
Bu şabat okuyacağımız Mase (מסעי) peraşası feminist bir zafere karşı açılan bir temyiz başvurusu ile tamamlanır.
Pinhas peraşasında, Tanrının emri ile uygulanan bir sayımdan sonra vaadedilen toprakların kabilelere, nüfuslarına göre bölüneceği belirtilmişti. O dönemin adetlerine göre, sayım sadece erkekler arasında uygulanmış ve dolayısı ile toprak bölümü de erkek aile reislerine göre yapılacaktı.
Menaşe kabilesinden, herbir ailenin pay almaya hakkı varken, Menaşe’nin torununun torunu Tselofhad, hayatta olmadığı ve de onun mirasını alabilecek erkek çocukları olmadığı için bir arazi hakkına sahip görülmüyordu. Ancak Tselofhad’ın 5 kızı vardı, ve onlar babalarının hakkını alabilmek için, o dönem için çok şaşırtıcı bir tezle Moşe’ye başvururlar.
Babamız çölde öldü ve o tanrıya karşı toparlanan cemaatin, Korah Cemaatin’nin arasında değildi. Kendi suçu yüzünden öldü ve erkek çocukları yoktu. Babamızın adı, erkek çocukları olmadığından, neden ailesi içinden eksilsin. Babamızın kardeşlerinin içinde bize toprak ver. (Bamidbar 27, 3-4)
Basit kelimelerle, Tselofhad’ın beşe kızı babalarının mirasını telep ederler Moşe’den.
Kırk yıllık çöl hayatı boyunca çok karmaşık problemleri çözmeyi başaran Moşe, bu soru karşısında cevapsız kalır ve konuyu Tanrı’nın huzuruna getirir. (Moşe sadece iki problemi, daha evvelden Tanrı’dan aldığı prensiplere dayanarak çözememişti.)
Tanrı’nın cevabı basit ve kesindir.
Tselofhad’ın kızları doğru söylerler. Onlara, babalarının kardeşleri içinde bir toprak bölümü ver. Babalarının bölümünü onlara geçir. (Bamidbar 27, 7)
Kız çocukların, erkek kardeşleri olmaması şartı ile, babalarının mirasçısı olmaları, belki de tarihteki ilk feminist zaferdir. Bu karardan evvel erkek çocuk olmadığı zaman miras vefat edenin erkek kardeşlerine, yoksa amcalarına ve oda yoksa en yakın ekek akrabalarına giderdi.
Ne var ki, Menaşe kabilesinin ileri gelenleri bu kararı pek hazmedemezler. Mirası, yine kabilenin erkekleri arasında tutabilmek için Moşe’ye başvururlar.
Onlar (Tselofhad’ın kızları), İsrael kabilelerinden birine eş olurlarsa, onların bölümü atalarımızın bölümünden eksilir ve evlenecekleri kabilenin bölümüne eklenir. Böylece, bize düşen bölümden eksilir. (Bamidbar 36, 3)
Moşe’nin Tanrı aracılığı ile verdiği cevap basit ve kesindir.
Moşe Ad.’ın dediğine göre İsrael oğullarına emrini vererek, “Yosef’in oğullarının kabilesi doğru söylerler” der. Ad.’ın Tselofhad’ın kızlarına söylediği emir şöyledir. “Gözlerinde iyi olana eş olsunlar. Ancak, babalarının ailesinden olanlara eş olsunlar.” (Bamidbar 36, 5-6)
Buna göre, Tselofhad’ın kızları bir taraftan babalarının mirasına hak kazanırken, diğer taraftan sadece Menaşe kabilesinden birine eş olmakla kısıtlanırlar.
İki kademeli bu kanuni süreçte, hakimin her bir kademede kullandığı kelimelere dikkat etmek gerekir.
“Tselofhad’ın kızları doğru söylerler.”
“Yosef’in oğullarının kabilesi doğru söylerler”
Mal ve mülk anlaşmazlığında hakim (Tanrı), huzuruna getirilen konuyu her iki durumda da ve de (döneme uygun) karşılıklı antlaşma çerçevesi içinde, aynen kabul eder.
Tselofhad’ın kızları, konan bu kısıtlamaya itiraz etmezler ve gerçekten de, hem babalarının toprak hakkını alırlar hem de kuzenleri ile evlenirler. Talmud bilginleri, mirasçı kızların eş seçme kısıtlamasının sadece vaadedilen topraklara giren ilk nesil için yürürlükte olduğunu tefsir ederler.
Günümüzde, değişik yöntemlerle, miras konusunda erkek ve kızlar eşit tutulmaya çalışılır.