İsrael'in en büyük mucizelerinden biri çöl ülkesi olarak bilinse de doğa güzelliklerinin çok çeşitli olmasıdır. Karlı dağlar, tuzlu göller, kumsallar, sahiller ve ormanlar… Doğa sevgisi Yahudilik eğitiminin temelinde vardır. Birçok bayram doğa ve bitkiler ile birlikte yaşamamızı onları kutsamamızı sağlar. Sukot bayramında dört özel bitki ile dua eder, nisan ayı boyunca meyve ağaçları için “Birkat hailanot “ kutsamasını yaparız. Tu Bişvat bayramında ise İsrael'de yetişen 7 özel meyveyi (buğday, arpa, üzüm, hurma, zeytin, incir ve nar) masalarımızın baş tacı eder, ağaç dikimini teşvik ederiz.
Doğanın kendisini incelemek, Tanrı’nın yarattığı mükemmel mekanizmaları keşfetmek ve yarattığı tüm güzellikler için şükretmemize imkan sunar. Başlangıçtan sonsuzluğa giden bir döngü içinde kendi yerimizi sorgularken, doğadaki oluşumlar bize ilham verir.
Tohumlar fidana fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönüşür. Tohum sadece durgun bir yumurtayı dölleyen ve canlanmasına neden olan materyal değil, aynı zamanda ortamlar arasında değişimi yaratan başlangıçtır da.
Yaşam tarlasına da tohumlar düşer. Bir kısmı doğru yere düşer. Doğru derken bazı şartlar gerekir; yeterli ısı, yeterli gıda, yeterli su ve filizlenmek için hazır olmak. Bunlar birleşince tohum ortasından patlar. Bir kısmı aşağıya, toprağın derinliklerine, bir kısmı yukarı gökyüzüne doğru büyür. Toprağı deler, gün ışığına çıkar, büyümeye başlar. Büyüyüp serpilir, yapraklanır, gün gelir bir tomurcuk verir, tomurcuk uygun işareti aldığında çiçek olup açılır, bir arı gelip çiçeği koklarsa döllenir, meyveye dönüşür. Meyvenin içindeki çekirdek yeniden tohum olur. Bir başka benzerini yapmak üzere tekrar toprağa düşer.
Bu döngü yaşamın temel döngüsüdür. Yaşam döngülerin birleşiminden oluşur. Bu tamlıktır. Bu döngünün bir noktası eksildiğinde ya da müdahale edildiğinde tamlık bozulur. Sadece bu küçük döngüye ilişkin tamlık değil, irili ufaklı birçok diğer döngüyle olan bağı da bozulur. Ve böylece çözülme başlar. Bu temel bir doğa kuralı.
Peki ya insan? Tora’da insan için, “ Aadam ets asade- kırın ağacıdır” diye yazılıdır (Devarim 20:19). Bizler de yaşadığımız toplumu bir ormana benzetirsek, bir tohumdan büyüyen ağaçlarıyız. Her ağaç gibi köklere, suya, ışığa, havaya ihtiyaç duyarız. Köklerimiz binlerce yıllık tarihimizi öğrenerek, her nesilde bizi yok etmeye çalışan bazen fiziki, bazen de manevi olarak saldıran düşmanlara karşı gelerek güçlenir. Yönümüzü bulmak için yüzümüzü ışığa çevirmeliyiz. Işık Atalarımızın öğretileri ve Tsadik kişilerin yaşam mücadelesinden alabileceğimiz örneklerdir. Su tohumun içinden çıkan fidanın dimdik ayakta durması için gereklidir. Maneviyatımızı susuz bırakmamak için Tora öğrenimi gereklidir. Kuralları ve felsefesini öğrenmekle yetinmeyip hareketlerimize, düşüncelerimize, sözlerimize dönüştürmeliyiz. Bu ormandaki diğer ağaçlar da bizim ayakta durabilmemiz için bize destek olurlar. Bizler de etrafımızdaki ağaçların suyu, havası, ışığı olabiliriz.
Tu Bişvat, doğanın, tohumun, başlangıcın bayramı. Kalplerimizde umutla sevgiyle ekeceğimiz bu tohumlar, Yahudi kimliğimizin güçleneceği fidanlara, iyi hareketlerimizle meyve veren ağaçlara, tüm dünya halkları için yaşam verecek ormanlara dönüşsün.