Sonda yazacağımı baştan söyleyeyim.
Bu yazı ülkedeki seçimlerle ilgili olmakla beraber, hiçbir partiyi, hiçbir şahsı ne yermek, ne de övmek amacıyla yazılmıştır. Böyle bir izlenim uyanırsa bu sadece okuyucunun kendi yorumu olarak kalacaktır.
Amacım, sadece, 40 yıldır yaşadığım bu ülkede mantığını bir türlü anlıyamadığım bazı seçim gerçeklerini irdelemek.
Bildiğiniz gibi herhangi bir ırkı veya ulusu genel bağlamında övmek veya yermek veya olumlu/olumsuz bir özelliğine dikkat çekmek ‘’politically correct’’ olmadığından böyle bir şeyi değil yazmak, düşünemem bile. (Ama yine de siyahi ırkın atletik yapısına ve kıvraklığına ve hatta Obama’nın sahneye çıkarkenki o seri ve havalı adımlarına hayranlık duyarım!)
Bu bağlamda gerek aldığı Nobel ödülleriyle, gerekse OECD’nin senelerdir anketlediği, halkının tahsil sıralamalarındaki gururlandıran yeriyle, İsrael ulusunun ve/veya Yahudi ırkının akıl ve zekâ durumundan şüphe duymak veya başka uluslardan daha geri kaldıklarını düşünmek abesle iştigal olur. Tek bir durum haricinde …
Seçimlerde.
Seçim öncelerinde bu milletin aklını tatile yolladığına giderek inanır oldum.
Biraz sonra geçmiş yıllara bağlı olarak bazı gerçekleri hatırlatmadan evvel Nisan ayı seçimleri öncesindeki duruma bakalım.
Bir geçmiş dönem genelkurmay başkanı bir parti kuruyor, gerek partiyi kurmadan evvel, gerekse sonrasında ağzını açmıyor, görüşleri, amaçları, değişik konulardaki konumuyla ilgili TEK BİR açıklama yapmadan, anketlere göre, 120 üyelik bir mecliste 15-16 arası milletvekili çıkartacak bir oy potansyeli yaratıyor. Konuşmamakla beraber en azından halkta uyandırdığı imaj şu anki iktidara karşı olduğu… Ve bu imaj yüzde onüçlük bir siyasi güç yaratmaya yetiyor!.. Ülkede iktidara muhalif başka hiç bir parti olmasa hadi bu durumu da anlıyabileceğim ama politik yelpazenin her tarafından parti var bu koalisyondan yaka silken, veya en azından beğenmeyen. Bir tanesine katılsan??
Ey sevgili ulusum; bu partilerin hiçbiri sana uymuyor da ağzını açmıyan bir general mi seni bu kadar cezbediyor? Anlamaktan acizim.
Yine başka bir geçmiş dönem genelkurmay başkanı da, zamanında Savunma Bakanı olarak Başbakan Netanyahuyla ters düşüp istifa ettiği için şimdi yeni bir parti kuruyor. Polis teşkilatının başına geçmesi umulan ama gerçekleşmiyen bir başka general; bir parti de o kuruyor. X partisindeyken başarılı bir parlamento grafiği çizen bir hanım milletvekili, kendini yeterince kuvvetli hissedip bir parti de ben kurayım diyor.
Ve o da anketlere göre 5 mebusluk bir potansiyel gösteriyor.
Tabii bunu demokrasinin bir gereği veya güzel işleyişinin ispatı deyip, bana, ne var buna karşı çıkacak diye serzenişte bulunabilirsiniz.
Açıklamaya çalışayım.
Ama önce son 30-40 senede seçimlere katılıp, meclise milletvekillerini sokan ama şimdi güçlükle hatırladığımız partilerin çokluğuna bir göz atalım.(Tabii kurulup, seçime katılıp, meclise giremiyen partilerin sayısı bu listeden en az on misli !)
Tami, Hathiya, Rats, (1981)
Omets, Kah, Moraşa, Yahad, Areşima Amitkademet, (1984)
Tsomet, Geşer, Israel Bealiya, Adereh Aşlişit, Moledet (1996)
Israel Ehad, Mifleget Hamerkaz (1999)
Meymad, Şinuy, Haihud Haleumi, Am Ehad (2003)
Kadima, Gimlae İsrael (2006)
Mevcut partilerden birine katılıp, orda halka hizmet götürüp yavaş yavaş siyaset basamaklarını tırmanarak yukarı çıkmayı kendine yakıştıramayıp egolarına yenik düşen – benim neyim eksik, niye bir parti de ben kurmıyayım diyen- kişilikler bana ters geliyor.
Hiçbir politik tecrübe edinmeden ve konusunda hiçbir tahsil veya deneyimi olmadan, meclise seçilir seçilmez ihtisas istiyen Maliye Bakanlığı gibi bir bakanlığın başına geçmek gibi örnekler bana ters geliyor.
Sadece bir bilemediniz iki seçimlik ömürleri olacak bir partiyi kurup seçim sonrası koalisyon ortaklığında başbakan adayından azami tavizleri kopartıp hem haksız sektörel -ve daha da kötüsü- hem de kişisel çıkarlar edinen, hem de tümüyle istikrarsız, kırılgan ve ‘’iktidarsız’’ bir iktidar yaratan bu sistemi beğenmiyor, ülke çıkarlarına aykırı buluyorum.
7-8 ortaklı, iktidarı pamuk ipliğine bağlı koalisyonların ülkeyi en verimli şekilde yönetmekten çok uzak olduklarına inanıyorum.
Ve bu akıllı ulusun demokratik ama çok daha verimli bir sisteme layık olduğuna, - pek çok batılı ülkede olduğu gibi- ve bir gün buna da ulaşacağına inanmak istiyorum.