmak yasaktır” bildirimi yapıldı. Bunu duyarken önceden kulaklarımıza inanamadık, ancak tekrarında şu korkutucu çıkarımı yaptık: Ormanlık ve yeşil alanlar = mesire yerleri – dolayısıyla bu anonsa göre, bu yerlerde “ateş yakmak yasak” değildir, anlaşılan!! Acaba bu söylenenleri bizim gibi aklı selim kişiler yanlış mı algılıyor, yoksa o şizofrenik çağrı yüzünden midir ki, adalarda sürekli olarak yakılan mangallar sayesinde neredeyse her hafta sonu yangınlar çıkıyor!..

...ve de “yangın” demişken: 29 Haziran Cumartesi günü Heybeliada’nın ormanlık alanında çıkan yangının yanı sıra, bu kez ikinci bayram günü Burgazadası’nın İndos mevkiinde yükselen alevler sonucu 10 dönüm orman alanı telef oldu. Bu yangının daha fazla zarara yol açmamasını ise, bazı araçları yolda kalan ve hortumları çalışmayan yerel iftaiyeye canla başla destek veren ada gençlerinin özverili çalışmalarına borçluyuz.

(12 Ağustos Burgazadası yangını)

Daha nicelerini sıralayabileceğimiz bu örneklerden, en güzel ülkelerin bile yanlış yönetim uygulamaları ve niteliksiz kamu hizmetleri nedeniyle hak ettikleri düzeye ulaşamadıklarını görüyoruz. Adalar halkının umudu, yeni belediye örgütlerinin bu eksiklikleri gidermesine yönelik olmakla birlikte, en azından Burgazadası’nda oluşmuş bazı gönüllü grupların geliştirdiği proje ve çalışmalar, kamu hizmetlerine destek vermeye hazırdır. Bu genç kardeşlerimize bu satırlardan sabır, güç ve başarılar diliyor, “darısı diğer beldelerin başına” demeden edemiyoruz...

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page